Eski Bayramlar Eski Dine Dönüş mü?
21 Eylül: Ay Bayramı. Kışa giriştir, deniz, nehir ya da göl kenarında kutlanır. Bu tarihin 6 gün öncesi ve 6 gün sonrası et ve tuz yenmez. Sadece sebze ve süt ürünleri tüketilir. Buna oruç denir
25 Aralık: Kün Yanırganı. Öncesi ve sonrasında 2 gün, et süt ve tuz yenmez.
21 Mart: Nevruz. Öncesi ve sonrasında 3 gün et ve tuz yenmez.
5-6 Mayıs. Yeşil Yaprak Bayramı, günümüzde Hıdırelleze denk düşer. Uyanan dünya ve bu tarihlerdeki ilk gök gürlemesi bayramın geldiğine işaret eder. Öncesi ve sonrasında toplam 8 gün et ve tuz yenmez.
21 Haziran. Güneş Bayramı. Gök ve yer birleşir. Öncesi ve sonrasında 5’er gün et ve tuz yenmez.
Binlerce yıllık bir inanışı temsil eden Tengriciliğin gençlerimiz ve orta kuşaklarımız arasında hızla yayıldığını görüyoruz. Son yıllarda din hanesine Tengri yazdıran gençlerimizin çoğalır mı, bilemiyorum.
Bir aktarma ile;
"Avukat Burhanettin Mumcuoğlu, Tengriciliğe bir şekilde hatırlanmasına neden oldu. 28 yaşındaki avukat Mumcuoğlu İstanbul’da yaşıyor. Kararın açıklanmasının ardından Mumcuoğlu Twitter’dan "Burhimum" adlı hesabından yaptığı paylaşımlarla neden böyle bir girişimde bulunduğunu anlatmaya çalıştı. Independent Türkçe’den Ali Kemal Erdem’in haberine göre, “Neden kimliğinize Tengri yazdırdınız? Siz Tengrici misiniz?” sorusuna verdiği yanıtta dava sürecini de şöyle anlattı:
“Aslında Tengrici değilim. Burada farklı bir amaç vardı. Yeni kimlik kartlarımızda artık din hanesi bulunmuyor. Ancak çip okutulduğunda veya nüfus kayıt sisteminden sorgulama yapıldığında e-devlet’ten de görüntülenebilen örnek nüfus kaydında din hanemiz bulunmaya devam ediyor. Şimdi bu din hanesine e-devlet sistemi üzerinden değişiklik yapılabilmesi imkanı getirildi. Ancak önemli bir mesele olduğu için yalnızca mobil imza veya elektronik imzayla bu değişiklik sağlanabiliyor. Bana ulaşan müvekkillerim aracılığıyla şunu fark ettik. Burada sadece tanımlı 5-6 din var. Geri kalan dinler yazılmıyor. Bunlar yerine diğer dinler veya bilinmeyen dinler ibareleri yazılabiliyor veya bu hane boş bırakılıyor. Mevzuatta bunun yeri yok. Ayrıca laik bir devletin de din tercihinde bulunmasını doğru bulmadım. Başka dinler yazılabiliyorken hele ki eski Türk inancı olan ve Türk mitolojisini barındıran bu inancın yazılması gerektiğini düşündüm.
Bu amaçla önce ilçe nüfus müdürlüğüne, ardından bakanlığa müracaatta bulundum. Sonuç vermedi ben de dava açtım. Hukuki bir mücadele sonucunda bu davayı kazandım. Ancak kesinleşen yargı kararının ardından İçişleri Bakanlığı yine de hukuksuzluk yapmaya devam etti. Kararı göstermeme rağmen gereğini yerine getirmedi. Israrla Tengri ibaresini din haneme yazmadı. Burada farklı kurumlardan Adalet Bakanlığı’ndan görüş talebinde bulundu. Adalet Bakanlığı, ‘Karar yerine getirilmelidir’ cevabı verdi. Diyanet İşleri Başkanlığı’na görüş talebinde bulundu. Bunu da son derece yanlış buluyorum. Böyle bir usul de yok zaten. Kesinleşen bir yargı kararı varken Diyanet İşleri Başkanlığı, ‘Tengri diye bir din yoktur’ şeklinde bir dönüş yaptı. Ancak ben ceza davası da açtım. Sorumlular hakkında idari dava da açtım. Bunun sonucunda bu mücadeleyi kazandım."
****
Binlerce yıldır doğayla iç içe yaşayan insanımız son 40-50 yıldır son derece hızlı bir şekilde şehirleşmeye başladı. Yeni iş olanaklarının yanı sıra, teknolojinin getirdiği kolaylıkla ömürlerini sürdürmeye devam ediyor. Ancak eski inanışların, imanların şehirde nasıl yaşanılacağına dair daha bir kültürümüz tam olarak oluşmadı.
Toprak, insanın içindeki negatif enerjiyi alması açısından yaşamsal bir madde. Su yaşamamız için ise olmazsa olmazımız. Şehirde toprağa basmadan günler haflar hatta aylar geçirdiğimiz oluyor. Ancak suyumuz musluklarımızda hazır. Ve yine son 40-50 yıla kadar suya herhangi bir ödeme yaptığımız söylenemez pek, su hatlarının maliyetini karşılamak isteyen belediyeler de mecburen su kullanımını faturalandırmaya gidiyor.
Sorunlar ve sorular
Tengricilikte bir insan yedi kuşak öncesi atalarına ve yedi kuşak sonrası torunlarına karşı sorumludur. Tengricilikte Atalar kültü denilen bu sorumluluk, insanın topluma karşı görev ve sorumlulıklarını hatırlatması bakımından sosyo kültürel bir mecburiyetimiz gibi görünüyor ki öyledir de zaten. Atalar Kültünü putperestlikle karıştıran devrin toplum önderlerinin aksine; Atalar Kültü atalarımıza ve torunlarımıza karşı sorumluk duygusuyla hareket etmemizi salık verir. Günümüz teknolojisinin olmadığı zamanlarda, ataları ölen, ölen sevdiklerini özleyen, hasret içinde yaşayan ve onları unutmak istemeyen insanlar onların resimlerini taşlara ve kayalara çizdiler, sonradan putperestlik olarak aktarılan bu kültürün, duvara resim asmakla, kitaplara minyatür yerleştirmekle özünde bir farkı yoktur. Günümüz Müslümanlarının Mekke-Kabe resimleriyle özlem gidermeye çalışmalarından bir farkı yoktur.
Buradaki sorunumuz ise; kendimizden yedi kuşak önceki atalarımızın İslamiyet ile yoğrulmaları ve onlara karşı olan sorumluluklarımızdır. Onların inançlarını yaşamasına her türlü desteği verip kolaylığı sağlayarak onları sevindirmeliyiz yine de.
Lakin; siz islam inancına göre farz kabul edilen başörtüsünü çıkardığınızda anneniz, babanız , eşiniz veya dede ile ninelerinizin size sevgisi azalıyorsa; yine de onları incitmeden fikirlerinizi savunabilmelisiniz, çünkü onların sevgisinin azalması gerçek bir sevgilerinin olmadığının kanıtıdır. Kuranı iyice irdeledikten sonra ben 20 yıldır bu kitabı mı kutsal saymışım diye hayretler içinde kaldıktan sonra yine de atalarınızın saygı duyduğu kitabı yırtıp atmak, sıradan bir kitap olarak kitaplığınıza yerleştirmek veya önemsememek isteseniz de; bu konuda dikkatli olmanızda fayda vardır.
Lakin; siz cuma namazlarını bıraktıktan sonra yine yukarıdaki gibi atalarınız veya ailenizin tepkisiyle, ayıplamasıyla karşılaşsanız da, itidali elden bırakmamalı, onların baskısına en munis şekilde karşılık vermeyi, onları en az üzecek şekilde davranmanız akıl icabı olacaktır.
Aşırı dinistlerin tepkileri ise; yine öğrretildikleri gibi, sizin dininiz size bizim dinimiz bize, sizinle Allah’ın dini galebe gelinceye kadar savaşacağız türündeki saldırılarını da önemsememenizi tavsiye ederim.. Herkes yediğinden ikram eder sonuçta. İşleri güçleri hır gür terbiyesizlik deyin geçin.
Bu konularda yazı yazarken bir sitede, ana avrat küfür etmişlerdi bana, bunu yapan kendine müslüman diyen, islamın hak din olduğunu varsayan eski kuşak inancı kutsal kabul eden biriydi elbet. Siteden atılmıştı lakin son günlerde yine geldiğini gördüm. Lakin sitelerin engelleme seçenekleri mevcut, o bağnazları engelleyerek kurtulabilirsiniz.
Günümüzde Beş Hilal bölgeli dinlerin; yahudilik, hristiyanlık ve islamiyet’in gerilediği ve ondan önceki tengricilik gibi inançların daha revaçta olduğu görülüyor. Buradaki sorunumuz ise yine yukarıda değindiğimiz gibi şehirleşme. Dinler; toplumsal gelişmeye, meşrep ve mezheplerle karşılık vermeye çalışmışlardır, bu gayet doğaldır. Mesela doğa hayatında bir sorun çıkarmayan herhangi bir mezhep şehir hayatına uyum sağlayamıyorsa başka bir mezhep gelişmiştir. Günümüz ve ülkemizde Hanefiliğin şehirlerde daha revaçta olması gibi..
İslamın baskın olduğu bir toplumda ve ülkede yaşadığımız için en büyük sorunu da aslında tüm dinlere eşit olması gereken ancak Emevi İslamını temsil eden diyanetle yaşanılacak olması da gayet doğaldır.
Tengriclikte tapınak yoktur, tapınakları tüm evrendir. O yüzden tapınak inşa etmekle uğraşmazlar Beş Hilal bölgeleri dinlerin aksine. Tapınak inancının kökenlerini incelediğimizde de...;
-- Alo; efendim. Ya hu piyasaya baksana, ne oldu ki; Rus Paralı askerleri Putine başkaldırmış, rus etherumu uçmuş, hadi be...
Ulan yok ki, portföyü çeşitlendirecek kadar mal mülk.. Neyse koşan ata binilmez değil mi, alalım mı sence, bilmiyorum ki sen bilirsin, Hind ü Çin piyasalarını takip etmeli, dibinden yakalamak önemli, ortası çok sıkıntı meydana çıkarıyor... Terste kalmak, aman allahım, cinnet hali gibi... Kaç defa yaşadık abi, ne yapalım abi, bilmem ki... benim portföy müsait değil yani rus karışıklığına yanıt verecek portföy değişikliği yapmayı düşünmüyorum şu an.. yani alma mı diyorsun, bir şey demiyorum, alayım mı? Ya hu bilmem.. Din senin dinin, pardon para senin paran kardeş.. Yani ne dememi bekliyorsun ki, tamam, dalıyorum ben abi, ya hu bilmem... anlattım piyasayı işte dikkat et... hadi görüşürüz..
La havle çav bella... Ne diyorduk efendiler;
Nice güzel günlere...
****
Ve Geri Geldi-Tengri Dini Türkiyede Yeniden Başladı, adlı video:
www.youtube.com/watch?v=sl5pPwlxLJ8
Haber Kaynağı:
t24.com.tr/haber/kimligindeki-din-hanesine-tengri-yazdiran-avukat-mumcuoglu-tengricilige-turk-tipi-deizm-diyebiliriz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.