- 229 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İbn-i Haldun ve Şiir Sanatı
İbn-i Haldun’a göre şiir ancak dilde meleke kazanmakla yazılır. Fıtri bir kabiliyet varsa meleke kazanmak daha kolay olur. Yine de nefis, sahip olduğu melekeleri tedricen kazanır. Her ne kadar insan nefsi yaratılış olarak tek bir cins ise de, idraklerinin kuvvetli ve zayıf oluşuna göre farklılık arz eder. Bu farklılığın sebebi ise, hariçten gelen yani sonradan elde ettiği ve kendisini şekillendiren melekelerin ve diğer hususların farklılığıdır. Nefis sonradan elde ettiği bu özellikler ile varlığını tamamlar ve sureti kuvveden fiiliyata çıkarır.
Şiir; hayallerin betimlenmesine dayalı bir söz sanatıdır. Sözün kalıplara dökülüp işlenmesi, ince duygulu bir anlayışa ve gayrete ihtiyaç duyar. Üslûp terkiplerin örüldüğü tezgâh, içine dökülüp şekillendirildiği kalıptır. Manayı en iyi şekilde ifade etmenin bir aracıdır. Bütünsel ve zihnî bir surettir. Zihin bu sureti terkiplerin bizzat kendisinden çıkarır ve imgelemde onu bir modele dönüştürür. Lafızlar, özü ve manayı ifade etmek içindir. Eğer mana terk edilecek olursa söz, ruhu olmayan ölü bir toprak haline gelir. Söz, ifade edilmek istenen manaya ve tabii halin gereklerine uygun olmalıdır. Şiirdeki süsleme ve güzelleştirmeler özün ve ruhun önüne geçmemelidir. Bu konuda esas olan, bu sanatları kullanmak için zorlamalara girişmemek, bunlara şiirin amacı haline gelecek derecede çok fazla önem vermemektir. Çok fazla süs şiirde kusurdur. Ancak bunlar kendiliğinden olursa, buna söylenecek bir söz yoktur.
Bir ilim olarak gramer ve belâgat kurallarını bilmek şiir yazmak için tek başına yeterli değildir. Şiir; şairin duygu, düşünce ve yeteneğinin bir ürünüdür. Ancak dil kurallarının da dışına çıkılmamalıdır. Bize göre şiir; istiare, mecaz ve betimlemeler üzerine bina edilen, vezinli kafiyeli belâgatli söz sanatıdır. Vezin ve kafiye özellikle şiiri nesirden ayırt eder. İstiare, mecaz ve betimleme olmadan şiir olmaz. Şiirin kendine özgü üslûbunu, ruhunu taşımayan vezinli kafiyeli sözler ise şiir değil sadece manzum söz olur.
İbn-i Haldun’a göre şiir sanatını sağlam bir şekilde icra etmenin bazı şartları vardır. Öncelikle çok fazla şiir okumak ve iyi şiirlerden bazılarını ezberlemek. Bu, şiirde meleke kazanmak için gereklidir. Söz konusu metinlerin kalitesi onlardan elde edilecek melekenin kalitesinin de yüksek olmasını sağlar. Sonra çok fazla şiir söylemek (yazmak). Ayrıca kişinin dert sahibi olması örneğin âşık olması iyi şiirler yazmasına vesile olabilir.
Şair şiirlerini tekrar tekrar elden geçirmeli ve iyi olmayanları hiç düşünmeden atmalıdır. Şair bir beyitte çok anlam ifade etmekten ve muğlâk sözlerden kaçınmalıdır. Bu hususta tek hakem, şiirlerde olması gereken edebî zevktir. Şair anlamı bilinmeyen veya çok kullanıldığı için artık sıradanlaşmış lafızları kullanmaktan kaçınmalıdır. Anlamı herkes tarafından bilinen, mecaz ifade etmeyen “ateş sıcaktır” “gökyüzü üzerimizdedir” gibi sözler şiirin değerini düşürür. Manalar özü itibariyle aynıdır. Önemli olan onu en uygun lafızla ifade edebilmektir.
Muzaffer bin Yahya’nın şiirlerinden:
Gece yarısının karanlığında derim ki
Artık göz kapaklarımın kapanması haramdır
Aşk ve kederle ittifak etmiş bir kalbe
Ve hüznün pençesindeki ruha çare bulacak yok mu?
…
Onun gözleri dağların zirvelerinden gelen bulutlara âşıktır
Yağmur yüklü o bulutların akıttığı gözyaşları
Suyu bol kaynakların tatlı sularıyla karışır
Ve çayırlar gelin gibi süslenir, belindeki kemeri papatyalardır
Ebu Hasan’ın şiirlerinden:
Vuslatı olmayan aşka yemin olsun ki
Bu özlem gecesinin sabahı yoktur
Sabah donmuş, gece gitmiyor
Sanıyorum ki gecelerimin yarını yoktur
Ebu Abdullah bin Hatib in şiirlerinden:
Yağmurun sana cömert olduğu
Ey Endülüs! Kavuşma vakti ne zaman
Biliyorum, sana kavuşmak sadece bir hayaldir
Uykuda gerçekleşebilecek bir anlık düş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.