- 1191 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Şeker Portakalı
ŞEKER PORTAKALI
Sevgili dostum,
Uzun zamandan bu yana okumayı arzuladığım ama okuyamadığım bir kitabı geçen gün iki günde okuyarak tamamladım. Seninde okumadığını bildiğimden bu güzel kitabı seninle paylaşayım dedim.
Sevgili dostum,
“Şeker portakalı” bundan yaklaşık 55-60 yıl önce yazılmasına rağmen halen en çok okunan dünya klasiği. Kütüphanelerde ve kitapçılarda en çok talep edilen bir kitap. Çevreme sorduğum zaman çok kişinin bu kitabı okuduğunu anladım.
Sevgili dostum,
Geçen izlediğim bir dizide de kahramanların bu kitabı okuduğunu görünce okumaya karar verdim.
Sevgili dostum,
Kitabın kahramanı 5 yaşındaki Zeze’nin zekasına hayran kaldım. “Büyümüş de Küçülmüş” dediğimiz türden zekası olan bir çocuk aniden okumayı yazmayı öğrenir ve bunun nasıl olduğunu bilmez. Bunu çevresine de inandırması zor olur. İspatlaması ise daha zor olur.
Sevgili dostum,
Babası işsiz , annesi de fabrikalarda zor şartlarda çalışan ve kalabalık ailesine bakan Zeze, bahçeli bir eve taşınmaları ile beraber bahçenin kuytu bir köşesinde kalan “Portakal fidanını” kendisine dost edinir. Fidanın aniden sadece kendi ile konuşması ile çok sevinen Zeze, her fırsatta bu portakal fidanı ile dertleşerek ailesinin dayaklarına bir teselli olarak görür.o kadar dayak yer ki, bu dayaklara o cılız bedeni naısl dayanıyor diye hayret edersiniz ve kitabın sonunda da bunu anlarsınız.
Sevgili dostum,
Kitabı okurken görmesek de esmer ve beslenme sorunu olduğundan yaşından daha küçük görünen Zeze aslında dünyada 55-60 yıl önce yaşayan çok çocuğun yaşadığını yaşar ve nüfus cüzdanını ilk defa okula başladığı zaman görür. Aynı durumu Doğan Cüceloğlu da yaşadığını yazar “Damdan Düşen Psikolog” adlı kitabında.
Sevgili dostum,
Zeze’nin dayak yemesinin sebebi yaramazlıklarıdır aslında. O da ilgi çekebilmek için yaramazlıklar yapmaktadır. Her çocuk sevilmek, ilgi görmek için yaramazlıklar yapar esprıler yapar kendi kendine. Aile ve çevrenin kendisini sevdiğini görünce o da daha çok sever büyükleri. Buna biz de çevremizde yaşamaktayız. Anne ve baba gelişen büyükleri sevdikçe çocuklarda onlardan faydalanmaya bakar.
Sevgili dostum,
Zeze otobanda arabaların arkasına takılarak eğlenir arkadaşları ile. Fakir olduğundan zengin olan ve lüks arabası olduğundan dolayı çocukların arabalarının arkasına takılmasına karşı çıkan zenginlere kin besler. Hatta Portuga adlı zengin insana o kadar kin besler ki büyüyünce O’nu öldüreceği konusunda and içer. Ama bir gün o adamla oturup konuştıukları zaman adamın kötü olmadığını sadece tehlikeli olduğundan arabanın arkasına takılmalarına karşı olduğunu anlar ve o günden sonra dostluk kurarlar. Bu dostluk Portuga’nın arabası ile tirenin altında kalması ile son bulur. Bu olaydan sonra şoka giren Zeze zor iyileşir. Herkes” Şeker portakalı”nın kesileceğini duyduğu için şoka girdiğini zanneder. Portuga ile dostluğunu kimseye anlatmaz. Çünkü çevresi anlamayacaktır onu.
Sevgili dostum,
Portuga’nın en iyi dostlarından birisi de Edmonda dayısıdır. Bilmediği her şeyi ona sorarak öğrenir ve dayısının verdiği harçlıklar babasının verdiğinden daha çoktur.Edmonda dayısı adeta onun ilk öğretmenidir. Dindinha adlı anneannesi ise ona harçlıklar veren sevecen bir yaşlıdır.
Sevgili dostum,
Zeze okulunu ve öğretmenini çok sever. Çok da yardımseverdir. Fakir oldukları için beslenme çantası yoktur. Öğretmeni ona sık sık para vererek yiyecek almasını söyler. O ise daha fakir olduğunu düşündüğü arkadaşı ile paylaşır. Okulda her öğretmenin masasında çiçek vardır. Tek kendi sınıfında öğretmenin masasında çiçek yoktur. Bahçelerden çaldığı çiçekleri öğretmene getirir ama öğretmen çalıntı çiçekleri istemez. Zeze öğretmeninin her dediğini yapan çalışkan çocuk olur. Öğretmenin verdiği her kitabı okur. Zeze nin okulunu sevmesi okumayı seven bir insan olarak Zeze’ye hayran olmamı sağladı. “Herkes Zeze olsa” dedim içimden. Çevremizde o kadar Zeze vardır ki, Zeze bizden biri mi diye düşünür okur. Hatta “bizim yeğenlerden bir mi bu? “dedim içimden.
Sevgili dostum,
Küçük bir çocuğun azmini herkese anlatmak lazım. Olabilir ki , “şeker Portakalı” nı okuyan çocuklarda Zeze gibi her türlü imkansızlığa rağmen hem öğretmeninin hem de kendilerine yardım eden büyüklerden faydalanarak gelişir ve güzel meslek ve şahsiyet sahibi olurlar.
Sevgili dostum,
Bu yazıyı yazarken sosyal medyda beni tarife eden şu yazıya rastlamak tesadüf olmasa gerekir “Çabalayan insanı çok seviyorum. Hatasını gören düzelten ve hata yapmamaya çalışan insanları. Bana teşekkür etmeselerde..” Bunu okuyunca Zeze’nin okuma, var olma, hayatta kalma gayretini yeniden takdir ettim. Ne kadar dayak yese de doğruları haykırmaktan vazgeçmeyen 5 yaşındaki çocuğu takir ettim. Kim etmez ki ?
Sevgili dostum,
5 yaşında olmasına rağmen okula gitmek evdeki dayaklardan kurulmak için 6 yaşında olduğunu söyleyen ama bundan da mahçup olan Zeze’yi sen olsan takdir etmez misin? Büyüklere de sanki büyük gibi fikir veren Zeze sanki bizim çocukluklarımızdan da bir şeyler anlatıyor kitapta..
Sevgili dostum,
Samimi içten yazılan bir kitap aradan 60 yıl geçse de okunuyor ve insanları etkileyebiliyor işte. Bizlerde gelecek nesillere güzel sözler, kalıcı ve faydalı kitaplar bırakalım ki, onlarda okudukça bizleri hatırlasınlar. Bu yüzden kitaplarla hediyeleşmenin önemini anlatıyorum . “Şeker Portakalı” de herkese tavsiye edilebilecek okumayı seven köylerde yaşayan çocuklara azimli olmayı öğretmek için hediye edilebilecek kitap bence. Geleecek nesillere en güzel hediye de imzalanarak hediye kitaplar bırakmak ki, gelecek nesiller okumayı severse mutlaka bizleri sevgi ile anacaklar ve dünyada hoş bir seda ve kitaplar bırakmanın sevincini yaşayacağız her zaman. Bu dünyada ne çekiyorsak “oku “ emrini anlamamak ve yaşamamaktan çekiyoruz.
Sevgili dostum,
Sana okuduğum kitapları tanıtmaktan zevk alıyorum. Bu mektuplar ile anlatmak daha zevkli, başkaları da okuyacak ve bazı kitapların farkına varacak niyeti ile yazmak da zevklerin en güzeli .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.