- 177 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇERKEN..*'
İmparatorluğun son iki yüz yılı kimlik bunalımı ile geçti.
Dağılmayı önleme amaçlı ithal kültür hamlesinin bünyede yarattığı doku uyuşmazlığı tebaada kuşaklar arası çatışma olarak yansıdı.
Bu çatışma impatorluğun son dönem aydınları ile Cumhuriyetin ilk kuşak sanatçıları tarafından sanatın imkân veren her dalında çokça işlendi.
Bugün ise farklı bir merhaledeyiz. Serüvenimizde kuşaklar arası çatışmayı çoktan geçtik biz.
Yeni durağımız: Kuşaklar Arası Kopuş.
Millet olarak acil eylem planı geliştirmemiz gereken listenin bir yerinde tutulamaz mı bu?
"Biz eskiden..." diye başlayan her cümle bu yaranın varlığına sarfedilmiş bir acziyettir. Etrafınıza bakın, hayatın her alanında buna dair serzenişleri daha fazla duyuyoruz artık.
"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında."
Der, o güzel şiirinde Tanpınar. Yine Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında aynı konuya değinerek zamanın bir şerit halinde, duraksız, tekdüze olarak akıp gittiğini dile getirir. Dolayısıyla kimlik açısından dünden çok da farklılık arz etmememiz icap ederdi ancak Cahit Sıtkı’nın söylemini uyarlarsak, ölüm.
Sadece insanların başında değil, kavramların, olguların, eşyaların, dönemlerin, devranların da başında.
Çınarın gölgesinde oturup suyu kendi sesinden dinleyen yok. Doğadan yalıtılmış dört duvar üstü çatılı zindanlara sahte cennet izafe edenler var.
Evet bu dünya bizim ama yaşadığımız bu hayat bizim değil sanki.
Bir ağaç kendi kendine yarasını iyileştirebiliyor.
Ya insan?
Ne uzaktır kendine ne de yakın.
Fuat Oskay
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.