- 548 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
Terkip, tahlil, analiz, oran, usul, uslup, mantık, muhakeme, mukayese ve vicdan sorunumuz var
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Terkip, tahlil, analiz, oran, usul, uslup, mantık, muhakeme, mukayese ve vicdan sorunumuz var
İlahiyatçı değilim. Vereceğim örneğin tam metnini ve kaynağını hatırlamıyorum. Fakat ana fikir olarak, dile getiriş amacımı yazının sonuna geldiğinizde anlayacağınızı umuyorum.
Sahabelerden biri Hz. Peygamberimizin yanına gider ve şu anlama gelebilecek cümleler sarf eder: "Allah’a daha yakın bir kul olmak için; evlenmeyeceğim, çalışmayacağım, sürekli oruç tutup ibadetle meşgul olacağım bir mahsuru var mıdır?"
İyi niyetli, bireysel ölçekte sakıncasız bir tercih gibi görünse de, elbette İslam’ın öngördüğü yaşam modeli böyle değildir.
Hz. Peygamberimiz de özetle şu cevabı verir:
"Ben Allah’ın kulu ve elçisiyim. Tebliğ ve güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim. Ölçüyü kaçırmayın, haddi aşmayın fakat ihmal de etmeyin. Ben de ibadet ediyorum fakat evleniyorum, çalışıyorum, yiyor ve içiyorum. Oruç da tutuyorum. Sizlerden farklı bir şey ve daha fazlası beklenmiyor"
Demek ki, insan olarak kaldıramayacağımız bir yük sırtımıza yüklenmiyor.
Sürdürülebilir, hayatın doğal akışına uymayan, toplumsal gerçeklerle bağdaşmayan bir vazife beklenmiyor bizden.
Bilgi, birikim, deneyim ve değerler zincirine, sosyal ve fen bilimleri bilincine, dini inançtan başka alan açmayanlarla; binbir çiçekli bir bahçe inşa edebilir misiniz? Arılar bile kavga etmeden milyon çiçekten nektar toplarken, bir yanı kör, sağır ve topal olan bir insanın bunu başarması mümkün değildir. İnançtan bilgiye, bilgiden irfana, irfandan ümrana geçiş kolay olmuyor.
Çeşitli, çoğulcu, ortak aşk medeniyetini kurmak zor olsa da bunun başka bir alternatifi yoktur.
İnanç, fikir, düşünce, çalışma ve eylem planımızı; bakış açımızın genişliği, ufkumuzun kapsamı, gönül frekansımızın niteliği, yaşadığımız çevre, ilgi ve bilgi alanlarımız belirliyor
Ömrü boyunca hiç bal tatmamış ve görmemiş bir insana, reçeli tattırıp bunun bir çeşit bal olduğuna inandırabilirsiniz. Test etme, araştırma ve sorgulama yeteneği olmayan veya körelen birisine; ilk icat ahşap tekerleğin, uçaklarda da kullabilabileceğine ikna edebilirsiniz.
Hukuk bilinci ve adalet anlayışı yetersiz bir şahsı; eğer niyetiniz hak ve dürüstlük eksenli değilse, uydurma delil ve ilgisiz argümanlar ve hukuka aykırı isnatlarla, kolayca suçlu ilan edebilirsiniz.
İyi niyetli, safi, dürüst, iyiliksever, yaşama objektif ve pozitif bakabilen, kuşkulara ihtimal vermeyen bir insanı; sapkın bir inanç ve düşünce ekolüyle rahatlıkla aldatıp, iyi niyetini istismar edebilirsiniz.
Evet bir toplum, birey ve devlet mekanizması olarak; Terkip, tahlil, analiz, oran, usul, uslup, mantık, muhakeme, mukayese sorunumuz var. Adeta ekmek yaparken ya tuz katmayı unutuyoruz veya mayayı fazla katıyoruz. "Susuz ayran ürettik" deseniz, inanabilecek yoğun bir kitle var.
Bir bakanlığın tabelasında, bir sarayın girişinde, bir partinin adında "adalet" kelimesinin geçmesi, bu kavramın hakkının kesinlikle verildiği, gereğinin yapıldığı anlamına gelmiyor.
Neyi nasıl anladığınız, neyle neyi topladığınız, kime, niçin, ne kadarını sunduğunuz niyet ve kanaatinizi ele verir.
Bir yerde insan topluluğu varsa; güzellik de vardır istismar da. İstismar bazen inanç aparatıyla gösterir kendini. Bazen fikir ve ideoloji akımlarıyla. Bazen karşımıza gözü kara örgütlü cehalet olarak çıkar. Tarihte de örnekleri görüldüğü gibi kuruluş ve işleyiş amacından sapmış devlet yapılanması da istismara meyil edebilir.
Hele bazıları vardır sınıfsız toplumdan bahseder, özgürlük, eşitlik savaşcısı gibi davranır. Alkol ve sigaraya iradesini teslim etmiştir. Zevk, sefa, zenginlik ve bilgisizlik içinde yaşayan adeta "yoldaş kapitalist" olmuştur.
Demokrasi, laiklik, özgürlük, eşitlik, cumhuriyetçilik ve dayanışma bayrağını kimseye kaptırmak istemez fakat bunlardan nemalanıyorsa destek verir. Uğrunda bir özverisi, çabası yoktur.
Bir de bayrakların, rozetlerin, simgelerin, tarihsel başarıların, kavmiyetlerin arkasına sığınan tembel, hazcı ve hazırcılar var ki; onlara duruşlarının hatalı olduğunu anlatmak imkansızdır.
Yalnızca din anlatanların, inançtan beslenenlerin, yalnızca vatan ve milliyet aşkıyla yürüyenlerin, yalnızca bilim ve felsefe terminolojisiyle konuşanların, hayatın anlamını yalnızca üretme- tüketme, ölme- öldürme, kazanma, haz alma olarak algılayanların; büyük bir yanılgı, kusur, gaflet, aldanış içerisinde olduklarını vurgulamak gerekir. Yaşam daha bütüncül, global, iletişim, etkileşim, gelişim, dayanışma, yardımlaşma, özveri, tahammül ve hakkaniyet kodları içerir.
Vücudumuzun küçük bir bölümünü oluşturan baş kısmını düşünelim. Sağlık sorunu olduğunda; dermatolog, KBB uzmanı, göz doktoru, diş hekimi, beyin cerrahı, psikolog, nörolog ayrı ayrı teşhis ve tedavi uygulamak zorundadır. Bir başta bu kadar çeşit uzman çalışmak zorundadır.
Karışık ve çelişik ilişkiler içeren dünya hayatı ve insan davranışlarını; bir delikten, dar bir çerçeveden, sınırlı bir bilgi ve birikimle anlamlandırmak bizi daha büyük yanılgılara sürükler.
Terkip, tahlil, analiz, oran, usul, uslup, mantık, muhakeme, mukayese, akıl ve vicdan sorunumuzu aşabilmek için donanımımız yeterli fakat metodolojik sorunlarımız var ve vaktimiz az. Daha da büyümesini önlemek bizim elimizde.
Bursa, 18.07.2023
Ali Rıza Malkoç
arm.web.tr
Yazı linki:
YORUMLAR
Üstad, ip koptu artık bu ülkede. Nereden gelecekse gökten mi yerden mi sudan mı, bekliyoruz.. Tek yaptığımız ölümü beklemek artık. Söz bitti, yazının hükmü yok...
Tanrının da Allahın da peygamberdi veliydi komutandı kahramandı birincilikti şampiyonluktu küme düştüydü transfer yaptıydı, etekti örtüydü, kafaydı ayaktı, yani neyse adı, tanımı; hiç bir etkisi yok, anayasa yok hükmünde, iklimler zaten değişmeye başladı, konyada obruklar çoğaldı, güneydoğu felaketi yaşadı terördü depremdi aşiretti kaçakçılıktı, karadeniz heyelan sel, akdeniz pişecek yakında veya tsunami gelir herhalde, istanbul depremi bekleniyor 500 yıl falan geçmiş vb diyorlar yakındır onu da yaşarız nasılsa depreme alıştık... hukuk tamamen guguk olmuş, parayı veren düdüğü çalar demiş ya nasıreddin hoca aynı öyle..
zaten sağdı soldu etöydü fetöydü dinliydi dinsizdi uçan arabaydı kaçan trendi...
ordan zam burdan zam, ordan iç güç burdan dış güç, yapay zekaydı metaverendi, güncellemeydi, faizdi nasdı, beşli çeteydi, yat limanıydı,
yani çok kastı bu çağ..
zihinler birbirine uygun değil bir kaç kuşağın... hayaller aynı değil, beklentiler aynı değil hayattan..
Üstad gece gece depreştirdiniz beni..
güzel bir yazıydı amma diyorum ya, hükmü yok bu ülkede..
saygılar hürmetler efendim..
eksik olmayın.
Ali Rıza Malkoç
Karınca misali cehrnneme su taşıyoruz.
Ses susar ama söz düşmez.
Kitaplarımı okumanızı tavsiye ederim.
O kadar ümitsiz olmayalım.
Esenlikler
arm.web.tr/kitaplari
Yani bu soruna kısaca bizim bir insanlık sorunumuz var diyelim ben öyle anladım ve çok doğru bir tespit okudum kutluyorum
Ali Rıza Malkoç
Evet sonuç olarak, insan olması gereken yerde değilse, sorunun öznesi haline gelecektr.
Terkip, birleştirme sorunumuz. Yazıdan önce sözlü iletişimiz var. Ama daha öncesinde beden dili iletişimiz var. Beden dilimiz doğal ortamımızdaki doğanın bir dilidir. Sözlü iletişim toplumun yazılı iletişim insanlığın bir dilidir. Bünyemizin bir genetiği varsa hayatımızın genetiği de beden dilimizdir. Beden dilimiz kalıtsal hale geldi mi bireysel anlamda konuşma ve yazma terkiplerimiz zor gelişir. Terkip neyse tahlilde o sonucu verir. Başta eğitim. Dilin barınağı eğitimdir. Günümüzde modern dünya batı toplu olarak bilinir. Bunun kökeninde sözden yazıdan önce beden dili görgü kuralları vardır. Tahlil edip analiz sonucu vermek olan oranı iyi bilmek lazım. İlk önce ölçü bilim der ve bilimsel gelişmeyi düşünürüz. Ama aslıda beden dilinde ölçü dindir ve önce dinsel gelişmeye bakmalıyız. Modern dünyanın karşısında İslam medeniyeti özünde sözle dua niyetiyle beden dilinin ibadetine yöneliktir. İslam'ı bu doğrultuda anlaya bilmek dua ve ibadet önceliği olmaz çağa beden dilinin ileri aşmalarında sözlü ve yazılı edimleri de geliştirmek olur. Bilim ilk dini gelişmemizi ilerletmeye yönelik olmalıdır. Maddenin fiziği ve insanın zihninden önce doğanın nasıl bir dili olduğumuzu yani toplumsal oluşumuzu açıklamalıdır. Bu olmayınca muhakememiz doğru anlamda mukayese edemediğimizden olumsuz olmaktadır. Dolayısıyla vicdan dar kapsamda kalarak çürümektedir. Düşüncemizin beyni zihnimizse kalbi vicdanımızdır. Zihniyet sorunumuz varsa vicdan problemimizde var demektir. Vicdanımız eksik kaldığın hiç bir metodoloji yani yöntem bilimi tutmaz. Yazınız çok anlam tutmuştur.
Ali Rıza Malkoç
Her öneri ve eleştiri, yazının daha anlaşılır olmasını sağlar ve gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Ertürk Mustafa
Yorum ve yorumun yorumu için uzatmadan -aydın havası
bir şiirimde belirttiğim gibi
' yaşnsın istemiyorsan
cehaletin kara şoku
düşünmeden varı yoku
ömürden yana azı çoku
oku oku oku
ilim oku bilim oku bilginin dili olan
felsefeyi oku iliğine genine değin oku
der selam sevgi esin ve esenlikler dileği ile
Not: Ed. def. sitesinde kayıtlıdır.
Başlık OKU
Tek kelimeyle çok değerli bir paylaşım.
En başta yönetenler bu kavramların içeriğini bilir bilinçte ve
uygulamada erdemli; yönetilenler de kaval sesine yanık değil
uyanık olmalı ki hem yöneticisini disipline eder; hem seçimini
ona göre yapar olmalı olabilmeli.
O günleri biz görmeye göremeyiz de su almakta olan gemi
alabora olmadan, bizden sonrakiler 'susuz ayrana' '
aya asfalt döşemeye' 'erkek deveye dişi dedirtmeye'
'kısa güne geleceği ipotek ettirmeyen '
günlere nail olmaya inşallah.
Gerçi, inşallahla maşallahla olmaz ya yine de
' olmadık olur mu her şey olduk olur.' diyenlerden olalım.
Bu beşeri alemde neler neler olmadı ki!
Yazarı da seçicileri de k u t l u y o r u m !
Ali Rıza Malkoç
Geniş kitleler tarafından kabul görmesini de beklemek ham hayal olur.
Yorum ve ilginize teşekkürler