- 590 Okunma
- 5 Yorum
- 4 Beğeni
Rukiye teyze..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Efendim iç organlarımla aramın bozulmasının sebebi; özel bir hastaneye gitmemle ve saframda ki taşları alayım derken ömrü hiç olası doktorumun bilerek bilmeyerek diyeyim ben ona yanlışlıkla bir parçamı, neşterleyip çöpe atması ile başladı.
sonra ki süreceğim İstanbul’u iki gözünün çiçeği Sultan Haseki hastanesinde Bir sağlık çalışının ve aynı zamanda iyi şair olan arkadaşım Elif Aktan’nın yakını olarak hastanede sağlık serivenime başladım.
cerrahi servisi 4. görevli doktorlarım Uzm.Dr. Adem Duru,Uzm.Dr.Gamze Çıtak,Uzm.Dr.Eğitim Görevlisi Muzaffer Akıncı,mutlaka daha adını saymadığım çok sağlık emekçisi var..o güller yüzlü sağlık çalışanlarına benden bin selam olsun...
hata biliyor musunuz ? samimi olduğum ve sağlık sorunlarımı bilen birkaç arkadaşım tıp bayramında beni de ararlar.
Dediğim gibi sürekli kontrol filmler ve baş edemediğim ağırlar resmen bedenimde köşe kapmaca oynuyor ve bu durumun birde psikolojik yanı var… Akılınıza gelebilir. Maalesef son yıllarda aç kapa yapılan operasyonlar nedeniyle karnımda fıtıklar oluşuyor. halk arasındaki söylemi ile dikiş tutmuyor yani.
Yine öyle ağırlar ile önce acil serviste müşahede altına alınmış sonrada yataklı servise alınmıştım. Çünkü bu sefer durum biraz kötü idi; acil ameliyatta alınacakmışım. Aslında ben hastalıklara bağışıklık kazanmış bir kadınım. O kadar ağrım varken bile hasta bakıcıya sedye istemiyorum ben yürürüm demişim. Hastanın Genel Cerrahi servisinde tanınan bir hastaları olduğum için orada çalışanların gelişime kırmızı halı seremedikleri kalmıştı. Dile kolay sekiz ameliyat rekoru ile aynı Genel cerrahi servisinde bende idi; ayrıca.
Elinde yatış dosyam ile gelen Elif hemşire "kusura bakma Şairim bu sefer cam kenarı vermedik" esperisini yapınca
-bende ona olsun sizin can kenarınızda olmak da herkese nasip olmaz hemşire hanımcığım, dedim.
Evet, cam kenarında olan yatak da ise daha sonra isminin Rukiye olan yetmiş seksen yaşlarında. Çiçekli donu ile uzanmış bir teyze vardı. Oda sanırım gelişimin ona bir ses olacağı düşüncesi ile öyle tatlı tatlı bizi izliyordu.
Elif hemşire bu gece serum takmayacağını sabah servise gelen hocaların kararı ile ne yapılacağını öğreneğimizi söyleyip çıktı. Kaldık cam kenarı teyzemle baş başa. Yatağı hiç bozmadan ışığın odaya süzüldüğü camın önün den iki bakış attım uzaklara ve oraların neresi olabileceğini tahmin etmeye çalıştım.
Rukiye teyzenin kimlerden olduğunu, kısaca hayat hikâyesini duymak için bir yerden lafa girmem lazım fakat çok acelede etmiyorum. Konuşmayan biri belki den konuşunca dünyanın en tehlikeli konuşanı olabilirdi.
artık samimiyetti kurunca susturamam korkumda var. Dediğim gibi hastanede tanış olduğum o kadar farklı kişilik ve karakter de insanlar oldu ki… Bu konuda tecrübem fazlasıyla mevcuttu.
Akşam yemeği yendikten sonra serviste genelde bir sessizlik oluşur. Yatağa uzanıp az gözlerimi dinlendirme bahanesi ile uzanmıştı ki o ara uykumu derinleştirmişim. Gecenin diğer yarısının olduğunun hiç farkında değilim.
Gözlerimi açmaya uğraşmamın nedeni ise oda da garip seslerin kulağıma gelmesi idi; teyzenin yattığı yerde huzursuzlaştığını fark ettim.
Zaten hastane koşullarında kala kala yarım sağlıkçı kadar bilgi sahibiyim.
Rukiye teyzenin tedavi sürecinde işine yarayan kablolara birbirine dolanmış. Ay kıyamam ben sana! Yerimden fırlayıp;Rukiye teyzenin vücuduna dolanan kabloları çözmeye başladım. Hem birbirine dolanan kabloları ayırıyorum; hem de böyle yaşlı bir kadının refakatçisi olmaz mı? Diye söyleniyorum…
Genelde böyle yaşlı hastaların refakatçisi olmalı. O sinirle Rukiye teyzeye senin Rafetçini yok mu? Dedim.
Benim ona sorduklarıma cevap vermek için kadıncağız az yastığına doğru çekilerek; kaşlarının bir yukarı bir aşağı indirdi Rukiye teyze –
bir iki saat önceye kadar vardı.
Rukiye teyze sözlerini tamamlayamayınca bir suçluluk duygusu başladı bende.
Herkes ister yanında birinin olmasını fakat teyze üstü kapalı "vardı," deyince benim aklıma yakının bir yere kadar gidip döneceği geldi. Ama en doğrusunu yine teyze bana teyit edecekti.
Eeee! Teyzem şimdi nerede?
Rukiye teyze- canım benim yanımda günlerdir; yarım akıllı bir komşum kalıyordu . Bu odaya bir bayan hasta yatışı olacak deyince çalışanlar, bende onu duş alsın diye evine yolladım.
Niye. Ama dedikten sonra teyzenin o yüz ifadesini görünce içimden önce ufak ufak bir şeyler koptu sonra bir heyelan başladı duygularımda adeta.
Neyse o olağanüstü durumu atlattıktan sonra yavaş yavaş sohbet başlamıştı.
Rukiye teyze-eşim sizlere ömür üç yıl kadar oldu, şimdi öte taraf da diye devam etti sözüne.
Kadın kadına burada söylemekte bir sakınca göremem.. Benim eşimin garip bir huyu vardı!zaman mekan fark etmez nerede bir kadın iç çamaşırı görünse bedeni uyanır, nefsine sahip olamazdı.
Ben şoklarda. Düşünce gücümle bir an önce iletişime geçemem lazım.. duyduklarım öyle garip şeyler ki, hem de böyle yaşlı bir kadının beyninde travmaya yol açmış bir mesele…
Acaba böyle bir herifin başka ne istekleri olabildi diye geçti aklımdan…
Pekiyi doktora görünmedi mi hiç kocanız’ dedim
Rukiye teyze-aooo! gıı görünmez mi? beyinin içine kadar renk renk ışık gönderdiler. Belden aşığa didik didik ettiler. Yok, bir şey bulamadılar. Kısaca senin anlayacağın benim bu yarım akıllı herifim kadınlara istekli bir şeydi.
O bu gün burada olaydı şeyini dike dike gezecekti. çok gezdiği de oldu öyle.
Eee bu durum senin ve senin gibi kadınların gözünden kaçar mı? Çok şikâyet aldık, çözümü bizi başka odalara göndermekte buldular.
Halk arasında sıkça söylenen bir atasözü var" yaşa ki neler göresin" ben su anada aynı durumdayım.
Yine böyle bir hastane maceramız da;
Odalar dört yataklı, dört de refakatçi oldu mu sana sekiz kişi. Zaten kiminin ağrısı kimin sesi katlanılacak bir durum olmasa da mecburen alışırsın hastane odalarındaki ortak nefes alma şartlarına.
Kadınların içlerinden bir tanesi tir tir titizlendi, koktuk, öldük, bittik deyip wc gidip o durumun vahametini çamaşır suyu ile geçiştirmeye çalışmıştı ve Bize de tonlarca laf saymıştı. Suyun bolluğuna dayanamamış olacak ki üstü başı sırılsıklam çıktı tuvaletten.
Benim herif ayakta, giydiği eşofmanın içinde ki küçük dostu zonk zonk diye ayağa kalktı. İşin en kötü tarafı kadın onun o havaya dikilişini görmüş vay vay sen misin? Onu dikip kadının karşısına getiren. O kadın paspasının demirini çıkardığı gibi hastanenin içinde bizim herifi hastanelik etti.
Teyzenin anlattıkları her sahnesi ile güzel bir komediye eş değerde idi! gülmekten diğer hastalara rahatsızlık vereceğimizi düşünmedim. ta ki servisteki görevli arkadaş gelinceye kadar. Ses tonumuzu biraz küçültüp demlemiş olduğum sıcak salma çayını birini onun masasına indirdim. Kendi çay bardağımı da cam kenarına koydum az biraz soğuk içerim çayı ben. Kaldığı yerden herifinin vukuatlarını anlatmaya devam etti teyze.
Çok pardon. Teyze siz nerede otuyorsunuz?
Rukiye teyze-biz Sarıyer küçük Armutlu’dayız, iki oda bir solandan ibaret bir gece kondumuz var. Ne yıkıldı nede ben hayat mücadelemi vermekten yıkıldım.
Teyzeye herifinin de bu davranış bozukluğu varken ne bileyim konu komşu kadınların ona nasıl gelip gittiklerini sordum.
Rukiye teyze-bir kahaah patlattı… O başka bir dert; herifin kendisi ile elleşme tiki diyelim ona, elleşme halleri olduğu süre içinde. Hiç bir bayan arkadaşım olmadı.
Ve sapık bir adamın karısını kaile alıp kim bir iki cümle konuşur ki! Neyini paylaşır sence? Hiç bir açıklaması olmayan bir durum, herifin sana nefsi uyanmaz iken başka kadınlara böyle şeyisi ile selam çakması zoruma gidiyordu. Adam hasta" gııı!" deyip bir kenara çekiliyorum.
-pekiyi teyze senin arzu isteklerine nasıl çareler aradın..hayatında biri oldu mu?
Rukiye teyze-döküleyem mi? şimdi ortaya
-yani..bir sakıncası yoksa
Demiştim sana gecekondunun çok bulunduğu küçük Armutlu’da oturduğumuzu kendisi mi? filizlenip çıktı yoksa bizimi ektik orya çok net hatırlayamıyorum! Kapının önünde bir asma ağacımız vardı. eyle güzel yaprağı vardık ki tencere tencere sarmaları sarıp yerdik. Bizim yarım aklı gittiği mahalle kahvehanesinde anlatmış, benim kalem gibi sardığım sarmaları.
Neyse eve gelip arkadaşlarına bir tencere sarma götüreceği sözünü anlatı bana.
Yiyecek olan kişileri tanımam etmem ama, kendimi onlar beğendireceğimi düşündükçe asmaları tek tek ellerimle toplamaya başlayıp, bir güzel onları sardım. Bizim zırtapoz herif akşama doğru tencereyi alıp evden çıkıp gitti. Bir tabak sarmayı iyi ki bir kenara ayırmışım.
Daha yeni duş almış saçlarımdan sular şıpır şıpır damlıyor vaziyete idi; tabaktaki sarmaları alıp görümcemin evin yolunu tutum.
Kapıyı bir iki tıkladım. Görümcem helâm ki ev de değil. Ve kocası çıktı. İçeri gireceğim er adam var. Girmesem aile bağlarına güvensizlik olur. İçeri girdim sarmaları mutfak masasına indirdim. Ve oturma odasındaki bordu koltuklarından birine oturdum. Enişte bana hal hatır ederken taze çayının olduğunu içip içmeyeceğimi sordu. Ben alırım dedim mutfağa doğru yürürken onun peşimde olduğunu his ettim. Olur da adamın mutfak da başka işi olur diye düşündüm. Dolaptaki çay bardaklarına uzanırken birinin ellerinin kalçalarımı okşadığına kendine doğru çektiğine sesimi çıkaramadım… Adam bir güzel görümcem ve kendi yatak odasında becerdi beni-
-eee sonra
Ne sonrası kadınlığımın tek yaşanmışlığı o şekilde tarihe geçti ve bir daha ne ben o eve gittim nede enişte gelip gitti, yaptığından utanmış olmalı ki ikincisine ya cesaret edemedi.
-sen onu tekrar istedin mi?
Rukiye teyze - sayısını hatırlamıyorum.
-şairin dediği gibi" ben bendim o hiç kimseydi,"
Rukiye teyze-yani evet…
Evet, belli ki teyzenin bana anlatacakları bir kitapta yerini sabitlemeden yanaydı. Benim ise ona yapacağım tek şey çayın suyunu sıcak tutmaktı. Laf lafı açıyor. Şöyle diyebiliriz onun anılarında mahzun bir yolculuğa çıkmışız. gidişi dönüşüne bir zarar verecek olursa ben zaten izin vermem anlatmasına. Annelik duygusunu yaşamamış, başkalarının çocuklarını severek de istediği sevgiyi yakalayamamış bir kadındı. Yanı sıra garip takıntıları olan eşi başlı başına bir fazlalıktı onun hayatında. Birden meraklandım konu su gibi akıp giderken eşinin ölümünü sordum ona.
Eeeeyi ki gözüm çiçeği! kahvaltısın etti, balkona sandalye atıp bir iki dal sigarayı peş peşe yaktı.
Hiç fakında değilim ne vakit çıkıp gitmiş kahveye. Telefonumun çaldığı müzik sesi telaşlandırdı beni. çünkü nazik bir adam değildi, buradayım beni merak etme ve gelirken ne alayım fikrinde değildi.
Telefonun ucunda başka bir ses bana, yenge acil şu şu hastaneye gelmeniz gerek diyordu! Günlük kıyafetlerime sadece pardösümü ilave edip evden çıktım. Ben hastaneye varana kadar herif yumuş gözünü.
Sıra onun naaş’ının morgda alınmasına geldi.
Anam bizim herifi tabutun içinde gören gülüp çıkıyor. De vallah! Ağlamayı falan kestim. aldı beni bir endişe, hani ufak bir gönül işim olan görümcemin kocası yanıma gelip.
-sanırım durum fena senin adam ölmüş ama. İşte o şeyi havada dedi
Etrafımızda tabutu taşımaya gelen arkadaşları var. Elbet konu komşular var
Konuya dâhil olan ve her kafada bir ses çıkıyor.
Biri cenazeye dokunup aynen şöyle dedi. "mevta sıcak düşer düşer…"ne edeceğimizi bilemedik.
Camiye getirilip yıkamaya başlayan herifler şaşkınlar, hayatlarında böyle bir şey rast gelmişler.
Cenazeye katılanlara hiç bir şeyi beli etmiyoruz. sadece kendi aramızda konuşuyoruz. Bu dik olayını!
Gülüm bizde akıllı kaynıyor. Biri diyor ki böyle gitmesin günah ne edelim örnekler veriyorlar; daha önce ki yaşayanlardan.
Efendim falan köyde; filan emmi de eyle olmuşu idi; bakır tabak koydular geceden üstüne sabaha normale döndü.
Beriki adam geliyor tıp bilgisi varmış gibi üstüne buz koyalım. Demem o ki bizim herifi bu dünyada dik dolaştırdı. öteki dünyaya da dikerek gitti.
Rukiye teyzenin bu ilginç anlatımları bana göre bir yarımlık rakı hak ederdi, fakat alkol sigara içilmesi yasak bir yerdeyiz.
Konuşmuşuz gecenin bir yarası. zaten oldum olası midemi aç bırakamam bir şeyler alıp tekrar Rukiye teyzenin karşısında ki sandalyede yerimi aldım. Herifin anlattığım şekil gitti, peki
çocukluğun gençliğin nasıl geçti diye sordum teyzeye
Rukiye teyze ilk konuyu anlatırken yüzündeki mimiklerin sıcaklığı olsun sanki bir kuş gibi kıpır kıpırdı.
Fakat bu sefer üzerine kara hüzün çökmüş; nefes alışların sıklaşmasına o da dur diyememişti. .
Terk edilmiş bir binanın kapısının önündeymiş gibi; bir yalnızlık hakimdi. Bana göre acının kokusu üzerine sinmişti. Onun ne kadar çok konuşmaya ihtiyacı varsa benimde dinlemeye
İhtiyacımızın olduğu hallerimizden belliydi adeta.
Rukiye teyze- biraz önce anlattıklarıma güldük gülüştük fakat bunlar çok ağır şeyler biliyorum. Dilimden dökülecek olan her cümlesi beni o güne geri götürecek; ama anlatmak istiyorum
-anlatmak sana iyi gelecekse anlat bana teyzem.
Pekiyi… Bizim yaşamımız Kars’ın isimi lazım olmayan o köyünde devam edip gidiyordu. Ha iyi miydik? Gibi gibi…
Her şey normal bildiğimiz bildik, dirliğimiz yerinde idi. Kurulu bir düzen var ve o düzenin bir parçasısın hepsi o kadar… Gelgelelim o kara güne. Sabah erken kalkmış ev işlerinin bir ucundan tutmuştuk öğlene doğru harmana toplanan taşların üzerine oturmuş, emmimin kızları Nurcan ve Gülende ile laflaşıyorduk.
Köye doğru birkaç aracın yaklaştığını görününce ileriye doğru bir iki adım attık. Gelen araçlar askeriyeye ait araçları idi; “Bu geliş kimlik sormak için değildir her halde dedi Gülende” ve biz yerimizden kalkıp eve doğru giderken, Askerler köyün için üçer beşer dağıldılar. Ne aradıklarına gelince onu biz de bilmiyoruz. Doğal olarak köylük yer, her kapının bir bekçi köpeği vardır. Bizim de Köroğlu diye bir köpeğimiz vardı. Onları köyün içinde görünce hayvanda hali ile ürktü havlamaya başladı. Emim kızı Nurcan hayvana git yakala talimatı verir gibi hadi oğlum hadi oğlum diye çığlık çığlığa bağırınca, Hayvan olduğu yerden bir koptu adamların peşinde. Bizde takipteyiz. Köylü hayvanı bir kenara aldılar bize kızdılar siz ne yapıyorsunuz komutana it dalaştırılır mı?
Koca komutan bunu gurur meselesi yaptı. Ben bunun hesabını sizden sorarım diye parmaklarını salıyor bize. O an toprak yarılsa da içine girsek, o haldeyiz işte. Günlerce bu konu konuşuldu. Yok, işte doğru yapıldı, yapılan yanlıştı diye diye olanlar rafa kaldırıldı. Bir gece bizim iki eve baskın yapıldı. Ben ve Nurcan alınmıştık. Gözlerimiz kapalı ellerimiz arkadan bağlı idi. Bizi bir araca bindirdiklerini biliyorum. Nereye götürülüyorduk onu hiç bilmiyoruz. Sadece Nurcan’a Kürtçe; bunların sebep olanın O olduğunu tekrar edip
duruyordum. Rüzgârın çıplak uğuldaması bir dağ köyüne getirildiğimizi hissettirdi. Tek kişilik hücreye tıkmış mahkûmlar gibiydik artık. Nurcan da yanımda değildi. Geceleri olunca adamın bir gelip vücuduma elleşip gidiyordu. Bu günlerce devam etmiş ki bizi bulduklarında yarı baygın haldeymişiz. Bulanlar bizi jandarmaya haber edip sonra hastaneye götürmüşler. Ve ben o kötü günün yaşayanı olarak tek kaldım. Emmin kızı Nurcan maalasef gördüğü işkenceler sonrası hayata tutunamadı. Olayların sorumlusu ilk başta köpek dalaşına maruz kalan komutanı gördüler ifade falan filan derken. Kendinin bulduğu yer zamanı belirtince olaydan paçayı sıyırdı. Bu konu o tarihlerde gazetelerede haber olmuştu. günlere bir dağ evinde cinsel şiddet maruz kalan iki amcakızı diye…
Bir dünya dert idi şu an teyzenin bana anlattıkları. Böyle durumda onun anneliği yaşamamasına sebep geride kalan kimler birileri daha var mı? Diyecek cesareti kendimde bulamadığımı o da fark etmiş olmalı ki kaldığı yerden. tekrar devam etti..
Acaba bu kötülüğü onlara yapanlar kimdi? Gerçekten bu kadın düşmanını bilmiş miydi?
.-bu işkenceleri size yapanları öğrendiniz mi?
Rukiye teyze emimin kızı Nurcan ölmüştü. Ve bütün çirkinlerin tek şahidi ben ne olacaktım. Derken.
Suçu işleyenleri belki koruma şekliydi. Kimlerin yaptığın öğrenmememiz için ilk bizi ailece o köyden uzaklaştırdılar… Gittiğimizi yeri babam belirlemişti çünkü. Kars soğuk bir memleketi sıcağa özlem duyardık buda vesile oldu.
Bir avuç toprağımızı geride bırakıp geçtik Adana’ın Pozantı ilçesine. Gazetelere konu olduğumuzu bilenler çıktı işte o zaman daha farklı gözle baktılar bize. Faydalanmaya çalıştılar… taliplerim oldu oda kuma teklifleri ile geldiler… Olmadı.
Şu seni az önce gülmekten kıran herif ile pamuk tarlasında tanıştım… Bu güne böyle geldik… Dünya öyle derin bir kuyu ki; her pisliği saklar içinde biliyor musun?
Rukiye teyzeye hastane ve askerlik anıları başka güzeldir demişti evet çok haklı anısına saygılarımla…
Yazılarımı önemseyip okuyan ve güne taşıyan seçkiye çok teşekkür ederim ...zaralıcan