BİZLER KUR’AN’I KİMDEN ÖĞRENECEĞİZ?
Makalelerimin konusunu seçerken, yaşadığımız yanlış inançlarımızı Kur’an ile sorgulayarak, nasıl hatalar yaptığımızın fark edilmesini amaçlıyorum. Bu makalemde de İslam’ı algılama ve yaşama şeklimizin nasıl yanlış olduğuna güzel bir örnek olacak konuyu sizlerle paylaşmak ve üzerinde sizlerin düşünmesine vesilen olmak istiyorum. Bir arkadaşımız, yayımladığım bir konuya şöyle cevap vermiş. “TAMAMDA, BİZLER KUR’AN’I KİMDEN ÖĞRENECEĞİZ?” En büyük yanlışımız, bizlerin Kur’an’ı yani İslam dinini, mutlaka birisinden öğrenmemiz gerektiğini zannetmemizden kaynaklanıyor. Çünkü bizlere öyle öğretildi. Hâlbuki Allah’ın dinini, bizzat kendisinden yani Kur’an’dan öğrenmemizi istiyor. Yoksa bizlerin Allah’tan başka veli edinmemizi yasaklar mıydı? Yalnız Kur’an’a sarılmamızı ister miydi? Hatırlatırım İslam dininde Ruhban sınıfı yok. Eğer bizler Kur’an’ı birilerinden öğrenmemiz gerekseydi, doğru öğrendiğimizden asla emin olamazdık ve Allah bizleri de sorumlu tutmazdı. Zaten buna da imtihan diyemezdik, çünkü Allah sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diyor. Allah’ın Resulü Kur’an’ı nereden ve nasıl öğrendiyse, elbette bizlerde oradan öğreneceğiz, YANİ KUR’AN’DAN. Allah Resulüne Şura 52. Ayetinde, bu konuda ne diyordu hatırlayalım. “SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN. SENİ DOĞRU YOLA BİZ İLETTİK.” Yoksa haşa Allah kuluna, sorumlu tuttuğu Kur’an’ı açıklayıp, anlatamıyor mu?
Hatırlatırım Allah’ın Resulü ÜMMİYDİ, yani hiçbir kitap Ehline tabi değildi ve din adına ne öğrendiyse Kur’an’dan öğrendi, yalnız Kur’an’ı tebliğ etti ve bu konuda ne diyordu hatırlayalım. “BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Siz bu ayetten, yalnız Kur’an değil onun yanında benim hadislerim, sünnetimde var, onları da tebliğ ettim, onlardan da sorumlusunuz diye mi anladınız? Elbette hayır. Aslında bu düşünce, İslam toplumunun neredeyse genel çoğunluğunu oluşturuyor. Bizlerin Kur’an’ı öğrenmemiz ve tebliğ almamız için, mutlaka birilerine muhtaç olduğumuz, İslam’ı yaşamak için yalnız Kur’an’ın yetmeyeceği, Kur’an’ı âlim ve Veli kişilerden öğrenmemiz gerektiği bizlere öğretildi.
Yaşadığımız yanlış inancımıza bir örnek daha vermek istiyorum ki, yaptığımız O büyük hatamızı anlayabilelim. Yine bir arkadaşımızın verdiği cevaba, lütfen bakar mısınız? “MÜSLÜMANLAR KURAN DA BİR DELİL BULAMAYINCA, HADİSLERE SÜNNETE BAKARLAR. HZ PEYGEMBERİN BEYANLARIYLA ADETLİ BAYAN NAMAZDA KILAMAZ, ORUÇTA TUTAMAZ. MÜSLÜMANLAR KAFASINA GÖRE AYET YORUMLAMAZ. BU SABİTTİR. BAZI EHLİSÜNNET E MUHALİF DOĞRU YOLDAN ÇIKMIŞ, DÖRT TANE AYET ÖĞRENMİŞ CAHİL HOCA KILIKLI ZAVALLI ADAMLAR, BUNU İNKÂR EDİYORLAR ALLAH ISLAH ETSİN” Allah sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diye hüküm verdiyse, sizce Kur’an’da olmayan bir hükümden sorumlu tutar mı? Kur’an’dan habersiz olmak, işte bu kadar tehlikeli ve riskli. Bir kadının adetli halinde, ibadet yapamayacağına dair Allah’ın bir hükmü yasağı yoktur. Yalnız bu durumda ki kadınla, cinsel ilişki kurmayın uyarısı yapılmıştır Kur’an’da. Sizce Allah’ın Resulü, Allah’ın vermediği bir hükmü verebilir mi? Yine Kur’an’dan zerre kadar haberi olmayanlar, bu gerçeği göremezler ve işte böyle Allah’ın Resulüne ve Allah’a iftira attıklarının farkında bile olamazlar. HATIRLATIRIM ALLAH BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR. Ama bazıları Allah’ın Kur’an’da vermediği hükümleri de, Resulü verir diyebiliyor. Bu gerçekleri söyleyip hatırlatanlara da, işte böyle doğru yoldan sapmış iftirasını atıyorlar, ama kendilerinin aslında doğru yoldan saptıklarını fark edemiyorlar.
Mantıken şöyle düşünmemiz gerekmez mi? Madem din Allah’ın dini ortağı da yok, Allah bizleri de Kur’an’dan sorumlu tutuyor. Sorumlu tuttuğu Kur’an’ı anlayabilmemiz için, Kur’an’ı aklı başında her kulunun, ÇABASI NİSPETİNCE anlayacağı şekilde göndermesi gerekmez mi? Allah yemin ederek, Kur’an’ı kolaylaştırdığını söylüyor, tabi anlamak isteyene. EĞER HER BİLGİ KUR’AN’DA DETAYLI YOK VE HERKES KUR’AN’DAN ANLAYAMAZ, RESULÜ DİNE İLAVELER YAPMIŞTIR DİYE İNANIYORSAK, BU DURUMDA BİZLERİN YALNIZ KUR’AN’DAN SORUMLU OLDUĞUMUZU SÖYLEYEMEYİZ DİYORUZ, ASLINDA FARKINDA OLMADAN. AMA ALLAH KUR’AN’DAN SORUMLUSUNUZ DİYOR. KİME İNANACAĞIZ, ALLAH’A’MI YOKSA RİVAYETLERİN OLUŞTURDUĞU BEŞERİ DİNE Mİ? İşte bizler Allah’ın dini diye, kendi ellerimizle yarattığımız bir din yaşıyoruz. Aslında sorunun cevabı çok basit ama Allah ile aldatıldıysak, bu gerçeği kendimize bile kabul ettiremeyebiliriz. Çünkü Allah, sakın sizleri Allah ile aldatmasınlar diye uyarıyor. Demek ki bu konu çok ama çok önemli.
Bizlere İslam’ı anlattığını söyleyenler, ya da Kur’an’ı en iyi ve en doğru anladığına toplumu inandıranlar, KUR’AN’I HERKESİN ANLAYAMAYACAĞINI, ÂLİM VELİ İLAN EDİLEN KİŞİLERİN ANCAK ANLADIĞINA, TOPLUMA İNANDIRDILAR. Eğer buna inanıyorsak, arkadaşımızın sorduğu soruyu bizlerde sormamız çok normal olur. Gerçekten Kur’an’ı söyledikleri gibi, bilmem kaç yıl tahsil görmüş din âlimi dedikleri kişiler mi en doğru anlar? Eğer bu söylenenler doğru olsaydı, Allah tüm kullarını Kur’an’dan sorumlu tutup, hesaba çekeceğini asla söylemezdi. Önce bunu lütfen asla unutmayalım. Çünkü bunu unutur da bu düşünceyi savunursak, ALLAH’I HAŞA, ADALETSİZ BİR DÜŞÜNCEYLE FARKINDA OLMADAN SUÇLAMIŞ OLURUZ. Çünkü Allah herkesin anlayamayacağı, yalnız âlim veli dedikleri kişilerin ancak anladığı bir kitap gönderip, daha sonrada tüm kullarını bu kitaptan hesap soran konumuna getirmiş oluruz ki, BUNU YAPANLAR ZALİMDİR, İNKÂRCIDIR, ALLAH’A İFTİRA EDİYOR DEMEKTİR.
Allah bizlerin arasından Resul yani Elçi gönderdi. Peki, neden Elçi gönderdi? Çünkü Elçi kelimesinin anlamı mesajı yani vahyi değiştirmeden, ilave etmeden, kendi düşüncesini katmadan tebliğ eden demektir. Zuhruf suresi 44. Ayetinde, bizlere Allah ne diyor ve uyarıyordu hatırlayalım. “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Demek ki Allah bizleri Kur’an’dan yani indirdiği vahyinden, Elçinin tebliğ edip Allah’ın korumasına aldığı Kur’an’dan hesaba çekecekmiş. Peki, söyledikleri gibi Allah sorumlu olduğumuz dinin anası, temeli olan Kur’an’ın muhkem ayetlerini, herkesin anlayamayacağı şekilde mi göndermiş, şimdide ona bakalım.
Kamer 17: ANDOLSUN BİZ, KUR’AN’I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN? (Diyanet meali)
Allah bu bilgiyi bir kez değil, birkaç kez özellikle tekrar ediyor ki aynı surede, bizleri Allah ile aldatanların tuzağına düşmeyelim. Allah Kur’an’ı bizlere göndermesinin nedeni, eğriden doğruyu ayırmamız ve bizlere rehber olsun diye gönderdiğinden bahseder. Birçok ayetinde de düşün, aklını kullan kulum diye de uyarır. Kur’an’ı neden anladığımız dilden okutmadıklarını şimdi anladınız mı? Kur’an Türkçe okunursa, Kur’an okumuş sayılmazsınız diyeni tutun, Kur’an’ı Türkçe okuyan dinden sapar, diyenleri de duymuşsunuzdur. BUNLARI TOPLUMA ANLATANLAR, KENDİ ÇIKARLARININ DEVAMI İÇİN, ALLAH’A İFTİRA EDENLERDİR. Şöyle bir araştırınız cemaat ve tarikat liderlerinin hiçbir işi mesleği olmadığı halde, milyarlara sahiptirler. Peki, bu parayı nereden kazanıyorlar? Sizler nereden kazandıklarını çok iyi biliyorsunuz. Lütfen artık bunların tuzağına düşmeyelim ve ALLAH İLE ALDATILMAKTAN UZAK İSLAM’I ANLAMAYA VE YAŞAMAYA ÇALIŞALIM.
Makalemin başında, arkadaşımızın söylediği, tamamda bizler Kur’an’ı kimden öğreneceğiz, sorusunun hala cevabını alamadığını düşünen varsa, anlatmaya devam edelim. Allah birçok ayetinde, bizleri bu dünyada imtihan ettiğini söyler. İmtihan olduğumuz kitabında Kur’an olduğunu söylediğine göre, aslında sorumuzun cevabı çok açık değil mi? Elbette açık ama insanlar yaşadıkları inançtan kolay kolay vazgeçmezler ve nefisleri şeytan ve şeytanlaşmış insanların etkisiyle, kendisine sorular sormaya başlar, gerçekleri kolay kabul etmemek adına. Hemen şu soruyu sorar kendisine ve yine kendisi cevaplar. “BEN ARAPÇA BİLMİYORUM, ÇÜNKÜ KUR’AN ARAPÇA. BU DURUMDA BEN KUR’AN’I NASIL ANLAYARAK VE DÜŞÜNEREK OKUYAYIM, MUTLAKA BİRİLERİNE MUHTACIM.” Önce şunu lütfen unutmayalım. Allah bizleri yaşadığımız ortamın, ortaya sunduğu verilerin, bilgilerin ölçüsünce sorumlu tutar. Bizleri yönetenler eğer, inandığımız Kur’an’ın tercümesini bizlere yaptırıp önümüze sunmadıysa, yani bizler Kur’an’ı anlayabilmek adına çok çaba gösterdiğimiz halde ulaşamıyorsak, sizce Allah böyle toplumların tamamını mı sorumlu tutar, yoksa O toplumu yönetenleri mi sorumlu tutar? Ne dersiniz? Aslında cevap çok açık ama Allah’ın adaletini kalbimizde hissedebiliyorsak gerçekleri görmeye, daha Kur’an’ı anladığımız dilden okumadan bile farkında olabiliriz.
Gelelim günümüz şartlarına, ülkemizi düşman işgalinden kurtaran Atatürk de bu gerçeğin farkında olduğu için, Kur’an’ı toplumun diline çevirdi. Toplum gerçek İslam ile buluşsun diye. Çünkü gerçekleri bilen ile rivayetleri din diye yaşayan toplumlar bir olamaz. Kur’an gerçekleri ile buluşanı, fark edeni, HİÇ KİMSE ALLAH İLE ALDATAMAZ. AMA KUR’AN’DAN HABERSİZ OLANI, ALLAH İLE ALDATMAK ÇOK KOLAYDIR. Allah bizleri Kur’an’dan sorumlu tutup, Kur’an’dan imtihan ettiğini açıkça söylüyorsa, HER MÜSLÜMAN KENDİ GÜCÜ, ÇABASI NİSPETİNCE KUR’AN’I BİZZAT ANLAYARAK OKUYACAK, AYETLER ÜZERİNDE DÜŞÜNECEK Kİ, FARKLI KİŞİLERDEN DİN ADINA ÖĞRENDİKLERİNİ KUR’AN İLE KIYASLAYARAK, DOĞRUYU EĞRİDEN AYIRABİLSİN. Hatırlatırım Kur’an’ın bir ismi de Furkan’dır. Yani, eğriyi doğrudan ayıran anlamında.
Eğer bizler Kur’an’dan imtihan olduğumuza iman ediyorsak, önce imtihanımızı kendimiz verebilmek için çaba harcamalıyız. Sanırım bu çaba bizlerin çok fazla işine gelmemiş olsa gerek, bu yolu genel çoğunluğumuz seçmemiş hatta kabul de etmiyor. BEN ANLAMAM DEYİP GEÇİYOR. DAHA DOĞRUSU ZAMAN AYIRMAK İSTEMİYOR. Ama bu dünyada yüksek maaşlı bir unvan verilecek, dersinize çalışın deseler, hepsi var güçleri ile çalışırlar. İşin kolayını seçer de birilerine din adına tabi olursak, yolumuzun Allah’ın doğru yolu olduğundan hiçbir zaman emin olamayız. Allah yakın geçmişte bu yolun nasıl tehlikelerle dolu olduğunu, böyle kişilerin toplumu birbirine nasıl düşürdüğünü, hatta vatanına bile ihanet edebileceğini gösterdi. Bu cemaatin ismini bile anmak istemiyorum. Lütfen unutmayalım, bu yolu izleyenlerin sonu, örneğini yaşadığımız cemaatin acı ve üzücü sonu gibi olur. ONUN İÇİN ALLAH, İNANCINI YAŞARKEN BİRİLERİNE SAKIN TABİ OLUP VELİLER, ŞEYHLER, EFENDİLER EDİNMEYİN DİYOR. YALNIZ ALLAH’IN İPİ KUR’AN’A SARILARAK İNANCINIZI YAŞAYIN EMRİNİ VERİYOR.
ALLAH BİZLERİN HESAP EDECEĞİNİN ÇOK ÜZERİNDE ADALETLİDİR, ŞEFKATLİDİR. KULUNUN GÜCÜ VE ÇABASI NİSPETİNCE SORUMLU TUTACAĞINI LÜTFEN UNUTMAYALIM. Allah Bakara suresi 286. Ayetinde ne diyordu hatırlayalım. “ALLAH HİÇBİR CANI, GÜCÜNÜN YETMEYECEĞİ ŞEYLE SORUMLU TUTMAZ” Lütfen Allah’ın adaletini sorgulayarak, kendi nefsimizde kendimize bahaneler yaratarak, Allah’ın önerdiği yolun dışına çıkmayalım. Kendimizi dini öğrenmek ve yaşamak için, mutlaka birilerine muhtaç olduğumuz düşüncesinden kurtaralım. Bizlere, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmayacağı öğretildi ve Kur’an’ın detay vermediği kafamıza yerleştirildi. Buna inanan elbette Kur’an’ı okumak ve anlamak için çaba harcamaz. Bu düşünce Allah’ın kitabına, koskoca bir iftiradır. Lütfen unutmayalım, Allah açıklamadığı izah etmediği hiçbir şeyden hesap sormaz.
Bizlere din diye öğretilenleri, Kur’an’da göremediğimizde, demek ki Kur’an’da her bilgi detaylı yokmuş demeyelim, bu düşünce Allah’ın kitabına yapılacak en büyük saygısızlıktır unutmayalım. ALLAH’IN KUR’AN’DA HÜKÜM VERMEDİĞİ, DİNİN EMRİ DEĞİLDİR, BU GERÇEĞİ UNUTMAYALIM. Kitap Ehlide aynı yanlışı yapmışlar ve Allah’ın Resulüne itiraz ederek, bakın Kur’an’da şunlar ya da bunlar yok, biz yalnız Kur’an’a inanmayız, atalarımızın inancı da var deyip, kendi inançlarını Kur’an’da göremediklerinde itiraz etmişlerdi. Allah bunu söyleyenlere, nasıl bir ayet indirmişti hatırlayalım, Ankebut 51. ayetinde. “KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ? ŞÜPHESİZ BUNDA İNANAN BİR KAVİM İÇİN BİR RAHMET VE BİR ÖĞÜT VARDIR.” Bu ayetiyle Allah İslam’ı yaşarken, Kur’an’ın sınırları dışına çıkılamayacağını, çok net bildirilmiştir. Bu ayetin devamında da bu konuya adeta nokta koyuyor ve Ankebut 52. Ayetinde bakın ne diyor. “DE Kİ: “BENİMLE SİZİN ARANIZDA ŞAHİT OLARAK ALLAH YETER. O, GÖKLERDE VE YERDE OLANLARI BİLİR. BATILA İNANIP ALLAH’I İNKÂR EDENLER VAR YA; İŞTE ONLAR ASIL ZİYANA UĞRAYANLARDIR.”(Diyanet meali) Bu ayette çok net bizlere bildiriyor ve Allah’ın Resulü, benimle sizin aranızda şahit Allah tır diyor. Yani şahit Kur’an’dır diyerek tasdikliyor. Ayetin devamında Kur’an’ın dışında batıla, rivayetlere sanı bilgilere inanıp, Allah’ın gerçeklerinin üstünü örtenler, ziyana uğrayanlardır diyor. Ayette geçen Allah’ı inkâr sözünden kast edilenler, Allah’ın vahyinin üstünü örtenler, görmezden gelenler yani Kitap ehli.
Dilerim Kur’an gerçekleri ile buluşan, onu anlamak ve öğrenmek için çaba harcayan, kendisine güvenilecek veliler edinmeyip yalnız Allah’ı veli edinen, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
kuranadavet1.wordpress.com/
twitter.com/KURANA_DAVET
www.hakyolkuran.com/
/Kuranadavet1/
hakyolkuran1.blogspot.com/
YORUMLAR
Sırf bilgiyle amel edilmez. Hissediş lazım. İlim insana insandan geçer, kitaptan değil. Çok şey bilebiliriz ama bildiğimizi hissedemiyorsak bilgi ruhumuzu şekillendirmeyecektir. Amelimize yön verse bile o amel "öyleymiş gibi" yapmaktan öteye geçirmeyecektir bizi.
Kronik ruhsal rahatsızlıklar yaşayan bir insan sırf kitap okuyarak düzelebilir mi? Öyle olsa psikoterapi diye bir uzmanlık alanı ortaya çıkmazdı. Depresyon yaşıyorsak ya da anksiyetemiz varsa gider depresyon ve anksiyete ile ilgili birkaç kitap okur sorunumuzu hallederdik. Keşke öyle olsaydı. Ama öyle olmuyor. İyileşmek için bir uzmanın karşısına oturmak ve kaybettiğimiz güven duygusunu yeniden kazanabilmek için ona güvenmek gerekiyor. Sorgulamalarını, uygulamalarını, yöntemlerini kabullenmek gerekiyor.
Din samimiyettir ve samimiyetin bilgisi yoktur. Kur'an'ı Kerim de dahil olmak üzere hiçbir kitaptan alınamaz. İnsandan insana, gönülden gönüle geçer. Bir usta yaptığı işte samimi ise yetiştirdiği çırak da samimi olur. Ana baba hayata samimiyetle yaklaşıyorsa çocuk da aynı samimiyetle büyüyecektir. Bir insan bir vesile ile samimiyetsizliğini fark etse, istediği kitabı okusun, yeryüzündeki bütün kitapları hatmetsin, samimiyet kazanamayacaktır.