- 248 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
2-3 AŞK HİKAYESİ...
ORHAN’IN AŞKINDAN ÖLEN GENÇ KIZ...
Orhan 20 yaşlarında böbrek hastası bir gençti, ayakkabılarının arkasına basarak gezerdi. Annesini+ablasını ve diğer kardeşlerini tanıdığım için zaman zaman Orhan’la da çarşı da karşılaşır konuşurduk, masum bir yüzü vardı, buna rağmen bana bazen ’’Abi, yoluna taş koyan olursa söyle icabına bakarız.’’ gibilerinden kabadayıvari laflar da ederdi. Uzatmayalım, ben sağda solda gezerken Orhan’ı nasılsa ailesi evlendirmiş. Bunu duyunca çok sevindim, aradan 3-4 yıl mı geçti tam olarak bilmiyorum. Orhan’ın ailesi bizim mahalleye göçtü, markete alış verişe gider gelirken artık onları biraz daha sık görebiliyordum. Bir gün Orhan’ın kız kardeşlerinden birisi yoldan geçerken evlerine uğramadığımı bildiğinden ’’Biliyor musun ? Orhan abim öldü. Annemle, ablam da evde.’’ demez mi, ’’Hadi yürü bakalım, evinizi göster.’’ dedim. 3 katlı bir apartmanın 2.katına yerleşmişler. Eski durdukları evden daha güzel bir yer, oturup konuştuk. Baş sağlığı diledim, hanımının nerede olduğunu ve çocukları olup olmadığını sordum. 1 erkek çocuğu varmış, annesinin babasının yanına mı yerleşmiş ? Orasını pek hatırlayamıyorum ama yine aradan 1 ay kadar bir zaman geçti geçmedi, küçük kız kardeşi bu seferde sokakta bana ’’Orhan abimin karısı da öldü.’’ demez mi. O zamanlar 14-15 yaşlarında olan Orhan’ın kız kardeşine ’’Orhan’ın hanımı da mı böbrek hastası mıydı ? Veya bir başka hastalığı mı vardı ?’’ diye sordum. Kız bana dedi ki ’’Orhan abimin aşkından öldü, yokluğuna dayanamadı.’’ dedi. Kendi kendime ’’Arkadaş, ne aşklar yaşanıyor. Haberimiz yok, bunların hepsi de en az Leyla+Mecnun ile Aslı ile Şirin aşkı kadar önemli ama bunları duyup da tarihe not düşecek adam lazım.’’ dedim. Bu arada Orhan’ın hayatta kalan ve bugün 14+15 yaşlarında yakışıklı bir oğlu var, ninesinin ve büyük halasının himayesinde hayata tutunmaya çalışıyor. Bana acı haberleri veren 14-15 yaşlarında ki kıza bir gün ’’Seni de evlendirelim artık.’’ demiştim, bana ’’Benim erkeklerle uğraşacak vaktim yok.’’ demişti. Sonradan ablasının bana anlattığına göre bu olaydan 1 hafta sonra internetten bulduğu Manisa’lı bir oğlanla kaçıp gidip gizlice evlenmişler. Aile uzun süre kızlarını ayırmak istediyse de muvaffak olamadı, oğlan sürekli yer değiştirerek evliliğini kurtardı. Aile de sonunda, bu evliliğe razı olmak durumunda kaldı.
*****
SÜLEYMAN, BEN EVLENMEK İSTİYORUM...
Bizim Süleyman üniversite bitirmiş, 72-73 yaşlarında hala çok yakışıklı bir adam. Bir gün bana dedi ki ’’Üni
versite yıllarında herkesin bir sevgilisi var, benim yok. Arkadaşlar boyuna dalga geçiyorlar, işin garip tarafı o yıllarda da fena halde utangaç birisiyim. Kimseye bir şey söyleyemiyorum, okuduğum kentte öğle yemeklerini yediğim bir restaurant var. Masa başında hesapları alan bir kız var, bir gün nasıl olduysa yemek parasını öderken bana bir cesaret geldi. Kıza arkadaşlık teklif ettim, ertesi gün kentte ki PTT’nin kapısı önünde saat tam 12.00’de buluşmaya karar verdik. Dediğim gibi o saatte buluştuk, lokantanın en hareketli olduğu bir saat olduğu için ’’İyi ki patron izin vermiş.’’ dedim. Kız ’’Yok, izin istedim. Vermedi, ben de istifa ettim.’’ demez mi ? Çıkmasaydın falan dedim ama işe yaramadı, uzatmayalım. Uzun süre arkadaşlık ettik, konuşmalarından ailesinin Almanya’da olduğunu öğrendim. Bu gitmek istememiş, kızların durduğu 4-5 küçük odalı bir yerde 1-2 kişi ile birlikte duruyorlar. Tam karşılarında da boş bir yer daha var, evlerin sahibi hacı kızlar duruyor diye orayı kimseye vermiyormuş. Bir gün hacı amcayı ikna edip benim orada kalmamı sağladılar, gece gündüz görüşüyoruz. Hatta üniversiteyi bitirince evlenmeyi bile göz önüne aldık ama bir gün kızın ailesi kızın benimle arkadaş olduğunu duymuş. Kızı apar topar Almanya’ya çağırdılar, Ne onun bende adres ve telefonu var, ne de benim onda adresim ve telefonum var. Her şey bir anda bitti, aradan tam 25-30 yıl geçti. Bir gün bir telefon geldi, baktım o. ’’Süleyman beni apar topar evlendirdiler ama kocam geçen ay öldü, moralim çok bozuk. sana 6.500 Mark gönderiyorun. İzmir’in Balçova İlçesi’nde bulunan falanca otelden yer ayırt, 10-15 gün orada tatil yapalım.’’ demez mi ? İster istemez gittim, otelde yer ayırttım. 15 gün birlikte olduk, sonra Almanya’ya döndü, bana pasaport çıkartmamı söyledi. Çıkarttım, beni orada da misafir etti. Doyasıya bir aşk hayatımız oldu, sonra bana yine para gönderiyor. Para gönderiyor, bir gün telefonda ’’Süleyman ben evlenmek istiyorum.’’ dedi. Ben de ’’Kiminle evleniyorsun ?’’ demezmiyim ? O anda telefon kesildi, 3 ay cevap alamadım. 3 ay sonra telefon etti, meğerse benimle evlenmek istiyormuş. Ben kiminle evlenmek istediğini sorunca bu düşüp bayılmış, 3 ay hastahanede yatmış. Süleyman şimdi eski aşkı yüzünden eşinden de ayrıldı, denize nazır bir bakımevinde kalıyor ve boş zamanlarında şiir yazıyor+Şarkı Sözü Yazıyor+Beste yapıyor.
*****
İÇİP İÇİP KÖY MEYDANINDA ’’KIZINI SEVİYORUM LAN, VAR MI DİYECEĞİN ?’’ DİYEREK KAYINPEDERİNDEN 2 DEFA KÖY MEYDANINDA DAYAK YİYEN DAMAT ŞİMDİ ÇOK MUTLU...
Ali köyün genç delikanlılarından birisi, gönlünü babası zengin olan köyün zenginlerinden F’nin kızı Esra’ya kaptırmış ama hiç ümit yok. Ali, fakir. Ailesi ondan fakir. Çareyi kim akıl verdiyse içip içip köy meydanında ’’F.kızını seviyorum, var mı diyeceğin ?’’ diye nara atarak sesini duyurmaya çalışıyor. Köy kıraathanesi, köyün meydanına sadece 10 metre uzaklıkta. Haliyle sesi herkes duyuyor, yetmiyor. Kızın babası da kıraathane de, adını duyar duymaz kıraathaneden fırlıyor ve Ali’yi bir güzel pataklıyor. Ali’nin ağzı yüzü kan içinde, sanırsın Ferdi Tayfur Filmi çevriliyor. Arkadaşları Ali’yi sırtlayıp evine götürüyorlar, ana+baba ’’Etme oğlum, olacak iş değil. Gel şu sevdadan vazgeç, iyi ki adam seni öldürmemiş. Köy Meydanında, herkesin duyacağı şekilde böyle bağırılır mı ?’’ deselerde Ali’nin içinde ki yangın bir türlü sönmüyor. Haliyle, olayı bütün köylü duyuyor. Olayı duyan Esra çok üzülüyor ama babasına bir şey de söyleyemiyor, çünkü baba oldukça sinirli ve otoriter birisi. Uzatmayalım, birinci dayağı yiyen Ali buna aldırış etmeden aradan bir süre geçince yine alkol alıyor ve sarhoş kafayla yine köy meydanında narayı basıyor, F.tekrar kıraathaneden fırlıyor ve damat adayını fena halde dövüp kıraathaneye dönüyor. Bu sefer kıraathanede bulunan yaşlılar F’ye ’’Yahu, ikide bir adamı dövüp durma. Eve gidince, bir de kıza sor bakalım. Gönlü var mı ? Evlenmek istiyor mu ?’’ diye, F’nin kafası buna yatıyor. Akşam eve gidince kızını karşısına alıp durumu anlatıyor, kız ne dese beğenirsiniz. ’’Seviyorum.’’ diyor, F ne yapacağını şaşırıyor. Onların fakir olduğunu, ömür boyu fakirlik içinde yaşayacağını anlatıyor ama nafile. Sonunda F. oğlan evine haber gönderip kızı istemelerini istiyor ama oğlan evine de kızı istediklerini pişman edecek bir sürü öneri sunuyor. İlçede ev alacaksınız, 15-20 bilezik. En pahalısından gerdanlık, en iyi yerde düğün vs.vs. Fakir aile hiç bir şeye ’’Hayır’’ demiyor, çünkü başka türlü kızı almalarına imkan yok. Sonunda aile elinde avucunda ne varsa satıp kız evinin isteklerini yerine getiriyor, 2 genç güzel bir düğün sonrası evleniyorlar. Esra’da baba baskısından kurtuluyor, modern bir ev hanımı olarak hayatını ilçede sürdürüyor. İyi bir ailede yetişmiş, son derece saygılı ve terbiyeli bir genç kız olarak şimdi mutlu bir hayat sürüyor, bu hikaye kahramanlarının şimdi birisi 7 diğeri 1 yaşında olan birbirinden güzel 2 kız çocukları var.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.