- 1082 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Gazi (öykü)
• MAĞARA GAZİSİ
• Tokat, Tarihi İpek Yolları Üzerinde bulunan , Samsun ile Sivas arasında bir geçit yeridir. Tokat ile Turhal arasındaki Kazova, olabildiğine yeşillikleri ile gezinen ve 45 km ye yakın uzunluğu verimli , sulanan arazileri ile bir tarım cennetidir.Burada turunçgiller hariç her türlü meyve ve sebze yetiştirmek mümkündür.
Kazova’ nın Tokat’tan Turhal’a doğru giderken 22. kilometresinde sol tarafında bulunan Akdağ eteklerinde 5000 nüfuslu şirin Pazar ilçesi vardır. Bu ilçe Türkiye’de marka bir ilçedir. İlginç özellikleri vardır.
Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Selçukluların ulu hakanı Alaeddin Keykubat’ın annesi Mahperi Hatun’un yaptırdığı Kervansaray buradadır. Bu Kervansaray günümüzde restore edilerek lokanta , çay evi olarak düğünlere ev sahipliği yapmakta , sıra geceleri yapılmaktadır.Pazar’a bağlı Üzümören Kasabası yakınlarında Kaz Gölü ülkemizin sayılı doğal kuş cennetlerindendir. Ne yazık ki Pazar gerekli tanıtımları yapılmadığından gereken önemini bulamamış, hak edememiş bir ilçedir.
Bunun yanında tarihi camileri , hamamları, köprüleri ile çok eski bir yerleşim yeridir Pazar. Bu ilçeyi çok severim ben . Yaşamımda çok yer tutar.
Ülkemizin en güvenilir kadını olan Seda Sayan’ ın anne ve babası bu ilçeye bağlı Dereköy’de doğmuştur.Seda Sayan bu ilçeye okul yaptırmıştır.
Almanya’da ilk dış kökenli parti Genel Başkanı Cem Özdemir’in babası da Pazar’a bağlı Kalederesi Köyünde doğmuştur.
Pazar’ı asıl Pazar yapan ise dünyaca değerli Ballıca Mağarası’dır. Ucu bucağı görünmeyen bu mağara son yıllarda ünlenerek bayağı ziyarete ev sahipliği yapmıştır.. Sarkıt ve dikitleri , soğan oluşumları , nem oranı , Mağara yolunun Kazova’ ya tepeden bakan manzarası beni çok etkiler.
Bu Mağara üzerine efsaneler yüzyıllar boyunca anlatılmış ve kitaplara konu olmuştur.Bu mağaranın efsaneleri Murat Kavaklı’ nın “ Tarihe Yön veren dahi” kitabında genişçe yer almaktadır.
Başka illerde gelen dostlarımızı bu mağarada gezdirmek , onların bu mağarayı gezerken hayranlıklarını ifade etmesi beni çok etkiler.Her gelen misafirimizi de bu mağarayı gezdirerek Tokat Kebabı ikram etmek bizde nerede ise gelenek olmuştur.
Bir gün Ünye’de yaşayan ünlü bir ressam olan işitme ve konuşma engelli arkadaşım Arif hayatında ilk defa Tokat’a geldi. Çok usta ve güzel ressam olan Arif’e Tokat basını büyük ilgi göstermişti. Bundan memnun olan Arif ile beraber Pazar ilçesine gittik. Tesadüf, yiğenimin de şerbet içme ( bir tür nişan yapma , söz kesme , şerbet içilerek tatlı içelim , tatlı yaşasınlar merasimi bu ) merasimi vardı. Ondan sonra Pazar merkezden , taksi ile Ballıca Mağarasının olduğu yamacı tırmanmaya başladık. Ballıca Köyü Pazar İlçe merkezine 8 km mesafededir. Akdağ’ın eteklerinde kurulmuş olup, tarım ve hayvancılıkla geçinir köylü. Ballıca Mağarası da bu köyün hemen yanında bulunur. Arif, köyün ve çevresinin manzarasına hayran kalmıştı.Zaten her gelen misafir hayran kalmakta bu köye ve mağarasına . Bu köyün adı güzel Ballar yetiştirmesinden almıştır.
Defalarca gezdiğim bu mağarayı bir sanatkar arkadaşımla gezmek benim için başka zevk olacaktı ama başıma gelecek olan olaydan da habersizdim.
Arif ile başladık mağarayı gezmeye. Mağaranın sarkıt ve dikitleri, soğan oluşumları , nemli havası ve güzelliği karşısında renklere renk veren , sesiz dünyasında yaptığı resimlerle ses olan Arif’in mağaraya olan hayranlığı beni çok etkiliyor ve sevindiriyordu. Arif fotoğraf makinesi ile fotoğraf üstüne fotoğraf çekti. Mağaranın ziyarete açılan tüm katlarını gezdik. O kadar gezdik ki , ben artık defalarca gediğim bu mağarada usanmaya başlamıştım. Can sıkıntısı ile “Yeter Arif hadi dönelim “ diyerek aniden geri dönünce önce sersemledim. Sanki bir insan bana yumruk atmış gibi olmuştum. Gözlüklerimiz yerlere saçılmıştı. Sersemlik geçtikten sonra , baktım ki kafamdan bir sıvı akmakta. O zaman anladım ki kafamız aniden dönerken mağarada ucu sivri sarkıtlara çarpmış ve çarpmanın etkisi ile kafamız yarılmıştı. Elimde sıcaklık kafamdan akan kandı.
Arif’in biraz önceki , mağarayı gezerken büründüğü sevinci ve neşesi bir anda korkuya ve şaşkınlığa ve hayrete dönüşmüştü. Hemen kafama tampon yaparak hızla mağaradan dışarı çıktık. Mağara dışında rastladığımız sağlık memurları çamura bulanmış kanayan yarası ile hilkat garibesine dönen kafamızı temizleyerek bizleri Hastaneye yönlendirdiler.
Biz kanayan başımızla mağaranın çıkış kapısına giderken hızlı adımlarla , Arif’in şaşkın, üzün bakışını görenler bir kenara çekilerek bize yol vermekte ve neler olup bittiğini anlamaya çalışmaktaydılar.
Hemen orada bizi bekleyen taksi ile Pazar Devlet Hastanesine gittik. Kafamıza 5 dikiş atılmıştı. Ben kendimi toparladıktan sonra , başımın ağrısı geçtikten sonra Arif!’i teselli etmeye başladım. Gerçekten de hayat acı tatlı , sevimli , çirkinliklerle doluydu.
Kafamıza dikiş atılıp, ilaçlarımızı da aldıktan sonra eve gelerek üstümüzü değiştirdik. Hayat devam etmekteydi. Kafamıza atılan dikişler ve dikişin üzerine sürülen tentürdiyotla ilköğretimde kırmızı kurdale takan kızlara dönmüştük.
Arif ile çay içmeye çıktık. Kafamızda kazanın izlerini görenler bize ne olduğunu soruyorlar, ben ise arkadaşımı üzmemek için bana soranlara “ Sormayın hanımla kavga ettik de , kafamda oklava kırdı” diyordum. Beni tanıyanlar böyle bir şeyin olduğuna inanmıyorlardı tabii. Bunun üzerine Arif ile kavga ettiğimizi söyleyince gene inanmıyorlar “ Sen kavga edecek adam değilsin ki.. “ diyorlardı bana . İşin aslını anlatınca görünmez kazaya herkes hayret ediyor, bizlere şifalar diliyorlardı.
Her türlü acıya rağmen hayat devam etmekteydi. Akşam tesadüfe bakın ki , dayımın torununun düğünü de vardı. Oraya da gitmemiz lazımdı. Oraya da gittik gene aynı sorular , gene aynı cevaplar , gene aynı şakalaşmalar. Oradan bir arkadaşımızın evine çay içmeye gittik. Arif akşam Ordu’ya dönecekti. Bu gün hem sevinci hem de acıyı aynı anda yaşamıştım.
Arifi yolcu ederek eve çekildiğim zaman o gün yaşadıklarımı düşündüm. Bir başsağlığı ziyareti, bir nişan, bir düğün , bir ziyafet , bir mağara ziyareti yaparak Mağara Gazisi olmamız, bir ziyaret , bir ziyafet hepsi de bir güne sığmış, arkadaşımızın güzellikler görmesi bizim acımız olmuştu. Bu olay hayatımızın her zaman bir çürük iplikle bağlı gibi bağlı olduğunu her an bu ipliğin kopabileceğini de gösterdi bana
Arkadaşlara rastladığım zaman bazen bu olayı bilenler bana “ Ne haber Mağara Gazisi? ” diye takılırlar, be gülümserim ama bu olayın hayatıma kattığı anlam ve Allah’ın bize vermek istediği dersi anlayınca yaşamanın güzelliklerine her zaman şükür ederim . Allah kimseyi Mağara Gazisi yapmasın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.