- 174 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Totemi Dil 12-13
Böylece kaygıları ve mağdurlukları baskın olan kişiler; köleliği ve kulluğu ile övünecektiler. Yalvarmaya başlayıp, yalvarmalarıyla; mülkü elinde tutma katılığı olan efendileri yumuşacıktılar.
İnsanlar mülkiyetçi, özelleştirmeci sistem içinde; bilmedikleri, duymadıkları ve kolektif hafıza içinde kendilerine aktarılmayan bir yığın olgu ve olaylarla baş başa oluyorlardı.
Kişiler, bir türlü ve iyice kafalarına oturtamadıkları köleci alan içindeydiler. Ama kafalarında da kolektif geri bağlanım yasaları vardı. Kolektif yasalar yararlanıcı ve paylaşmacı yanıyla köleci sistem içinde efendi yararı olmadıkça işleyemiyordu.
Köleci sistemin içinde köleciliğin kendi geri bağlanım müktesebatı olan davranış biçimleri henüz oluşmamıştı. Mülklülerle mülksüzler, köleci alan içinde nasıl davranıp; nasıl tepki ortaya koyacaklarına dair hiçbir deneyim, hiçbir yol haritasını pek bilmiyorlardı.
Köleci sistem içindeki taraflar, aşina olmadıkları bir yapı içindeydiler. Köleci davranışlara karşı etki tepki davranışları henüz üretilmemişti. Köleci tutumlara karşı hala kolektif davranışlarla yaklaşıyorlardı.
Bütün çelişki ve kırılmalar da köleci olana kolektif yaklaşımdı. Köleci mal sahipli iradi davranışlara karşı kişiler karşılığı olmayan kolektif davranışlarla yaklaşıyorlardı. Böylece köleci sistemi iyice sindirememiş olan kişinin kolektif davranışları boşta kalıp, boşa düşüyordu.
Yani kolektif sistemdeki kişiler kolektif alana paydaşı olarak yaklaşıyordu. Köleci sistemde de kişi mülk sahibine paydaşı olarak yaklaşınca; azar yiyor, tekdir ediliyor, bu tutumundan ötürü kırbaçlanıyordu.
Dahası sisteme iyice alışamamış kolektif yaklaşımlı kişiler inançsız münafık sayılıyordu. Neden? Çünkü kolektif alan, kendilerini kolektif ağırlık merkezine ortak tanıdıkları bir alandı. Oysa köleci sistemin ağırlık merkezi olan mülk sahibi kendisine ortak tanımazlıktı.
Bu nedenle El suçlayıcı olarak; “onlar mülkün sahibi Tanrı’ları gibi olmak istediler” diyordu. Burada mülk sahipliğinin bir Tanrılık işareti olduğu apaçıktı. Mülk sahibi olarak mülk sahibine benzer olmak veya mülk sahibine ortak olmak, inançsızlık ve münafıklıktı.
İşte bu nedenle kolektif alanın paydaşı olma ve üretim, kullanım tüketimde; kolektif alana ortaklar tanıma yaklaşımı, köleci sistem içinde tersi durumla ortak tanımazlıktı. Kolektif sistemdeki paydaşlı ortaklar kavramı, köleci sistemde ortak tanımazlık olarak ve benzemezler söylemi olarak içi boşaltıldığı için kolektif yaklaşımlar köleci sistem içinde karşılıksız sonuç getirmeyen içi boş bir davranıştılar.
Kolektif alana ait paydaşı olma, üretim ve tüketimde kendisine ortaklar tanıma, yaşayışta benzerleri olma gibi kolektif duygu, düşünce ve davranışların pek çoğunun köleci sistem de karşılığı olmamakla kolektif yaklaşımlar köleci sistemde içi doldurulacak BOŞLUK ALANLARI oluşturuyordular.
13
Köleci sistem içindeki birinci nesil kölelerin zihninde, hem geri bağlanıcı kolektif yasalar vardı. Hem de geri bağlanıcı kolektif alan yaşamını tasfiye eden El hafıza kayıtları vardı. Yeni kayıtlar içindeki eski kayıtlar kölelere tıpkı tatlı su poliplerinin hayatı gibi cazip geliyordu. Köleler bu cazibeyi "cennet" kavramıyla dile getirirler.
Âdem sembolizmi içinde anlatılan cennetten kovulma hikâyesi köleci sistemin eza ve cefasına karşı kolektif cazibeler içinde oluşturulanları hayalleri köleler birbirlerine ballandıra-ballandıra anlatıyorlardı. Köleci anlatımlar kölelerin damaklarına bir parmak bal çalmaktı.
Âdem’in anlatılan hikâyesi içinde anlaşıldığı gibi Âdem toprağı ekip dikme ve inşaat işiyle uğraşıyordu. Bu kolektif bilgi nedenle Âdem kolektif bir alanın rahleyi tedrisatından geçmiş olmalıydı. Âdem kolektif bilinçli, diyalektik akılcı bir kişiliktir.
Âdem kolektif alanın paylaşmacı, ortak tanıklık rahleyi tedrisatını; kolektif alan içinde öğrenmişti. Bu nedenle Âdem kolektif özne olarak toprağı ekip dikme işini de iyi biliyordu.
Âdem öğretisi kendi kendisine belirsizce bir "özel mülkiyet anlayışı içinde tasvir edilir". Âdem hem kolektif özne olarak ne yapacağını iyi biliyor olarak davranır. Hem de söylem ve eylemleri sanki köleci alanı bilip tanıyan kişilerin aklına kılavuz gibi söylem ve eylem davranışlarının içindedir. Böylece Âdem sanki tutulması gereken bir yol olağanlığının düşünce ve eylem başlangıçları ile serüvenine başlar.
Âdem özel mülkiyetli serüvenin temsilcisi ve tamah misyonlu tutum içinde olmanın vurgusuyla Âdem misyonu içinde kolektif alanlı ortaklaşmacılarla ortak miraslı söz ve eylem anlatımı pek görülmez.
Âdem’in özel mülkiyet temsilcisi olmasını nereden çıkarıyorum? Âdem, kolektif kapasiteyle donanmıştı. Âdem kolektif alanın nesnel bilgi mirası yerine El öğretili vahiy mirasını ortaya koyuyordu.
Ayrıca Âdem’in yalnız başına yaşam sürüyor olması kolektif alandan kopmanın yalnızlığıydı. Âdem yeryüzünde yalnız olmadığı halde Âdem’in yalnızlık gizemciliği Hava gibi eş yalnızlığı seremonisiyle açıklanıyordu.
İşte bunları, kolektif alanı reddiyeci Âdem’in yeryüzündeki "bir tek insan" olmasındaki her bir anlatım motifinden çıkarıyorum. Kolektif alan sosyolojini içinde olup da sosyolojik yakınlık duymadan veya en azında siz birinin yakınlığı içinde olmadan onun yokluk kaybıyla ancak kendi yalnızlığınızı duyarsınız.
Dahası Âdem ‘e yapılan insan tanımı söylem, Adem’in hem birilerine olan sosyolojik yakınlığının kanıtıdır. Hem Âdem’in ittifak aiti olduğunun bir başka kanıtıdır. Çünkü insan söylemi ilk kes totem meslekli ittifaklar içinde kullanıldı. İnsan söylemi ittifakın tanımı ve ittifakın dilidir. İttifak içindeki melezlere ittifakın inşacısı İlahlar insan demişti. Âdem için de El anlatıcıları "ve El insanı yarattı" diyordu.
Anlatıcıların "yalnız insan" söylemli tanım içinde belirtikleri yalnızlık; Âdem’in içinde ayrıldığı "kolektif alan yalnızlığıydı”.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.