- 275 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DİLDEN GELEN ELDEN GELSE, HER FUKARA PADİŞAH OLUR
DİLDEN GELEN ELDEN GELSE, HER FUKARA PADİŞAH OLUR
Dil (Lisan) en etkili iletişim ve etkileşim aracıdır. Aynı zamanda en güçlü bir silahtır. Dili ne kadar etkili kullanırsan karşılaşacağın etkide o derece anlaşılır, net ve etkili olur. Güzel anlaşma, etkili anlaşma üzere ve güzel ilim irfan, anlayış ve anlaşma dili kullanırsan karşında da öyle bir dil bulursun.
Kullandığın dil muhakkak kalple ve zihinler üzerinde olumlu ya da olumsuz, menfi ya da müsbet etkiler bırakır. Her türlü iletişimde ilmi bilim ve dini hususlarla da sınırlanamaz. Çok geniş bir alanda etkilidir. Keskin etkileride vardır. Dil ve söz keskin bıçağa benzer bir nefes ile her türlü hareketi yaptırabilirsin.
Söz keskin bir sihirdir; Yön verici özelliği ile tüm beşerî sosyal iletişim yollarında yeni ufuklar açar ya da tüm kapıları yüzüne kapatır. Ya yeni duruşlar inşâ ediyor, ya da var olan ve emekle örülmüş duvarları, binaları viran ediyor.
Birbirimize dilin kinetiği ile sürekli bir şekilde tesirde bulunuyoruz. ‘’Tatlı dil yılanı deliğinden çıkardığı’’ gibi acı söz insanları harap eder birbirine düşürür. “Kötü sözün misali de kökü yerden sökülmüş, ayakta duramayan kötü bir ağaçtır” "Mü’min; insanları kötüleyen, lânetleyen, kötü söz ve çirkin davranış sergileyen kimse değildir." Peygamber Efendimiz bu hadislerinde bir Müslümanda bulunmaması gereken çirkin ve kötü özellikleri saymıştır.
Bu konuyu kısaca ifade edecek olursak: İnsanları kötülemek kâmil mü’min olmaya manidir. Başkalarının ayıplarını araştıran, birtakım kusurlarını ifşa eden, soyuna sopuna dil uzatan bir insan kâmil bir mü’min olamaz. Kötü düşünce ve dil, aynı zamanda kötü söz kişinin karakteriyle alakalıdır. Bazıları bal akıtır. Bazıları ise zehir akıtır. Kötü sözün özü yoktur. Kökü sökülmüş ağaç misalidir. Nasıl ki kökü sökülen ağaç meyve vermez faydalı olmaz ise kötü sözde iyilik yönüyle meyvesiz ağaca benzer.
Ağacın yaratılışındaki ve mevcudiyetindeki kendine ve tabiata fayda verme yetisi, köküyle topraktan ayrıldığında tamamıyla bitmekte ve zaman, o ağacın dal ve yapraklarını birer birer çürütüp göze hoş gelen saltanatını da yok etmekte inananların her hususta iyilik ve güzelliği ön plânda tutmaları, çirkinliğin her çeşidinden uzak durmaları öğütlenir. Çirkinlik neye bulaşırsa onu lekeler, kirletir ve sevimsiz hale getirir. Konunun mahiyetini iki küçük misalle açıklayacak olursak, meselâ konuşma anında aşırı sertlik, uygun olmayan kelimeler kullanmak, yalan söylemek, iftira ve gıybet etmek sözlerimizi lekeler, sevimsiz hale getirir. Böyle sözler dinlenilse bile, dinleyiciler üzerinde iyi etki bırakmaz. Çünkü insanlara kötülük yapan biri dahi, aynı şeyin kendisine yapılmasını istemez. Meselâ alışverişinde dürüst olmayan bir tüccarın bu tavrı, onu lekeler ve insanlar nezdinde sevimsiz kılar. Çünkü yaptığı iş kötü ve çirkin bir iştir.
Kötü sözlü kimselerde kâmil mü’min sayılmalarının önündeki engellerden biridir. İnsanın kendini herkesin fevkinde görmesi onu yüceltmez ve yükseltmez bilakis alçaltır ve rezil rüsva eder. Melun olur. Nedir melun olmak kovulmak demek, huzurdan kovulmak demek. Herkesi melun, lanetli yapmak bir inanana yakışmaz. Bilakis kendisini toplumdan soyutlar. Bu yolla bakıldığında, kötü sözün etkisinin hem sahibinde hem de muhatabında ne kadar yıkıcı bir etki meydana getirdiğini anlamak mümkün. Aklın gereği olaylara en derin ve en geniş açılı pencerelerden bakarsak, kötü söz ile meydana gelen menfi sonuçlar bununla da kalmaz elbette Sözde ve davranışta haddi aşmak, kötü söz ve çirkin davranışlar sergilemek iyi bir Mümin’e yakışmaz. Bu sebeple hayâ duygusuna yakışmayan her söz ve davranış sahibine zarar verir. Bu sayılan kötü hasletler bir toplumda yaygınlaşırsa, insanlar arasında saygı, sevgi, dostluk ve kardeşlik ortadan kalkar. Böyle bir toplum, birlik ve beraberlik ruhunu kaybeder; herkes birbiriyle uğraşır, aralarına kin ve düşmanlık girer, insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı bir ümmet ve örnek bir toplum olması gereken mü’minler, özlenen vasıfları taşımaz hale gelirler. Oysa kâmil, yani daha iyi mü’min olmaya özen göstermek ve iyilikte her gün bir adım daha ileriye gitmek her mü ‘minin üzerine düşen görevlerden biridir.:
Üslup kişinin aynasıdır, kötü söz sahibine aittir, yalan, iftira ve dolan şeytana hastır. Büyük günahların en büyüklerinden birisi kişinin ana babasına lanet etmesidir. ’’Ey Allah resulü nasıl olurda kişi ana ve babasına lanet eder’’ denilince adam başka bir adamın babasına söver oda onun ana ve babasına söverse’ ’oda anne babasına lanet etmiş olur, denilmiştir. Kişinin kendisi kötü olmasa başkasına kötülük etmez ve kötü sözle muamele etmez. İnsan insanın aynasıdır. Hatta Abdurrahim Reyhan hazretleri kelamı kibarında biz hak aynasıyız diyerek; Bakan kendisini görür buyurmuşlardır.
Kâmil bir mü’min olmak için kötü ahlâk ve çirkin huylardan uzak durmak, iyi ahlâk ve güzel huylarla süslenmek gerekir. İnsanları kötülemek, lânetlemek, çirkin söz ve davranışlar sergilemek bir mü ‘mine yakışmaz. Bunlar imanın kâmil olmadığına delil teşkil eder. Bir ağaca bakıldığında köküyle topraktan firakı demek, bütün bu güzelliğin ve bereketin son bulması demek. Ve ayetten yola çıktığımızda, bir kötü sözün geniş kapsamlı yıkıcı etkilerini anlamak hiç zor değil. Güzel sözde bir başka inikas (yansıma) peydah ediyor. ‘’ öfke rüzgâr gibidir bir süre sonra geçer ama dil ile birçok dal kırılmıştır bile.
’’Değil dilime Yüreğime küfrü haram kılmışım, kimseye kötü söz söyleyemem ben damarlarıma reyhan ciğerlerime gül çekmişim, kimselere sövüp sayamam ben’’
Dil uzatmak, lânet okumak ve bunların harekete dönüşmüş hâliyle insana ve çevreye zarar vermek ile kötü söz söylemek, müminin kimlik bilgilerinde, referans değerlerinde, özgeçmişinde ya da isim ve sıfatlarında yer almaması elzemdir
İman ile ihlas libasını giyen insanlar sözlerini ölçüp tartarak söylerler. ’Söz odur ki durdura savaşı, söz odur ki yedire ağ ulu aşı’ ’Söz konusunu açmışken Söz verip tutmamak münafıklık, fasıklık alâmeti olarak görülüyor. Çünkü müminin bir özelliği de sözünün güvenilir olmasıdır.
Söz emanettir, verilen söz, muhatabın kalbinde ve aklında bir mekân tesis eder. O mekân zamanla çeşitli uzuvlarla donanır. Sözün tutulmaması, muhatabın kalbindeki ve aklındaki o huzur mekânının yıkım emridir. söz ve deyimler insanların tarihsel müşterek kültür, inanç, algı ve değerlerini ifade etmektedir.
Dengeli olmak sadece sözü veren için değil, muhatap için de geçerli. Nasıl ki içinde niyet barındıran bir sözle insan İslâm’la şereflenebiliyor ya da dinin sınırları dışına bir anda çıkabiliyorsa, öyleyse muhakkak sözü sarf ederken çok kıymetli bir cevherin kaybı olarak görmeli, hassasiyetle ağızdan çıkanları tartıp ölçmeli.
Hz. Muhammed ’’insanı yüzüstü ateşe atan dilidir’’ diyerek doğru ve edepli konuşmanın ne kadar mühim olduğunu vurgulamıştır. Yunus Emre’nin ’’söz ola kese savaşı / söz ola kestire savaşı’’ dizeleri de konuşma şeklinin insan yaşamında ne kadar mühim olduğunu gösterir.
Dil pelesengini bırak esasa bak Dili kılıçtan keskin: Kırıcı ve ağır konuşanlar için kullanılır.
Dili pabuç kadar: Uzun uzun, saygısızca ve gönül kırıcı yolda karşılıkta bulunan. Dil ebsem (olsa) baş esendir Kişi dilini tutar, her şeyi söylemezse, başını derde sokmamış olur, rahat eder.
Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur: Kişi her söylediğini yapamaz, her dilediğini elde edemez.
==========================AR===============================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.