- 999 Okunma
- 8 Yorum
- 11 Beğeni
Sesli düşünüyorum
Görseldeki bu yazıyı okuyunca her konuyla bağdaştırıp uzun uzun düşündürür beni.
Gerçekten biz insanlar doyumsuz varlıklarmıyız! herşeyden şikayet edip varonlarla mutlu olmayı bilmiyor muyuz acaba!!
Adamın biri eşine yemek malzemesi götürdü diye bin şükreden kadın da var, ona altın akçelerde alsa memnun olmayan kadın da.
Aynı şey erkekler içinde geçerli tabi.
Hatta gözlemlediğim kadarıyla erkeklerde bu durum daha da fazla evdeki bulgurdan usanıp değişiklik merakı onları hep cezbediyor.
Mesela evde her işini gören bir eşi var adamın diğer kadınlardan daha çirkin değil, daha beceriksiz değil kendine emek vermiş, çocuklar vermiş ama hep gözü bir başkasında, ya eşinin bir tarafını beğenmiyor ya da aşağılıyor, filanın eşine bak böyle mi ama sen hep şöylesin böylesin vs. genele yayarak söylüyorum tabi, birbirinden memnun olanlar vardır az da olsa.
Anne olarak da memnun edemez kadın bazen çocuklarını elinden geleni yapsa da, hep başkasının annesi daha iyi şeyler yapmıştır evlada göre; filanin annesi hiç senin gibi değil çocukları için yaşıyor, herkesin annesi çocuklarına börekler çörekler yaparken sen dağda bayırda korolarda şarkı türkü peşinde diyende oluyor. Sanki kadının annelikten başka bir yaşam hakkı yokmuş kendini mutlu eden şeyler yapması yasakmış gibi.
Anneler de, bak elalemin çocuğuna nasıl derslerini anında yapıyor, ailesine nasıl saygılı, her zaman hürmetli, annesini babasını ne güzel düşünüyor vs.denir bazen.
Ne bileyim bazen de bunu ülke yönetiminde de düşünürüm de, hep başka ülkelerin daha iyi yönetildiğini düşünmezmiyiz, onlarda şu var bizde yok gibi.
Çok şeylere çağrışım yaptıran geniş düşündüren bir yazı bu, galiba biz insanoğlu memnun olmayı bilmiyoruz.
Ya da aldıkça, oldukça daha fazlasını mı istiyoruz acaba!?
Bu insanın dengini yani ruh eşini bulmasına da bağlı sanırım.
Sağlıklı düşünen, kendisiyle barışık, eşini seven bir erkek, bunu ailede gösterince kadın mutlu olur, kadın mutlu olunca çocuklar ailede sevgiye şahit oldukları için onlar da mutlu olur biraz zincirleme bir durum sözkonusu gibi.
Aile toplumun en küçük çekirdeği ise ve gelişim, değişim, başarı bu çekirdekten başlıyor sonra topluma sirayet ediyorsa demek ki seçim çok önemli. Başarısızlıkların kökeni yanlış seçimler belki ama, insanların da kullanma kılavuzu yoktur herkes psikolog değil ki..
Yine işin başı sevgiye dayanıyor sevgi herşeyin ilacı gibi, "doktor eşine sevgi göster demiş adam da gösterdim işe yaramadı deyince o zaman dozunu arttır" demiş ya, keşke herkes sevgisini rahatlıkla özgürce, karşımdaki şımarır diye düşünmeden gösterebilse, zira yerini seven çiçek coşarak yeşerir, gelişir atılan tohumlar güller açtırır bulunduğu ortama baharlar getirir mis kokusuyla cezbeder herkesi bulaşıcı hastalık gibi.
Sevilmek ve biraz şımarmak herkesin hakkı ama bunu suistimal etmemek kimsenin ayarlarıyla da oynamamak kaydıyla..
YORUMLAR
Tek söylemek istediğim neden tüm senaryolarda kadın evde bekleyen ve erkekler de işten gelen durumunda. Bu, kadına bakış açısının çarpıcı bir kanıtı. Kadını toplumdan koparan algı operasyonları bitmedikçe eşit insan ilişkileri kurulamaz zaten. Gerisi teferruat.
Sevgilerimle...
Dilek pınarı
Yukarıdaki avukatın tespiti mi ? yoksa adamın evinde her işini gören bir karısı var sözünden mi ?
Aslında ev derken yanında demekti amaç belki yanlış ifade olmuş.
Birlikte olduğu kadın demek istemiştim ve avukatın tespitlerinden yola çıkarak sesli düşünmek yine burda herkesin fikirleri ile beyin jimnastiği yapmaktı amaç.
Kadını toplumdan çıkarmak asla olamaz kadın olmazsa hiç bir şey olmaz toplumun en önemli varlığını çıkarmaya kimsenin gücü de yetmez.
Konunun anafikrine sevgiyi oturtmak istemiştim.
Karşılıklı saygının sevginin olduğu her birimde problemlemlerin daha çözünürlüklü olacağı düşüncesi hakim bu yazıda bana göre.
Sizde bu beyin jimnastiğine farklı bir bakış açısı kazandırdınız o yüzden ilginize fikrinize saygı duyuyorum ve teşekkür ediyorum sevgili deniz.
Sevgiyle kalın...
Çok hakşinas bir empati kurmuşsunuz Sayın Dilek Pınarı. Bir şey dengeli ve doğal olunca, ona "hık" diyecek kimse kalmıyor. Dengesizler hariç. Selam ve saygıyla.
Dilek pınarı
İlgi ve fikrinize teşekkürlerimle
Selam ve saygılar...
Merhaba "Dilek pınarı" .
Böyle bir yazıyı okuyunca o kadar geçen meslek öğrencilik hayatımda, hastane köşelerinde hastalarla olan birebir iletişimlerimde , yaşlı teyzelerin içine atamadığı dertlerde hep bir şeyler vardır .
İnsanın sevgiye muhtaçken sevgiyi yanlış yerde araması.
İçimizdeki derin aile sevgisini dışardan kültürel alenen soy kırımla yavaş yavaş topluma yoksa yaymışlar mıdır küresel efendiler?
İşi küresel boyuta indirgersek çoğu kişinin şaşkınlıktan dili tutulacağı sabittir.
Ama ülkemizde yaşanılanlara bakılırsak tam bir çöküş hali.
Aslına bakarsan eskiden daha güzeldi dünyamız .Hepimiz yoksulduk ama yediğimiz ekmek bir başkaydı.
Hiç annemizi beğenmemezlik yapmazdık.
Ya da annemiz filanın çocuğu şöyle yüksek not almış ,daha akıllı , daha yetenekli demezdi.
Söyler misin ne oldu bizlere?
Ne evliliklerde erkek karısından memnun ne de kadın kocasından.
Akrabalarsa tam felaket.
O kadar insan tanıdım sevgiye bir yudum su kadar muhtaç ama nereden bulacağını bilmiyor.
Bizler sevgimizi yitirdik özünde .
Ufacık bir hediye ile mutlu insanlardan şimdiyse ortaya altın koysan niye elmas getirmedin diyenlerdeniz.
Ben 90'lı yılların neslinden olduğumdan biraz ayrıcalıklı hızlı ,aşırı maceralı olsa da mutlu geçirdim.
Ailede kavga olurdu ama barışırdık hemen akşam.
Şimdi öz ablamı reddetmişken söyler misin ben sevgiyi nerden arayım?
İçimize geçmiş bir kere.
Elimizdekini beğenmeyen hep daha da fazlasını isteyen ,doymak bilmez hep de bir el alemde arayan bir insan topluluğuna evrildik.
Ben o yüzden hep mazilerimi ararım çocukluğumun geçtiği sokaklarda. Şiirler yazmışımdır "KARA LEKE SOKAĞI " diye.
Ama üzgünüm biz sevgiyi ,sevilmeyi unutmuşuz. Toprağa gömmüşüz tüm değerlerimizi.
Her şey sanal alemden , her şey paradan da ibaretken böyle toplumda nasıl yaşanır sizce?
Hepimiz sevgisiz kalmış ayaklı cesetlere dönüşmüşüz.
Böylesi bir yazıya ne söylenir ki bilemiyorum.
Hala evlilikten aile hayatından korkan bizim gibi bir nesil gelişmeye başladı.
Sevgiye doyamamaktan ,sevginin paradan daha önemli olduğunu anlayamamaktan ,o duyguyu tamamen yitirdiğimizden.
Açıkçası yazınızdan ne çıkartılır ki o okuyucuya kalmış. Siz tüm gerekeni söylemişsiniz.
Son olarak da sanki Yeşilçam filmlerinde Tarık Akan'ın "ACI DÜNYA " filmindeki dava sahnesinde hakime sorduğu gibi söyler misin "ŞİMDİ YAŞADIM MI BEN!!"...
Dilek pınarı
Bazen doğrunun ne olduğu konusunda tereddüt yaşamak.
Evet küresel güçlerin parmağı kesin ama biz de bukalemun gibi uyuma hazırız yani bir şeyleri öze sindirmek gerek hep ezberlerle yaşadık ben sizden daha eskiyim o zamanı da bilirim şimdiki zamanı da araftayım bir türlü neyin doğru neyin yanlış olduğu konusundan emin olamadım.
Her zamanın içinde insana göre doğrular ve yanlışlar var çok izafi bir durum.
Çoğumuzun sizden farkı yok en yakınlarımızı silmişizdir nedeni görmek istediğimiz anlayış ve şefkati bulamadığımızdan sığınıyoruz şimdi şiirlere şarkılara bir damla mutluluk uğruna.
"Şimdi yaşadım mı ben" deyince bir ağlamak duygusu geliyor insana...
Ah Yılmaz bey Ah yine çok dokundunuz yüreğime...
Çok teşekkür ederim düşündüğünüz gibi yazdığınız samimi paylaşıma .
Selam ve sevgilerimle..
geçenlerde biri paylaşmıştı:
"Evlilik, iki insanın taraflardan biri ölene kadar birbirine "ne yiycez?" diye sorması olarak özetlenebilir." diye:)
en basiti babamdan örnek verim, adamın on parmağında on marifet -bu arada çok güzel yemekler yapar- aslında aklınıza gelen her işi yapıyor...cam siliyor, balkonu sabah akşam silip yıkıyor, yemek yapıyor, evi siliyor...bi çamaşır yıkıyamıyordu, annemin uzun süren köy ve İstanbul ziyaretlerinden sonra onu da öğrenmek zorunda kaldı, bir de ütü yapamıyordu belki onu da ya öğrenmiştir, ya da kırışık giymeye alışmıştır...yani bu adam daha n'apsın ama? Anneme sorsanız "ah! onun yaptığı da iş mi? bezi üstten sallayıp geçiyo, arkasından yine dip köşe ben temizliyorum." diye söylenir durur hala...o yüzden annemle çok takışırız, hani gözümle görmesem inanacağım ama eskiden beri öyleydi babam...evde işleri bölüşür ortaklaşa yapardık...babamın bulaşık deterjanının köpüğüyle kapıyı açtığını bilirim...şimdi diyeceksiniz ki 'kızım sen dururken baban niye bulaşık yıkıyor?'. Bendeniz muhtemelen tv'de güzel bir film seyrediyordur, 'bırak elleme sonra yıkıcam!' demişimdir, bizim peder de sağolsun düzenli, tertipli kaşla göz arası 'beş dakikada yıkim şunları kız rahat etsin' demiştir ve kızına kıyamamıştır yine...geçen sene dört haftalık iznim süresince bulaşıkları ben yıkadım yani gerçi çoğunlukla makinaya attım:) adam sabah akşam dua etti bana sanki ne büyük iş yapmışım...dönüşümün ilk günü, tlf konuşmamız; yine onun günlük rutini haline gelmiş olan bulaşık faslıydı "kızım!" dedi "sen gittin bulaşıklar yine bana kaldı!"...hep söylüyorum makinaya at gitsin hiç uğraşma, 'e' diyo 'biz iki kişiyiz dolması günler sürer' ya da ne bilim 'çok fazla su elektrik gidiyor' bahanesi de var tabi...
ama babam bildim bileli öyle, beş dakika yerinde oturmaz, 6 haber bülteni hariç...
şimdi soruyorum size benim karşımda böyle bir baba rolü ve örneği varken ben hiçbir erkeği beğenir miyim? beğenmem! illa ki bi kulp bulurum yani...
her iş ortaklaşa yapılacak arkadaş, olay bitti...erkeğin elinden her iş gelecek...gelmek zorunda:))
eğlenceli yazıydı bu, anneler gününde babamı anlattım ya daha ne diyim:)
sağolun...
Gule tarafından 14.5.2023 12:58:30 zamanında düzenlenmiştir.
Dilek pınarı
İlk önce ailenize gıpta ettiğimi söyleyebilirim herkes böyle sevgi ortamında yaşama imkanı bulamıyor çünkü.
Bir yandan da düşündürdü yine bu kadar şanslı olmak artı mı eksi mi acaba çünkü bakıyorsunuz ezilen her şeye zor ulaşan insanlar bazen daha insaflı ve fedakar oluyor elbette bunun tersi de mümkün. Benim alt kiracım bir kız vardı Batmanlı iyi arkadaştık anlatırdı ne zor şartlarda okuduğunu ailesinden yeterli yardım göremediği için öğrencilik hayatı boyunca hep garsonluk gibi işlerde çalıştığını ve bu şekilde mühendis oldu şimdi tek derdi ailesine yardım edebilmek kendi aç durur çoğu zaman peynir zeytinle idare edip babamın kredi borcu var ona para göndermem lazım derdi hayret ederdim ona sen okuyana kadar canın çıkmış baban gitmiş yurt dışına çalışmaya ailesine pek doğru düzgün bakamamış sen nasıl böyle fedakar olabiliyorsun derdim.
Tabi bu sizin fedakar olmayacağınız demek değil ama gördüğüm örnekler hep böyle bir şeylere zor ulaşanlar daha çok kıymet biliyor sanki.
Kolay ulaşanlar da elindekinin değerini bilmiyor genelde zamanımıza bakarak düşününce.
Sizin işiniz zor Gulecim evde kaldınız dermişim:) ( espri bu tabi ) bu kadar güzel bir ailede insan babasının örneğini arayacak elbette
Ne mutlu o babaya ki anneler gününde kendini anlatırdı.
Hem annenizin hem babanızın anneler gününü kutluyor size de hayatta umduklarınızı bulmanızı diliyorum.
Çok tesekkür ederim samimi yorumunuza..
Herkesin oluşturduğu kendine ait bir konfor alanı var. Ve cevaplarını bu alan içinden veriyor.
Hiçbirimizin dertleri birbirine benzemiyor. Hatta bazen 'dert ettiği şeye bak' diye cümleler bile kurmuşuzdur. Ama karşımızdakini çok iyi anladığımızı filan düşünürüz.
Kimse kimseyi anlamıyor aslında. Sadece karşılaştığı soru ve sorunları, bulunduğu şartlar içinden cevaplıyor .
Yine herkesin kendine ait bir dramı ve bir hayat hikayesi var.
Hele hele yukarıda bahsettiğiniz konularla ilgili haksız olan kimseyi görmedim. İki tarafı da dinlediğiniz de, herkes haklı... herkes mükemmel... çıkıyor.
Şimdi burada kendi hikayemi anlatsam, 'vah vah' dersiniz, aynı hikayeyi eski eşimden dinleyin ona da, 'vah vah', dersiniz. Bir ipte iki 'vah vah' garip duruyor ama... :)
İlginç konu tartışılabilir bir yazıydı.
Teşekkürler.
Dilek pınarı
Kimi dinlesem herkes kendi açısından öyle haklı ki bazen haklı olmaya çekiniyor insan.
Gerçekler böyle iki tarafı da dinleyince ikisi de haklı olabiliyor.
Partnerin penceresinden bakmaya çalışsanız bile bazen kâr etmiyor.
Yetişme tarzı kültür seviyesi uygun olması ne kadar önem arzetse de karakter yapısı taraflardan birinin bencil olması bunlar hep sorun teşkil ediyor.
Keşke bunun da bir sınavı olsa birbirine uyanlar seçilse uymayanlar bir araya getirilmese ama gönül işine de müdahale edilmiyor işte yaşayarak öğreniliyor ancak.
Yoruma teşekkürler..
İnsanları en kötü gösteren Konuştuklarıyla sergiledikleri arasında dezatlar oluşturması bence. Benim ayarlarım kolay kolay bozulmaz fakat zorlarlarsa bu ayar yerle yeksan olup kalplerinin ta içine hiroşimaya dönüşüp girer. Zira ben bile o yanımdan çekiniyorum ben bile
Bu yüzden kimse kimsenin ayarı ile oynama lüksüne sahip değil. Şayet nezaket kuralı alt ediliyorsa belli Bi süre kendime sakin ol derim. Baktım kuduran su taşımaya devam ediyor o zaman parmaklarımın pençelerini ta kalplerine sokarım. Ve kimsenin gücü yetmez parmaklarımı oradan çıkarmaya. Sadece isterse Tanrı ve onun elçileri çıkarabilirler.
Bu yüzden kimse ne benim nede sevdiklerimin ayarıyla oynamasın.
Uyayan beni zira uyandırmak istemem asla.
Ruh makamınızı bisürü bisürü selamlıyorum sonsuzca
Var olun göz içsel kalp dergah kapılarımızda sonsuzca
🐦🌊🌳🐬🧚♂️❣️🌹🌎🧚♀️👣🙂
Dilek pınarı
Zaten tanıdığın ilk günkü gibi olsa herkes sorun olmaz da , önce çok nazik davranıp kendi gerçek kişiliğini saklamasa bir ortak noktada buluşulsa daha güzel olacakta...
Bu yüzden ben de dili ile kalbi aynı olan insanları seviyorum kendini gizlemeyenleri.
Malesef öyle bir dünya ki tiyatro gibi herkes oyununu güzel oynuyor
Yaşamadan kimse anlaşılmıyor.
Yine bir Kızılderili sözü der ki; Her insanın içinde bir iyi köpek bir de kötü köpek var hangisini daha çok beslersen o güçlenir. İyi köpeği beslemek ve beslemeye yardımcı olacak insanı bulabilmek zor.
Önemli olan karşılıklı birbirinin içinden saldırgan olanı değil de melek yanımızı çıkarmaya çalışmak.
Bende bi sürü selam ve sevgi yolluyorum kalbi ile dili bir olan ruh makamına ...
Çok yerinde tesbitler.
Kadınlar evliliği korumak adına( aslında kendi konfor alanını) koruma adına fedakarlıklar yapıp, pek çok şeyi görmezden geliyor. Çünkü bir daha o rahatı bulmayacak. Alan razı veren razı, bize sükut etmek düşer.
Allah daha mutlu etsin ne diyelim.
HüznülVerd tarafından 14.5.2023 10:54:30 zamanında düzenlenmiştir.
Dilek pınarı
"Kadınlar evliliği korumak adına( aslında kendi konfor alanını) koruma adına fedakarlıklar yapıp, pek çok şeyi görmezden geliyor."
Bu da çok doğru bir tespit ..
Çünkü ataerkil bir toplum olunca kadın kendi ayakları üzerinde duramıyorsa arkası da yoksa çaresiz bir şeyleri görmezden gelmek katlanmak zorunda.
Daha kötü bir duruma maruz kalmaktansa evliliğini koruma altına almak zorunda.
Malesef bir çok kadın bunu yaşıyor.
Allah iyilerle karşılaştırsın kimseyi çaresiz bırakmasın diliyorum.
Selam ve saygılarımla..