- 154 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DEVLET ADAMI.
ATATÜRK’E GÖRE DEVLET ADAMI NASIL OLMALIDIR?
M. K. Atatürk yaptığı konuşmalarda ve yazılarında birçok konuyla ilgili düşüncelerini belirtmiş, çoğu zaman da ayrıntıya girerek ifade etmiştir. Bunların tamamına yakını Ata name kitabımda bulunabilir. Ben bu yazımda Atatürk’ün “devlet adamı” kavramı hakkındaki düşünce ve görüşlerini kemdi ağzından bir araya getirdim. Çoğunu olduğu gibi aldım, pek azını yaşamından çıkarsama yaparak yazıya döktüm. Anlamı bozmayacak az sayıda ifade değişikliği yaptığımı da eklemeliyim.
Bir devlet adamı millete karşı namuslu davranmalı, milleti aldatmamalıdır. Açık yürekli olmalı, ne yapılacaksa, olduğu gibi ifade etmelidir. Yurttaşlarına gerçeği söylemeyi görev bilmelidir.
İnsan dediğin, kendine yüksek, soylu ve kutsal hedefler belirlemeli, daima o hedeflere doğru yürümelidir. Ben hep yüksek fikirlerin tutkunu oldum. Bu tutkular yüksek mevki, büyük paralar gibi maddî emellerle ilgili değildi. Ben bu tutkularımın gerçekleşmesini vatanıma büyük faydaları dokunacak, büyük bir fikrin başarısında arıyordum. Benim hayatımın prensibi hep bu olmuştur.
Başarı için, olacakları önceden görmeli, çareler düşünmeli, önlemler almalı, yapılacakları planlamalıdır. Her şey için, örneğin bir felaket için de öyle: Felaketin önlenmesi ve karşı savunma araçları üzerinde, felaket başa gelmeden önce düşünmek lazımdır. Geldikten sonra üzülmenin hiçbir faydası yoktur. Örneğin, ben daha genç bir subayken bile, ülkemin geleceğini görmeye çalıştım, buna göre planlar hazırladım. Cephelerde, ateş altında çadır ve siper yaşamında gelecekte yapacaklarımı düşündüm, yazılı notlar hâline getirdim. Daha yüzbaşı iken Osmanlı İmparatorluğu’nun yakın geleceğini tahmin etmeye çalışıyor, planlarımı bu tahminlere göre yapıyordum.
* * *
Devlet işleri çocuk oyuncağı değildir. Bir devlet adamı; kendi insanî duygularının tutsağı olarak devlet sorunlarını halledemez, o yetkiye sahip de değildir. Çünkü ülke kimsenin malı, mülkü değildir. Ülke ve millet işlerinde, hakikî işlerde duygu olmaz. Hizmette hatıra, dostluğa bakılmaz, millet macera aracı yapılamaz. Ben devlet işleriyle arkadaşlığı hiçbir zaman birbirine karıştırmadım. Arkadaş olarak bağışlarım, hakkımdır; devlet adamı olarak bağışlamam, buna hakkım yoktur.
Devlet adamının şahsiyetini, mevkiinin gururu öldürebilir. Millî bencilliğin devlet adamlarını körletmemesi yalnız kendi kuşağımız için değil, gelecek kuşaklar için de lazımdır.
* * *
Ülke kimsenin malı mülkü değildir. Türkiye’de birilerini iktidara ve yetkili makamlara getiren güç yalnızca Türk milletidir. O makamlarda yalnızca Türk milletine hizmet edilir. Millî Egemenlik yalnızca Türk milletinin çıkarları yolunda kullanılır.
Bir devlet kişisel görüşlerle yönetilemez. Devlet adamı kişisel arzularıyla devlet işini birbirine karıştırmaz. Bir kişi, beş kişi, bir millete ve bir devlete ait olan sorunları ne düşünebilir ne de başarabilir. Çünkü ruhlarında gerekli olan kuvveti bulamazlar. Bu kuvvet çoğunluk beraber olduğu zaman ortaya çıkar. Büyük ve önemli işler ortak çalışmayla başarılır. Devlet adamı, bilgili ve yetenekli bulduğu kişilerle işbirliği yaparak çalışmalıdır. Ben ne yaptıysam, arkadaşlarımla birlikte yaptım, ulusuma dayanarak yaptım, yani tek başıma bana atfedilemez.
Bir devlet adamı kerameti kendinde görmeye başladığı an devlet adamlığını yitirmiş demektir. Hiç kimse hiç kimseden daha akıllı değildir. Birlikte herkesten daha akıllıyız. Millet ve devlet işlerinde herkes herkese yardım edecek ve hiç kimse bundan öğünme payı çıkartmayacaktır, kural budur.
Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu, devletin yönetimini bilime dayandırdım. Yöneticilerin bilgisizliği ülkeye büyük felaketler getirebilir.
İyi bir devlet adamı mantıksız emir vermez. İş yaptırırken, hiyerarşik üstünlüğünden çok, buna önem verir. Diyebilirim ki, benim her emrim yerine getirilmiştir, çünkü benden yapılmayacak emir çıkmamıştır. Her emrim gerçeklere dayanmış, akıl ve mantığa vurulmuştur, hesaplıdır. Falih Rıfkı Atay’ın hakkımda yazdığı gibi: Kafası bin bir düşünceyle, içi bin bir tutkuyla kaynar; ancak hiçbir zaman aklının yolundan şaşmaz. Onda idealist ve realist iç içedir. Daima ateşli, ancak aynı ölçüde hesaplıdır.
* * *
Milletin ve ülkenin yazgısını belirleyecek olanlar; milletin emellerini idrak etmiş ve güvenine layık olanlardan, bilgi ve yetenek sahipleri arasından seçilmelidir. Devlet işleri mutlaka ehline, liyakatli olanlara verilmelidir. Ben hep liyakat âşığı oldum. İşi hep ehline verdim, devlet makamlarına liyakatli, namuslu, bilgili kişilerin atanmasını istedim.
Sorumlu bir mevkide bir siyasi adam sıfatıyla milletini idare edenler her şeyi milleti ile beraber hissetmelidir. Millet bireyleri kendilerine uyarıda bulunabilmeli, özveri bekleyebilmelidir. Devlet adamı halka açık olmalı, halkın içine girmelidir, halkla konuşmalı, ondan ilham almalıdır.
* * *
Biz Türklerin büyük bir kusuru vardır. Ülke ve milletin yönetimini elimize aldığımız zaman, yetki ve sorumluluğumuza verilen yüksek devlet işlerini yabancılarla, kendi şahsî işlerimizde gösterdiğimiz cömertlikle halletmeyi kural kabul ediyoruz. Oysa aldanıyoruz, bir çocuk gibi aldanıyoruz. Büyük zararlar gördü ulusal varlığımız bu yanılgıdan, görüyor da...
* * *
Bana gelince, sonuç olarak diyebilirim ki, Atatürk’ün bütün tutum ve davranışları, onun sosyal ahlak anlayışının sonuçlarıdır. Çünkü sosyal ahlak kişinin, kendinden üstün bir varlığa bağlanmasını gerekli kılar. O üstün varlık millettir. Eğer kişi ahlaklı ise, en az kendininki kadar milletinin çıkarlarını da gözetecektir. Devlet adamlığı hakkındaki düşünce ve görüşleri, onun bu üstün yönünü tartışılmaz bir şekilde gözler önüne sermektedir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.