- 195 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İNSANIN YARATILIŞINDAKİ HARİKALIKLAR
İnsan kâinatın en değerli varlığıdır. Zaten böyle bir kıymet ifade etmeseydi Cenab-ı Allah yerin ve göğün istifadesini onun hizmetine sunmazdı. Bütün varlıkları insan için yaratıp, onun hizmetine vermezdi.
"Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için O yarattı. Bundan başka semaya da iradesini yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O her şeyi hakkıyla bilendir." 1
Şayet bunun tersi gerçekleşseydi, insan değersiz bir varlık olur ve diğer varlıklara hizmet ederdi.
Kâinatta her an mükemmel bir nizam işlemektedir, yani işlettirilmektedir. Kanunlar çerçevesinde işleyen her şeyin arasında sıkı bir irtibat vardır. Bu irtibat adeta bir fabrikanın çalışırken birbirine destek veren çarkları gibidir. Nasıl ki, bir fabrikadaki en küçüğünden en büyüğüne kadar aletlerin hepsinin o fabrikanın işlemesinde fayda ve tesiri bulunmaktadır. Nasıl ki, bu küçük aletlerin hiçbirinin katkısı küçümsenememektedir, aynen bunun gibi kâinat fabrikasındaki mevcut bulunan varlıklardaki nizam ve ahenkle işleyiş de göz ardı edilemez, basit gösterilemez.
Bütün bu nizam insanın istifadesi içindir. Kâinatta mevcut bulunan güzelliklerden istifade de bir sınırlamada yoktur. Bir insan çıksa ve şöyle dese:
"Rabbim ay ve güneşi benim hizmetime sunmuştur. Güneş evimi aydınlatan lambamdır. Yıldızlar ise gecemi aydınlatan mumlarımdır. Bir başkası da aynı şeyleri söylese her ikisinin de söylediği birbirini etkilemez ve aralarında bir kavga çıkarmaz. Çünkü Cenab-ı Hak’ın yarattığı bu nimetlerden istifadede eşit haklara sahiptirler. Birinin istifade ettiğinden aynı anda diğeri de istifade edebilir, bu diğerinin istifadesine engel olmaz.
Hatta bir güzellik özel şahsın mülkiyeti bile olsa başkalarının istifade etmesine yine mani olmaz. Örneğin, bir kişinin gayet güzel bir bahçesi olsa, bahçesinde Cenab-ı Hak’kın sunduğu gayet güzel nimetlerle dolu ağaçları bulunsa kendisi mükemmel bir şekilde bunlardan istifade edebilir. Fakat aynı bahçenin sanatlı güzelliklerine bakıp, seyreden bir başka şahsın ruhunu dinlendirmesine ve oradan zevk almasına engel olmaz. Belki görünüşte meyvelerini alıp yiyemediğinden istifade edemiyor gibi görünebilir. Fakat unutulmamalıdır ki, insanın beş görünür beş de görünmez olmak üzere on tane duygusu vardır. İnsan bütün bu duygularıyla Cenab-ı Allah’ın kâinatta yarattığı her türlü nimetten istifade eder ve buna da hiçbir şey engel oluşturmaz.
Bütün bunlar gösteriyor ki, her şey insan ve insanın istifadesine yaratılmıştır. İnsan kendini küçük bir cisim olduğunu sanıyor. Hâlbuki büyük âlem olan kâinat insan da saklıdır.
Allah’u Teâlâ’nın yanında bu denli kıymet bulan insan yaratılış gayesine uygun hareket ederse, gerçek manada hak etmediği halde cennetle mükâfatlandırılacaktır. İnsan yaşarken her şeyin emrine verilmesiyle, sayısız ihsanlarda bulunulmasıyla, daha dünyada iken ebedi saadet olan Cennetle mükâfatlandırılmaya layık olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla dünyada sunulan bunca nimetin şükrünü eda edebilenler için ancak mükâfat söz konusudur. Nimete nankörlük edenlerin böyle bir hakkı olmadığı gibi yaptıklarının karşılığını da fazlasıyla göreceklerdir.
Dünyada görülen görülmeyen, bilinen bilinmeyen her şey insanın istifade etmesi içindir. Yani kâinat insan için yaratılmıştır. Örneğin, en basit akıl nimeti olmayan insanların yaratılışı, akıl nimetinin idraki açısından çok önemlidir.
Ayrıca Yaratıcı kâinatı öyle düzenli, sistemli program dahilinde yaratmıştır ki, insanı yaratmadan Hz. Adem (a.s.)’dan, kıyametin kopuşuna kadar olan bütün insanların her devrinde ihtiyaçlarını gerekli duyulduğunda sunmak için dünyanın muhtelif yerlerine yerleştirilmiştir. Şu an uğruna savaşlar yapılıp kanlar akıtılan petrol nimetini Cenab-ı Hak daha insanı yaratmadan hazırlamıştır. Ne kadar enteresan, harika değil mi? Teknoloji bir hayli ilerlediğinden denizin ve toprağın binlerce metre altına sondaj vuruluyor ve petrol bulabiliyoruz. Fakat hiçbir zaman bulunan petrolün orada nasıl olduğunu veya onu oraya kimin yerleştirdiğini hemen hemen hiç aklımıza getirmiyoruz.
Efendim işte dünyanın şu kadar petrol rezervi kalmış, petrol ya biterse ne olacak? Hiç merak edilmesin iki şeyden başka bir şey olmaz Birincisi: Yüce Yaratıcı petrolden daha iyisini sunar, insanlar teknoloji ile buldum diye ortalığı ayağa kaldırırlar. Ya da ikincisi: Vakit tamamdır, kıyamet vakti gelmiştir, Cenab-ı Hak "Misafirlik bitti buyurun hesaba ve asıl mekânınız olan cennet veya cehenneme" der. Burada asıl mesele fırsatı kaçırmamış olmaktır. Nasıl hasta olmadan sağlığın değeri, kıymeti anlaşıla- mıyorsa, aynen bu örnekteki hataya düşülmeden, gençlik elden gitmeden, ömür bitmeden dünyada misafir olduğumuzun farkına varıp, ahiret için yatırım yapmaya çalışılmalıdır.
Çevremizde olan olayların farkına varmak için en yakından, kendimizden başlamalıyız. Kendimizdeki harikalıkları, güzellikleri, sanatı keşfetmeliyiz. Uzun boylu değil şöyle biraz araştırıp, dikkat etmiş olsak bu deryada boğulmak yerine adeta yeni şeyler keşfedeceğiz. Hayretimiz bir kat daha artacaktır.
Hadiselere imanı bırakıp, sadece felsefe gözlüğüyle bakılırsa işte o zaman asıl boğulunmuş olur. Bu manada kâinatı çözmeye çalışanlar farkında olmadan kendilerini düğümlerler. Bu bakımdan kâinattaki gerçeği, sanatı, dengeyi, intizamı, harikalıkları görerek, "Sübhanallah, Barekallah, Maşallah, " demeli ve Cenab-ı Hak’ka teslim olmalıyız. Allah’a olan bu teslim esaret değil, adeta dünya sultanlığına ve ebedi huzur ve mutluluğa ulaşmak için bir pasaport hükmündedir.
İşte bütün bu mutluluklara ulaşmak için, o müthiş sanat harikası olan insan denen bilmeceyi biraz da olsa çözme noktasında, haddim olmayarak ondaki harikalıkları kısmen de olsa sizlere aktarmak istiyorum.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
1- Bakara Süresi, 29
Ahmet TULGANER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.