- 367 Okunma
- 0 Yorum
- 5 Beğeni
Üç Oda Üç Anı Üç Çıkarım
Üç oda üç anı... Üçü de çok yakın döneme denk geliyor olsa gerek. Çünkü üçünde de tek ortak nokta rahmetli dedem oluyor.
Yaşım daha çok küçüktü o zaman, iki bile değildi.
Gördüğüm her nesne her insan ya gözümde büyürdü ya da bakmak için başımı kaldırdığımdan bana öyle gelirdi.
Bugün düşününce bu odalarda gördüklerim ve birazdan anlatacaklarım bilinçli olarak yani akıl erdirerek ilk deneyimlerim olabilir;
"Olur mu öyle şey" dediğinizi duyar gibiyim.
Neden olmasın.
Bilimsel bir açıklaması var mı bilmiyorum ama bence küçük yaşlarda yaşanan, tanık olunan bir olay kişinin tüm hayatını, davranışlarını dolayısıyla tüm kaderini yönlendirebilir, değiştirebilir.
Öyleyse neydi bu odalarda yaşadıklarım ve hayatımda bu denli tesiri olacak olan anılarım nelerdi?
İlk anım ile başlıyorum.
1. Anı
Dedemin evinde, girişteki sağ odaya girdiğimi hatırlıyorum.
Gözümü ilk olarak pencerenin kenarında asılı duran gaz lambası ve oyuncak tüfek çarpıyor. Gözlerimi uzun süre ondan alamıyorum. Sonra odanın ortasında el ele tutuşup oyun oynayan ve benden büyük olan çocukları(ablam, amca çocukları vs.) görüyorum. O kadar eğleniyorlardı ki ben de yaşıma bakmadan, aralarına alıp almayacaklarını bilmeden içlerinde olmak istediğimi, kabul görmeyince ağlamaya başladığımı hatırlıyorum.
Tam bu esnada yüzünü hayal meyal hatırladığım, sonra dedem olduğunu bildiğim kişi bana kucağına alıyor. Beni duvarda asılı olan gaz lambası ve o oyuncağı götürürken aynı zamanda beni avutuyor, rahatlatıyordu. Bir süre sonra yola bakan pencerenin önünde duran divanın üzerinde oturduğumu hatırlıyorum. Dedem karşımda oyuncak tüfeği doğrultup, sevecen bir ifadeyle "Bom, bom" deyip benimle oynadığını, bununla beraber sustuğumu, yaptığı şeyi anlamdırmaya çalışırcasına baktığımı, tüm bu yaptıklarının hoşuma gittiğini hatırlıyorum.
Çıkarımlarım
Bu ilk oda, yaşadığımız dünyanın ta kendisi bence.
Hatıramda gözümü alamadığım her bir nesne, bugün ulaşıp elde edebileceğimiz, yarın belkide bir daha göremeyeceğimiz, hayatımızı kolaylaştıracak aklınıza gelen her bir şey; bu belkide çok istediğimiz bir iş, bir meslek, bir konum vs... ya da fayda ile birlikte zararı da dokunan birçok şey. Çünkü insan tabiatı gereği görüp arzuladığı şeylerin sonunu düşünmeden, sorgulamadan sahibi olmak ister,
Yine hatıramda ortada oynayan çocuklara gelirsek, onlar başta çoluk çocuk, bir anne bir baba şefkati, eşimizden bir beklenti, dost diyebilebileceğimiz belki de ileride özeneceğimiz, onlardan biri olmak isteyeceğimiz, rol model edineceğimiz, gıpta ettiğimiz, gözümüzde büyüttüğümüz ve ileride mutlaka yüzleşeceğimiz insanlar bence.
Aralarına kabul etmeyip ağlıyor olmama da herkesin her canı istediğinde istediği yerde, konumda olamayacağı gerçeği, çok arzuladığımız şeyleri her zaman sahip olamayacağımızı, insanın fıtratı gereğince yaratılışından ötürü bir amaç için var olduğuna, bu amaç doğrultusunda bilerek veya bilmeyerek ilerlediğini, çoğu zaman bunu kabullenmeyişimizi gösterir.
Anımda yaşımın diğerlerine göre küçük oluşu ise vaktin o an için daha çok erken olduğuna, üzülmenin ağlamanın bu duruma değiştirmeyeceğini fakat bu durumla baş etmenin zor olduğunu, sıkıntıya, derde düşmemize, olur olmaz şeylere girişeceğimizi, en sonunda bize yaratana yöneleceğimizi, çareyi dua edip Allah’a yakarışta bulacağımızı gösterir. (inşallah)
Ya o kucaklayıp beni avutan dedem...
Sanırım dedem de yakarışımı cevap veren Rabbim’in bizi korumak, rahmetini göstermek için görevlendirdiği bir ruh, melek ve kılavuz edindiğimiz kutsal kitabımız ve peygamberimizin örnek alınası yaşamı olsa(tabi inananlar için); kucaklayışı kalbime verilen bir genişlik, bir huzur olmalı.
Bence bir insan, Müslüman ancak güven duyduğu, şerrinden ve hayrından emin olduğu kimsenin yanında ve ona, Rabbine yakınlaştığında huzur duyabilir.
Ya dedemin başka bir yere değil de gözümü alamadığım duvarda asılı o gaz lambasına doğru bana götürmesi, elimi uzatsam tutabileceğim konumda tutması...
Öyle ya niye başka bir oda veya bahçeye çıkarmadı da aynı odada üstelik ilgimi çeken o nesneye beni götürdü? Bu ayrı bir soru...
Bu nesneyi (gaz lambası) yukarıda değindiğim gibi çok istediğimiz bir iş, bir meslek, bir konum vs... ya da fayda ile birlikte zararı da dokunan birçok şey diye yorumlamıştım.
Öyleyse bunun cevabı da insan önce ilgi duyduğu, yeteneğini göstereceği, başarılı olacağı, ruhunu iyi gelecek, orada olmaktan mutluluk duyacağı bir uğraş, bir zanaat, bir hedefe yönelince, azim ve kararlılığın yanında duasını kalbinden ve dilinden düşürmeden tam bir inanç, iradeyle o hedefine yakınlaşınca, onun için uzaklar yakın, zorlar kolay olur kanaatindeyim.
Kendimi divanın üzerinde oturmuş bulmam, hayatta belli bir noktaya, konuma geldikten sonra bu noktada yine belli bir çizgide ömür sürmemiz olabilir.
Dedemin yanımda olması, benimle oynaması da beni mutlu edecek, sıkıntıya düşsem de refaha erdirecek, korku ve kaygılardan uzak kılacak, beni zorluklara karşı dayanma gücü verecek ve vakarlı bir duruş sergiletecek şeyin ancak bizim kim olduğumuzu bilerek, tam bir inançla, idrak ederek, karşılaştığımız iyi ve kötü şeylerin bizim ruhumuzu olgunlaştırmak için bir sebep olduğunu, bu durumun kaçınılmaz bir kader olduğunu, üzüntünün kaygı boyutuna geçmesiyle hayıflanmanın boşuna olduğunu, böyle yapmamızın elimizdekinin değerini anlamamamıza sebep olacağını, içinde bulunduğumuz her bir anın tadını vararak yaşamamız gerektiğini, bunun için her daim tefekkür halinde olmamız gerektiğini gösterir. Ancak o zaman dedem misali bizi koruyan, bir ruh, bir melek... Allah’ın da izniyle hep yanımızda olur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.