- 249 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İDAM CEZASI GEREKLİ Mİ?
İDAM CEZASI GEREKLİ Mİ?
ÖZET: Yürürlükteki ceza sistemimize göre en ağır cezayı(örneğin üç kez ağırlaştırılmış müebbet ) infaz etmekte olan bir hükümlünün cezaevinde yeni bir suç işlemesini önleyecek bir sistem ne yazık ki bulunmamaktadır. . Oysaki devlet, idamı kaldırmakla aslında idamın, vahşeti içinde barındıran bir başka türüne kapı aralamaktadır. Bir başka ifade ile şu anda idamın yokluğu birtakım suçları tamamen müjdesiz kılmaktadır...Bu nedenle idam hukuksal bir zarurettir...
---------------------------------------------------------------------------------------------
İdam, devletin kamu gücüne dayanarak suçluların hayatına son vermesidir. Ceza kanunlarında genellikle devletlerin suç politikası çerçevesinde en ağır gördükleri eylemlere önerilen bir ceza türüdür idam...
Bir ceza hukukçusu olarak kanaatim. Sanıkları suça cesaretlendiren, idam cezasının yokluğu değil, yakalanmama ihtimallerinin yoğunluğudur. Bu algıyı da faili meçhul suçların yoğunluğu pekiştirmektedir... Adli sistem ve kolluk kuvvetleri henüz suçların aydınlatılması hususunda rüştünü ispat edecek noktaya gelmediği için sanıklar üzerinde beklenen caydırıcı etki henüz ortaya konamamıştır.
Bugün ülkemizde binlerce faili meçhul cinayet, hırsızlık ,tecavüz ve kaçırılma hadisesi hala aydınlatılamamıştır. Bu tablo, ne yazık ki faillere cesaret pompalamaktadır. Oysaki aydınlatılan her cinayet, bir sonraki fail için yakın bir tehdit demektir.
İdam cezasından önce bu tablonun iyileştirilmesi ve karanlıkta kalmaya yüz tutmuş faili meçhuller mevzusundaki eksikliklerin giderilmesi gerekiyor. Ülkemizde failleri meçhulleri araştırma adında bir birimimiz dahi yok. İnsanlar bugün ne yazık ki çocuklarının geleceğinden endişe eder hale gelmiştir. Oysaki güvenlik bir ülkenin olmazsa olmazıdır.
Toplumda gittikçe derinleşen şiddet ve vahşeti andıran cinayetlerin temelinde birçok neden vardır. Bunların bir kısmı sosyologl ve psikologlarin inceleme alanına girdiği için bu konuyu onlara bırakıyoruz. Ancak şurası bir gerçek ki, suç failleri üzerinde en büyük cesaret verici etken, adaletin açık verdiği zaaflardır. Bir başka ifade ile faili meçhuller, geciken adalet ve zamanaşımı gibi adaleti itibarsızlaştıran kavramlardır.
Bu ülke, sanık haklarını konuştuğu kadar mağdur haklarını konuşmamaktadır. Gelişen dünya ne yazık ki suçlunun haklarını hedef almakta mağdur veya ölü yakınlarının hakları sürekli gölgede kalmaktadır.
Şayet bir hak önceliği olacaksa bu mağdura ait olmalıdır. Çünkü masum ve temiz olan mağdurdur.
Suçluyu vitrine alıp mağduru önemsememek toplumda bir algı yanılmasına neden olur ve suç işlemeyi cazip hale getirir. Nitekim suç oranlarındaki yükselmenin bir sebebi budur. Örneğin bugün CMK ‘ya göre üst sınırı en az 5 yıl hapis cezasını gerektiren suçlarda istemi olmaksızın sanığa zorunlu müdafi atanırken, ayın suçun mağduruna zorunlu avukat atanmamaktadır. Bu durum sanık-mağdur dengesinde sanığa öncelik veren bir sistemin varlığının işaretidir ki bunu anlayabilmek mümkün değildir.
Gelinen nokta dikkate alındığında ülkenin geleceğinin suç ve suçlu ile mücadelede pek de iyimser olunamayacağını ortaya koymaktadır. Cezaevine girip çıkmanın caka satmak ve övünç kaynağı olduğu bir ülkede suç işlemeyi nasıl önleyebiliriz? İnsanların cezaevinden çıkar çıkmaz kendilerinde yeni bir suç işleme cesaretini buluyor olmaları gerçekten endişe ve üzüntü verici sosyolojik bir olgudur. Oysaki Islah ile korkunun paralel yüklenilmesi gerekir. Yani suçlu ıslah olmasa dahi empoze edilen korku, onu yeniden cezaevine girmekten men etmelidir.
İdam cezasına karşı olanlar, idamın devlet eliyle taammüden işlenen bir cinayet ve geri dönülmez bir ceza olduğu argümanını ileri sürmektedirler. Oysaki burada ihmal edilen husus, suçun asli bir tarafı olan mağdurun göz ardı edilmesidir. Kimse mağdurun uğradığı zararı düşünmemekte ve mağdurlara yönelik devam eden eylemleri tartışmamaktadır. Oysaki devlet, idamı kaldırmakla aslında idamın vahşeti içinde barındıran bir başka türüne kapı aralamaktadır. Kangren olmuş bir ayağı kesmekteki amaç vücudu korumaktır siz kangren olan ayağa odaklanırsanız vücudu kaybedersiniz...
Yani idam cezasının yürürlükte oluşu bir başka anlatımla toplumdaki fiili idamlara karşı bir sigortadır. Devlet eliyle meşru olan öldürmeye karşı çıkanlar, idamın yokluğunda toplumda cesaret bulan cinayetleri görmezden gelmektedirler.
Önce idamın sanık psikolojisi üzerindeki caydırıcı etkilerinin bilimsel bir araştırma ve inceleme ile ortaya konması, bundan sonra mağdur veya masum insanların idam cezasının uygulandığı ve uygulanmadığı ülkelerdeki özgürlük parametreleri üzerinde durmak ve bu şekilde ülkelerin toplum nezdindeki meşruiyet olgusunun tespit edilmesi gerekmektedir.
Tarih şunu göstermiştir ki cezalar ne kadar ağır olursa olsun, suçları önlemek mümkün olmamıştır. Örneğin İran ve ABD de idam cezası varlığı suçları önlememektedir. Burada önemli olan, failin niteliklerine göre caydırıcı fonksiyonudur. Şunu anlatmaya çalışıyorum. İdam cezasını gerektiren suçlarda faillerin düşünce yapılarındaki farklılıklardır. Bir kısım failler, bu eylemin cezası ne olursa olsun ben bu adamı öldüreceğim der. Bu suçlu tiplerine idam cezasının öngörülmüş olması onları suçtan alıkoyamaz.
Bir başka suçlu tipi şu düşünceye sahiptir. Bu suçu işlemeyi düşünüyorum, ancak umarım yakalanmam, yakalansam da beni bir şekilde kurtarırlar yahut af çıkar veya kaçarım gibi sonunda bir ümit ışığı altında suçu işlemektedir. Yani bu suçlu tipi, suçu işledikten sonra kesin olarak idam edileceği kanaatine sahip olduğunda ancak suç işlemekten vazgeçebilmektedir. İşte idam cezası bu tip suçlular için caydırıcı olabilir.
Olayın birde mağdur yönünü ele alalım. Kayseri olayında olduğu gibi değil çocukların anne babası, sülaleler, hatta mahalle ve hatta tüm Kayseri ili bu olay nedeniyle manen tahrip olmuş gözüküyor. Bu insanların vicdanlarını ve ruhsal dünyalarını idam haricinde hiçbir ceza ile onaramaz. Belki idam dahi var olan acıyı dindirmeye yetmeyecektir. Elbetteki suç politikası tek bir paradigmadan ibaret değildir. Ancak esas önemli olanın, kamu vicdanını tatmine yönelik politikalar olmalıdır.
Bir suçla mücadelede temel esaslar vardır. 1- kamu düzeninin korumak,2- sanıkların suç işlemesine engel olmak, 3-Mağdurun ve genelde kamunun vicdanını tatmin ederek cezadan kaynaklı zararı olabildiğince tamir etmektir.
Somut olaydaki eylem elbette uç örnektir. Ancak zaten idam cezasını savunanlar düşünceyi açıklama suçuna idam cezası verilsin demiyorlar. Bu şekilde toplumu infiale sürükleyen ve devlete olan güveni sarsma noktasına getiren eylemler için idamı öngörüyorlar.
İdam cezasının son kategoride anlatıldığı gibi sınırlı olarak toplumu infiale uğratacak derecede vahim olan eylemler için uygulanmalıdır. Adli hatalar olabilir diye idamdan vazgeçmek meri adalete güvensizliktir. Bunun yolu da adli hataları en aza indirmenin yollarını bulmaktan geçer. Sokakta eşkıya varken devlet insanlara sokağa çıkma diyemez, onu bertaraf etmek zorundadır.
Ayrıca her türlü önleme rağmen yine telafisi imkansız zararları önlemek için birtakım ek güvenceler getirilebilir. Örneğin idam cezaları otomatik olarak CGK ‘a gidebilir. Veya ceza kesinleştikten sonra infaz için 5 yıllık bir süre beklenebilir.
Aslında devletimiz, idam cezasını kaldırmakla birlikte bu tip vahşeti andıran eylemlerde fiilen idamın uygulanmasına kayıtsız kalmıştır. Örneğin bu tip failler genellikle cezaevinde öldürülür veya intihar ettirilir. Devlet istese bu cinayetleri önleyemez mi? Bu bile, idam cezasının belirli zaruretler ve politik hesaplarla kaldırıldığının, aslında şuur altında genellikle idam cezasının bir gereklilik olduğuna dair inanca işaret eder.
Son olarak yürürlükteki ceza sistemimize göre en ağır cezayı (örneğin üç kez ağırlaştırılmış müebbet ) çekmekte olan bir hükümlünün cezaevinde yeni bir suç işlemesini önleyecek bir sistemimiz var mı? Maalesef yok. Böyle bir sanık, onlarca insanı, mesela cezaevi görevlilerini fırsatı bulduğunda öldürebilir. Bu adamı frenleyecek tek etken çektiği cezayı farklılaştıracak olan bir üst kategorideki idam cezasıdır. Bunun da göz ardı edilmemesi gerekir.
Sonuç olarak diyoruz ki idam bir kişinin hayatının sona erdirilmesi olsa da idamın yokluğu onlarca insanın hayatının Yok olmasına kapı aramaktadır madalyonun bu yüzünü unutmamak gerekir...
Necati DAŞTAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.