- 191 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kısaca.
"Ne olmuş büyük adam olamadıysak, hayallerimizi satmadık ya..."
Rahmetli Erdal Tosun’un repliğiydi bu cümle. Kafamda dönüp duruyor bu replik. Büyük adam olamadığımdan mı, hayallerimi satmadığımdan mı bilmiyorum. Ama bir şey gerçek ki kendimi ispatlama çabasına girmedim. Belki ispatlardım çabalasam. Sonuçta sessiz sedasız bir köşede hayallerimi yontuyorum. Bu bana yetiyor, hayallerimle doyuyorum. Sigaradan bir nefes çekişime sığdırıyorum hayallerimi. Yaşamadım mı? Yaşadım. Beklediğim şeyler çoğunlukla gelmedi ama yaşadım sonuçta. Bu hayatta bir şey görmedim diyemem..
Ne kadar yalnız kaldığın seçimlerine göre değişiyor. Keskin seçimler yaparsan yalnızlığın daha da acımasız oluyor. Benim ki de öyle, keskin kokulu bir yalnızlık. Nefes almak istemsiz, hayatta kalmak zaruri. Yol nereye götürecekse oraya. Çıkmaza kadar, ya da bir uçurum kenarına kadar. Yol bitmeden ümit de bitmez. Bir yere varacaksın iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin. Varmak önemli. Sırtındaki kefenin yani ruhunun zarar görmemesi önemli.
Bir de şöyle düşünmek gerek. Biz başaramasak da aynı dar sokakları paylaştığımız kimseler başarsın. Bir hikaye yazsın ve mutlu sonla bağlasın. Bencil değiliz, kıskanç değiliz. Hak ettiğinde herkesi alkışlar ve seviniriz..
Yalnızlığı seçenler, yalnız olmayanları neden sevmesin ki? Bir seçimdir dediğim gibi. Bu hayatta istemeyen kimse yalnız kalmaz. İnsanları seviyoruz, insanların birbirine yaşattıklarını sevmiyoruz..
YORUMLAR
Sırf dört küçük faragraftan oluşan küçücük bir makaleye ne çok şey sığdırılmış.
Hayattaki vazgeçilmezlerimiz çüşkusuz hayallerimizdir. Sanırım hayal edemediğimiz vakit, ölüme teslim olmuş oluruz. Peki ya hayal edip de olamadıklarımız, yaşayamadıklarımız, o fantastik hedeflerimiz ve son durağımız olan yalnızlığımız?
Okurken yazınızı aklıma Oğuz Atay'ın şu sözü düştü: "Gel seninle bir kez daha ağlayalım. Yaşanmışlara, yaşanmamışlara, bir de hiç yaşanmayacaklara.” Bir faydası var mı ağlamanın? Evet, yok elbette; ama, ağlamak en azından içimizde büyüyen zombileri, bir anlık da olsa, güçsüz kılabilmekte.
Kanımca, iyi yaşamanın, iyi hayatın amacı ne pahasına olursa olsun "büyük" olmak olmamalı. Bir hedefi olsun insanın, evet;" ama nihayi hedef hedef" olmamalı, bana göre. Önemli olan o hedefe varmak için hangi yollardan, nasıl geçtiğimizdir. Kısacası, çok ağır darbeler yemeden, yara bere içinde kalmadan, hatta zevk alarak, bir şeyler öğrenerek yol almaktır. Bana göre, varsın hiç de hedefe varılmasın sonuçta vs.
Bunun yanında bir de yalnızlıklarımız alternatif olmaktan ziyade zorunluluk olarak karşımıza dikiliverir. "Daha" mutlu olma arzumuz önceliğimiz olur; çünkü başkaları tarafından incinmek, kırıp dökülmek istemeyiz. Zira, insanın insana kötülüğünü duyup gördükçe, kendi kabuğumuza çekilme istemi kaçınılmaz bir seçim oluveriyor. Tıpkı dediğiniz "vaaz" gibi: "İnsanları seviyoruz, insanların birbirine yaşattıklarını sevmiyoruz.." Sosyal varlıklar olarak yalnızlığı seçmemiz uzun vadede ne denli faydalı? O da belki ayrı bir tartışma konusu... Hem siz zaten bu sorunun kapısını aralamışsınız: Buyurun, devam edelim..!
Düşündüren güzel bir yazıydı.
Çok teşekkür ediyorum,
Saygılarımla, sayın cointreau
cointreau
İnsanlar sosyal bir varlık mı? Ondan da emin değilim. Öyle olsa dünyanın ücra bölgelerinde, doğada tek başına kalmak için ev inşa ederler mi? İzlanda'nın bir adasındaki meşhur tek evi duymuşsunuzdur. Öyle işte. Sağ olun, Saygılarımla..