- 378 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SİNEKLERİN ÖZ SAVUNMASI
Henüz tekli odaya geçeli bir kaç gün olmuştu. İlk iki gün malzeme eksikliği nedeniyle odanın temizliğini yapamadım. Sadece bir miktar su döküp kaba pisliğin, tozun, dumanın çıkmasını sağlamaya çabaladım. Neyse ki kantin günü temizlik malzemesi alıp temizlik yapabildim. Doğrusu tek başına yaşamanın zorluklarına da alışmaya gayret ediyordum. Henüz tam yerleşemedim. Bazı eksikliklerim var ve bunları bir plan dahilinde tamamlama eğilimindeyim. Ben bunlarla, bu sorunlarla uğraşırken son bir kaç gündür kara sineklerle başım derde girdi. Ne yemek yediriyorlar ne kitap okutuyorlar ne de dinlenmeme müsade ediyorlar. Başta, yaşamı ekosistem içinde yaşayan tüm canlılar ile paylaşma kabulünden hareketle onlara herhangi bir müdehalede bulunmadım. Sadece rahatsızlığımı belirterek onları uyardım. Çok açık bir şekilde şunu söyledim`; " Bakın benden önce burada yaşamış-yaşıyor olabilirsiniz, buna -şaşırmakla beraber- bir itirazım yok. Fakat burası cezaevi odası ve artık ben de zorunlu olarak bu odada yaşamak durumundayım. Dikkat ettiyseniz ben sizin gibi gönüllü değilim, zorunlu olarak buraya tıkılmış haldeyim. Bu sebeple yaşamı paylaşacaksak karşılıklı birbirimize saygılı olmayı becermeliyiz. Ben bunu çok önemsiyorum. Uykumu bölüp, oraya buraya konduktan sonra gelip yemeğime konup, okumamı sabote ederseniz sizinle anlaşamayız. Ben sabırlıyım fakat bu sabır halim sonsuz değil. Bu arada ben de sizin yaşamınıza saygım gereği size hiçbir şekilde müdehalede bulunup sizi rahatsız etmem. Dansınıza, şarkılar eşliğinde eğlenmenize karışmam. Beraber geçinip gideriz. Anlaştık mı? " Açıkçası ben bunları söylerken onlar da çevremde "vız vız" dört dönüyorlardı. Anlaşma hakkında bir geri dönüşleri olmadı. Beni pek umursadıklarını söyleyemem. Önceki gün koridorda bir arkadaş ile konuşurken sohbet sırasında aniden bir iki tanesi üzerime üşüştü. Arsızca yüzümü kendilerine tahsis edilmiş havaalanı gibi kullanmaya başladılar. Gözlerime dalacaklar diye korkudan gözlerimi kapattım. Zaten hava sıcak ve bunaltıcı bir de onları uzak tutmak için çaba sarf ettikçe terledim. Bir an olsun bana rahat vermeye niyetleri yoktu. Artık bunun kaçınılmaz bir meydan okuma olduğuna karar verdim. Konuşmayı sonlandırıp döndüğümde yatağımda dinlenen bir kaç tanesini gözüme kestirdim. Gençlik yıllarından kalma sinekleri elle yakalama tekniğini kullanarak birini sol avucuma alabildim. Doğrusu bu yaşta hala bunu yapabiliyor olmam şaşırtıcıydı. Neyse... Sol avucumun içindeki avuç içi duvarlarına çarpacak şekilde biraz sallayarak sersemletip sertçe yere yapıştırdım. O daha kendine gelmeden o baygın halini fırsata dönüştürüp etkisiz hale getirdim. Kendime hayret ederek soğuk kanlılıkla bu ilk cinayetimi işledim. O gün diğerleri uçuşup gittiler. Biraz soluklanma imkanım oldu. Meğer bu fırtına öncesi sessizlikmiş. Arkadaşlar daha güçlü bir saldırı için stratejik bir geri çekilme ile intikamı planlamışlar. Ertesi gün sabahın erken saatlerinden itibaren sanki günü bana zehir etmeye yemin etmişler gibi sistematik saldırıya geçtiler. Tam bir kuşatma altındayım. Hayret sayıları da artmış. Muhtemelen yan odalardaki kolonilerden destek almışlar. Odada bir "vız vız" ki sormayın! Ne yapabilirim diye düşünürken , henüz yeni aldığım ve kullanmadığım temizlik paspası mutfak tezgahının altında gözüme ilişti. Yavaşça okuduğum kitabı bir kenara bırakarak kanlı bir çatışmaya hazırlık yaptım. İçimdeki canavar "bunlara gününü göster" diyordu. Onlar bir kez daha insanın ne kadar yıkıcı bir varlık olduğunu görmek üzereydiler. Bazılarının ödeyeceği bedel ağır olsa da bundan kaçış yoktu artık. Kısa süreli bir arbedenin ardından avlunun kapısında üç, dört küçük karaltı hareketsiz yatıyordu. Diğerleri de yine uçup gitmiş veya gizlenmişlerdi. Aslında üzgünüm... Bunun böyle olmasını istemezdim. Ama bana başka yol bırakmadılar. Onları da anlamak istiyorum. Belki de beni bir işgalci olarak görüyorlar. Fakat başta da ifade etmiştim; ben buraya gönüllü gelmedim. Şayet bu konuda benimle bir sorunları varsa bunu çözmeleri gereken yer devlet kurumlarıdır. Özellikle de cezaevi idaresine yönelmeleri gerekirdi. Ben buraya hapsedilmiş durumdayım. Ne yapabilirim ki? Yine de onlarla dostane ilişkiler kurmak için çabaladım. Beni hiç dinlemediler. Her defasında "biz sana gününü gösteririz" der gibiydiler. Durmadan "vız ha vız, vız ha vız" yaptılar ve bu sonuç ortaya çıktı. Oysa beni anlayabilselerdi, emperyal bir amacım olmadığını, yaşam alanında saldırıya uğramış, sonra da buralarda zorunlu iskana mahkum edildiğimi anlayabilselerdi, şimdi bu can sıkıcı durum yaşanmazdı. Kısa süre sonra ruhumu saran gerginliği üzerimden atarak biraz gevşedim. Ortalığı temizleyerek sıkıcı rutin yaşamıma döndüm. Öğleden sonra olacakları nereden bilebilirdim ki! Kahin miyim? Büyük Şef’in koordinesinde çok sayıda değişik türden sinek ordusu tam havalandırmaya adım attığım anda etrafımı sardı. Aralarında iyi eğitim almış sivrisinekler de vardı. Planlarını bir bir uygulamaya koydular. Diğerleri etrafımda uçuşarak dikkatimi dağıtırken sivrisinekler o can yakıcı kılıç iğnelerini bir bir yüzüme, boynuma, kulaklarıma... hasılı açıkta kalan derime sokup çıkarmakla görevlerini kusursuzca icra ediyorlardı. Yüzüme, gözüme ve kulaklarıma oldukça sistemli sortiler yaparak beni lal ettiler. Şefleri olan, diğerlerinden irice olan sinek karşımda havada asılı kalarak takibini sürdürüyordu. Artık epeyce kızarıklığım oluşmuştu. Şef sinek tatmin olmuş gibiydi. Onun etrafında kümelenmelerini hayretle izledim. Sonra nasıl olduysa vızıltıları anlamlı seslere dönüştü, şöyle diyordu sinekler: "Ulan barbar insan! Sen şuan besin zincirinin tepesinde olabilirsin fakat bizler milyonlarca yıldır bütün büyük avcılarla sofralarını paylaştık. Şimdi sen kendini ne sanıyorsun da burada yaşayan gariban, savunmasız arkadaşlarımıza yaşam şansı vermiyorsun? " Anladım ki baltayı taşa vurmuştum. Yeniden anlaşma yoluna gitmeliyim diye düşündüm. "Tamam bakın ben bu olanlardan hoşnut değilim. Dediğinizde haklısınız. Yeni bir anlaşma teklif ediyorum. " Cevap oldukça netti... "Anlaşma yok! İnsan güvenilir bir varlık değil. Bu nedenle anlaşma yok. Burası bize ait. Şayet sen de yaşayacaksa öncelikle canlılara saygılı olmayı becermelisin. Aksi halde gece gündüz sana saldırmak bizim için hiç de zor olmayacak bunu bilesin." Bunları söyledikten sonra uçup gittiler. Bir iki gün sonra gelenler ile sorunsuz yaşamaya başladık. Böylece bir kez daha diğer canlılar ile bir arada yaşarken onların yaşam haklarını göz ardı etmememiz gerektiğini anlamış oldum. Bunun yanı sıra öfke kontrolünün ne derece önemli olduğu da açığa çıkmış oldu.
ROBİN ERDENCİ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.