- 245 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Melekler İnsan Doğar
"Melekler İnsan Doğar" Üzerine Değiniler
"Melekler İnsan Doğar" Şair İsmail Delihasan’ın "Minyatür Tanrılar" ve "Ateşlerle Top Oynamak" şiir kitaplarından sonraki üçüncü şiir kitabı. Mayıs 2023’te Bengü Yayınları etiketiyle okurlarla buluşturulmuş. Elli iki şiirin yer aldığı kitap, doksan altı sayfa hacmindedir. Ölüm olgusunun başat konu olarak işlendiği kitap da şair, felsefesini az sözle çok mana ve sözü değil manayı çoğaltma şiarını amaç edinmiş olduğunu söyleyebiliriz. Hormonik şişmanlıklar içermeyen yalın ve hikemî tarzda şiirlerden oluşmaktadır. Çehov gibi söylersek, işlevsiz hiçbir sözcük şiirde yer almaz. Bunlarla birlikte şiirler sofistik nüveler barındırmaktadır. Böyle felsefi şiirler, okurun iriminde zihinleri açmaktadır.
Anlatımlar sena ve tazimden ziyade hayatı sorgulama, insanı anlama ve kavrayabilme anlayışıyla yol alındığını görmekteyiz. Ülfet ve uzlet arasında yol alan insanı ölüm gerçeğiyle bir nevi şiirler üzerinden yüzleştirmektedir. Hayatın en önemli gerçeği ölümle şamil nihayetlenmektedir. Keyfi sefa ile cevri cefa aralığında gelgitte olan insanı durup düşünmeye sevk etmektedir. Daha genel anlamda bu şiirler ortak duyuş ve düşünüşe sevk etmektedir bir yerde.
Her ne kadar ölüm ve aşk olgusu daha üst bir başlıkta ele alınsa da konunun özünde insan vardır. Kâmil insan, düşünen sorgulayan insan, ölümlü aciz insan şeklinde geniş bir perspektifte konu ele alınır. Bu sofistike bakışın yanında alegoriler ve metaforlarla da anlatım daha da zenginleştirilmektedir. Yine bunlarla beraber nurefşan (aydınlatan, ışık veren), aşkla bitişik sevgi, kendini bilmek gibi insana dair birçok olgu derinlemesine ele alınır. "Aklımı okudum kantta/ düşündüm zamanı ve ölümü/ ömer hayyam takiyüddin ben oldu/ farabinin yesevinin mevlananın yunusun renginde/ ayetleri dilleri sembolleştirdim/ kaşgarlı mahmuttan buyana öğrendiğim akşemseddin/ öğrettiğim hacı bayram veli oldu" (sayfa 56) Şair hayata bakışını, şiirlerinin özünü en güzel bu mısralarında uç vermiş diyebiliriz. Modern bir söyleyişin yanında öz olarak gelenekten beslenmektedir şiirler desek yeridir. "Gelenek şairin mektebidir" diyen Sezai Karakoç’un sözündeki gibi bir sağlam zeminde şiirler ikame olmaktadır adeta.
Şiirlerde ölüm olgusunun başat yer aldığını söylemiştik. Bu konuyu açacak olursak; ilk şiir "Ölülerin Ruhlarından Geliyorum" şu şekilde devam ediyor. "ölülerin ruhlarından/ mezarlıkların bağrından geldim/ sakın korkmayın// söyleyeceklerini haykıramadan ölenlerin/ özlemlerini öğrendim// çünkü her gün bin kez/ ölür ölür dirilirim/ uzağımda değil onlar// ölüm hayatın içinde/ ölüm içimizde..." (sayfa 5) Başka bir yerde ölüm, "Ölürsün mezarın olur/ gün gelir o da olmaz/ zaten yoktun// yoktan yoğa bir yol gider/ yokluğa yok yolcu gider" (sayfa 6), "Ölüm imanın öte yakası diye/ göklere demirliyorum" (sayfa 10), "Toprağa düşen yetmiş iki/ kutsal suret gölgeler" (sayfa 11) Yetmiş iki milletin de toprağa, kutsal suretin gölgesi olarak düşeceği deyişi bize hiç de yabancı gelmiyor değil mi? Ölüm üzerini başlı başına ele alabileceğimiz geniş bir çerçeveden anlatımda bulunulmaktadır. Son birkaç örnekle bu konuyu nihayete erdirelim. "Yırtılmış sayfalarım ezberime çıkmış ölüm/ züğürt zaman tellalıyım" (sayfa 12), "Toprak olanın şeytan gezmez üstünde// yaratanın sözüyüz kendi sesinde" (sayfa 38), "Ölüm temizler karanlığı (sayfa 42) Gibi.
Şiirlerin münderecatında ölümün yanında aşk teması da bitişik olarak yerini alır. "Bölerek çoğaltılır/ insan sevgi insanlık aşk/ insan insanda doğar insanda ölür" (sayfa 17), "İnsan pişmanlıkla ölür/ etmişler ve deliler müthiş yaşamışlarsa da/ herkesi bir aşka gömerler" (sayfa 26) Başka bir yerde maşuk şu şekilde betimlenir. "Sevdiğim kadar güzelsin/ sevmediğim kadar çirkin" (sayfa 52) Aşık Veysel’in çok bilinen; “Güzelliğin on par’etmez/ şu bendeki aşk olmasa/ eğlenecek yer bulaman/ gönlümdeki köşk olmasa” deyişinin bir başka söylenişi en iyi bu şekilde olabilirdi. Ölüm, aşk ve aydınlık olgularının harmanlandığı başka bir söyleyiş de şöyledir. "Ölümsüz aşkın fermanının nurefşanıyız/ dolunay cemaliyiz” (sayfa 80)
“Ömer Hayyam, Hallac-ı Mansur” bunlarla beraber tasavvuf, tasavvuftaki hiçlik ve yokluk anlayışı, Alevi Bektaşi geleneği gibi birçok değerlerin izlerini görmekteyiz. “Ene’l Hakk” diyen Hallac-ı Mansur felsefesi, duruşu ve duyuşu bunlardan birisidir. “Bir an zaman ve mekân/ bire bir Allah/ bir insan toplamı İslam/ bir Allah" (sayfa 40) Benlik duygusunu sorgulanıp bir nevi terbiye yol ve yöntemleri betimlenmektedir. "Mutluluğun dilsiziyim/ bilinmez karanlıksın içimde/ aklım kandildir/ dinsiz ben müslüman sen// bugün kendimde saklı bir sırrım" (sayfa 27) Bu satırlar Ömer Hayyam şiirlerini ne kadar çok andırıyor değil mi? "Dünya kördür kalp görür hiçliği/ iyi insanlar kalbine gömülür" (sayfa 68) Kulaklarımızın ne kadar çok aşina olduğu bir söyleyiş değil mi? "Dünyaya sığmayan insana sığan" (sayfa 8) diyen şair sözü; Aşık Veysel, Neşet Ertaş deyişlerini hatırlatıyor bizlere. Şairin bu anlatımları mukallid sofu edasında değiller elbette. Şairin kendi muvacehesinde bir söyleyişler bütünüdür.
“Yetmiş iki millet”, “yedi gök” gibi sayılarla simgeleşen kimi rakamsal, sembol olgular da şiirlerde kendilerine yer bulmaktadır. "Yedi gözlüdür gökler/ yedi okyanustur gözyaşımız" (sayfa 94) Yüz sayısıyla simgeleştirilen son şiirin bir bölümü de şu şekildedir. "İnsan yüzüdür/ insan yüzü yüz/ insan yüz/ insan Allah’la yüz yüze" (sayfa 96)
Kitaptan alıntıladığım birçok şiir bölümüyle şairin bakışını, felsefesini, şiir anlayışını, biçemini yansıtabildiğimi zannediyorum. "Şiir heyecanla ve hayretle okunandır" anlayışının tamda bu nadide eserde beden bulduğunu söyleyebiliriz. Felsefesi olmayan şiir ebterdir gibi bir anlayışta şiirin bir yanı eksik olur, yetersiz kalır. Ama bu şiirler felsefesiyle hem sağlam bir zemine oturtulmuş hem de sağlam bir kolon üzerinde yükseltilmiştir. Ölüm, aşk, aydınlık daha genel çerçevede insan olgusunun künhüne vakıf bir anlayışla inşa edilmiş güzel şiirler. Şairin ölüm olgusunu bu kadar yoğun bir şekilde işlemesi sonunda "hüve’l-baki" (ölümsüz ve ebedi olan Allah) vahdaniyet anlayışına taşınmaktadır bir nevi şiirler. Son olarak kitabın özeti diyebileceğimiz, şiir kitabının isminin de geçtiği “İnsan Ölmez An Ölür” şiirin bir bölümü ile yazıyı nihayetlendirelim. "Ne zaman ölür insan/ insan ölmez an ölür/ gün ışıdı doğduk/ melekler insan doğar/ herkesin bir burakı vardır/ güneş battı öldük ölümsüzlüğe/ elbiselerimizi gömdük" (sayfa 69) İyi okumalar.
İlkay Coşkun
10.07.2023
Kardeş Kalemler Dergisi
Ağustos 2023, Sayı 200
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.