- 173 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İş Kanunu ve Baykuşlar
(Biraz uzun oldu ama oldukça katkı sağlayacağı kanaatindeyim.)
Bugün övgülerle yüceltilerek bahsedilen Serbest Piyasa Ekonomisi yani Kapitalizm (ve siyasal ideolojik yansıması olan Liberalizm) ilk dönemlerinde bugünkü biçimlerinden çok uzaktırlar. Öyle çok da heveslenilesi, övülesi bir durum yoktur ortada. Avrupa sadece gidip sömürgeleştirdiği topraklarda değil, aynı zamanda kendi ülkelerinin içinde kendi halklarına zulmetmiştir. Söylenenler şimdi günümüzden geriye doğru bakınca abartılı görünmektedir belki ama aslında anlatılanlar yetersiz bile kalabilir. Hafta sonu tatili yok, yıllık izin yok, sosyal sigorta yok, emeklilik yok, mesai sınırlaması yok, yaş kısıtlaması yok, iş güvenliği yok, sağlık önlemleri yok... Yevmiyeler günlük veriliyor ertesi güne bitecek kadar... Günlük 14-16 saat çalışma süreleri... Yemeğini yiyip uyuyacak kadar zaman ancak kalıyor.
Emile Zola’nın Fransa’daki vahşi kapitalizmi anlattığı Germinal ve John Steinbeck’in ABD’deki yaşananları anlattığı Gazap Üzümleri adlı romanları vardır ve bunların filmleri de çekilmiştir. Vahşi kapitalist dönemi anlatan bu kitapları okurken veya filmlerini izlerken insanın nefesi daralır. 6 yaşındaki çocuklar 80 yaşındaki dedeler maden ocaklarına indirilmiş, ciğerleri kömür tozu ile dolmuştur. İşçi hakları diye bir şey yoktur zaten. İşçiler henüz sınıf bilincine erişmediği için proleterya (işçi sınıfı) da ortaya çıkmış değildir.
Sosyalizmin ortaya çıkışı da bütün bunlara tepkidir zaten. Bugün lanetlenen çok korkunç bir şeymiş gibi anlatılan sosyalizm o dönem işçilere cenneti vaat etmiştir. Bugün çalışma saati diye bir kavram varsa sosyalizm korkusu nedeniyledir. Yıllık izin varsa yine sosyalizmin korkusu sayesindedir. Sosyalizm Avrupa’da yayılıp kıtanın yarısı devletçi modellerle yönetilir hale gelince kapitalist sistemler kendine çeki düzen vermeye başlamak zorunda kalmıştır. Vahşi kapitalizm durduk yere insanların kara kaşı kara gözü hatırına değil sosyalizm korkusu nedeniyle terk edilmiştir. Bu bir sosyalizm övgüsü değildir, tarihsel bir gerçeğin tespitidir. Sosyalist sistemler de kendi içindeki büyük hatalar, korkunç denebilecek yanlış uygulamalar ve telafisi mümkün olmayan çelişkiler nedeniyle çökmüştür.
İş hukuku 1930’ların sonu, 40’ların başında ortaya çıkmıştır. Belki 10.000 yıldan fazla bir süredir işçilik var olduğu halde çalışma koşullarını düzenleyen iş kanunları tüm dünyada ancak bu tarihlerde oluşmaya başlamıştır. Daha önce yoktur. Bu nedenle İş Kanunu zannettiğimizden çok daha önemli bir hukuki düzenlemedir. İş hukukunu yarın kaldırırsanız vahşi kapitalist aşamaya hatta belki de kölelik sistemine geri dönersiniz. İş hukuku ortada olduğu halde, işçi lehine pek çok düzenleme içerdiği halde işçiye fazla mesai ücreti vermemek için, hafta sonu iznini vermemek için kırk kıvranan işverenleri göz önüne aldığınızda bir de hukukun olmadığını düşünün, öyle bir dünyayı hayal edin.
Bu arada belirtilmesi gereken diğer bir husus da şudur. İş Kanunu özel sektörü ilgilendirir, özel hukuk kapsamındadır ama kitapları açtığınızda karma hukuk sayıldığı aynı zamanda kamu hukukunun kapsamına da girdiği, hatta bazı kaynaklara göre kamu hukuku yönünün ağır bastığı ve bu ağırlığın da giderek arttığı söylenir. Bunun sebebi şudur. Kamu hukuku sayılmanın ölçüsü devletin zorlayıcı gücünü kullanmasıdır. Devlet zorlayıcı gücünü kullanıyorsa orada kamu hukuku vardır. Zannedildiği gibi mesele devletin taraf olup olmaması değildir yani... İş hukukunda da devlet patronu yani işvereni pek çok yerde işçinin lehine olmak üzere zorlamaktadır.
Günümüzde Japonya’da aşırı çalışmaya bağlı olarak ortaya çıkan hastalık ve ölümlere Karoşi adı verilmektedir. Japon çalışma hayatında oldukça yaygın rastlanan ciddi toplumsal sıkıntılara yol açan genel bir sorun olarak görülmektedir. İlginç bir biçimde vahşi kapitalizmin modern Japon versiyonu olarak böylesine ciddi bir sorunun devam ettiği anlaşılmaktadır. Sürekli olarak 13-14 saat çalışan erkek veya bayan personelin otobüsleri, trenleri, metroları kaçırıp yakınlardaki kafelerde geceyi geçirdikleri sık rastlanan bir durum haline gelmektedir. Buna bağlı olarak Japonya’daki aşırı çalışma nedeniyle hastalanma ve ölümlere toplumsal çözümler üretilmeye çalışıldığına tanık olunmaktadır. Bunların en ilginçlerinden birisi son zamanlarda moda olan baykuş sevme alışkanlığıdır. İçerisinde 8-10 tane baykuş bulunan kafelerde müşteriler bu kuşları ellerine alıp sevebilmektedirler, bunun aşırı çalışma stresini giderdiğine inanmaktadırlar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.