- 600 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Serçenin Çığlığı adlı romandan bir bölüm ( Çanakkale şehitlerine itafen yazılmış bir mektup)
DEDEME MEKTUP:
Zaman, fırtınalara tutulduğumuz zamanlar. Rüzgârların yelelerimizi dağıttığı , arslan gövdemize ‘’Hasta adam” denildiği zamanlar. Mehteran bölüğünün hücum marşını özlediği zamanlar... Payitahttan asker toplanacak fermanının yazıldığı zamanlar.
Hani hatırlar mısın? Bir güz günü köyden askerlik için yola çıkmıştın. Köyün yollarında, heybeni sırtına alıp yürürken yapraklar hazana dönmüştü. Şehadetini bildiklerinden, mahşerde ayağının tozuna kurban olmak hevesiyle, sararmış otlar ayağındaki yırtık çarığı okşuyordu. Hayran hayran ardından sana bakıyorlardı. Yavaşça kayboldun seni takip eden gözlerden.
Bir türkü kapladı ardından bıraktığın haneyi. ’’Alu Yemendir / Gülü çemendir/ Giden gelmiyor/Acep nedendir?” O yıl gözyaşlarıyla suladılar tarlaları. Bağı, bahçeyi, mahzun açan her çiçeği. Çünkü biliniyordu. Yemen’e giden dönmüyordu. Dilden dile türkü olmuştu bu hakikat.
Sen daha o gün bu mübarek beldenin İsmail’i olmuştun dede! Cennetin kokusunu ciğerlerinde soluyan bir şehittin. Attığın her adım cennete varıştı senin için.
Köyünü geride, ananı eşikte, Mehmet’ini beşikte, zevceni bir garip bekleyişte bırakıp gitmiştin. Uzaktan gelen her gölge, sensin ümidi olmuştu onca zaman. Annen, evdekiler duymasın görmesin diye; kuzuları, oğlakları alır dağlara otlatmaya götürürmüş ağlamak için;gelinim, torunlarım duymasın,üzülmesin diye... Gözlerden ırak kaya diplerini mekân tutup gözyaşlarıyla sularmış toprağı. Kuzularla ağlaşır olmuş nice zaman.
Ama değil mi ki ezanlar susacak, namuslar çiğnenecek, küffarın ayakları şüheda topraklarında gezecek, zaman hep muharrem , mekân hep Kerbelâ olacak. O zaman taş basılacak yüreklere. Yüz bin defa harbi çekilecek mavzere .Ölüm abıhayat olup içilecek Allah yolunda. Ağlamak da ne? Beklemek de ne?
Önce Yemen’e gittiğin, ardından Çanakkale’ye geçtiğin haberi gelmiş dedemlere. Sevinmişler elbet Çanakkale yakındır diye.
Çanakkale; mahşerin provası, toprağın kana doyduğu, İstiklâlimizin kanla alındığı mekân.
Küffarın hançeri kalbimize vurmak için geldiği zaman.
Mekân Mehmetçiğin cennet için biçildiği mekân.
Deryada yüzen dağ misali gemiler boğaza yüklenir. Garip akan Tuna ağlar! Saldırır yedi düvel ecdada; kahraman Mohaç ağlar!
Firavuna denk vahşet başlar; bulutlar ağlar!
Bıyığı çıkmamış yavrular toprağa savrulur; analar ağlar!
Bomba yağarken mevzilere, Mehmetçik niyaza durur; kıldığım namaz ağlar!
Körpecik delikanlılar zifafa girer gibi kabre girer; çölde gezen Mecnun ağlar! Gece gündüze ağlar, gündüz geceye ağlar!
Sen hayatında hiç deniz bile görmemişken denizden gelen ölüm makinelerini gördüğünde neler düşündün, kim bilir?
Ölüm yağmaya başlayınca üzerinize , Nuh’un Gemisi nerede, dediğin oldu mu ? Hem ölümle kardeş olmak, cenneti ölmeden önce görmek nasıldır be dede?
Sahi dede; sahile dolu gibi bomba yağarken bir avuç serdengeçti ile düşmanı karaya ayak bastırmayan Yahya Çavuş’un yanında mıydın? Yoksa dede; sen saçına kına yakılan, vatana kurban olan Kınalı Hasan’ın yanında mı yatıyorsun?
Soyumuzun İsmal’i, kabrini bilmediğimiz varlığıyla şâd olduğumuz cennet gülü; sizin sayenizde torunlarınız gaflette de olsa kuş tüyü yastıklarda yatıyorlar sizin verdiğiniz başlar sayesinde.
Sahi dede; Arıburnu’nda Mustafa Kemal ile beraber çarpışanlardan mıydın ?
Yoksa ‘’Yetiş ya Muhammed(SAV) dinin elden gidiyor, Kuran’ın elden gidiyor! diye haykıran o kutlu kumandanın bir arslanı da sen miydin? Bedir’de Hamza’ya, burçlarda Ulubatlı’ya denktin.
Ölüm peşinde koşarken kabına sığmıyordun. Düşmana tufandın , ateştin, şehadet için Azrail’in elinde bir yudum şerbettin ,nasıl da kendinden geçtin?
57. Alayda mıydın dede? Ertesi sabah Râb’lerine temiz çıkmak için, çamaşırlarını yıkayıp kefen niyetiyle çalılara seren, şehadet şerbetine susamış bir nefer de, sen miydin?
Sen orada cenk ederken boğaz hep ters aktı. Düşmanın onca gücüne, korkunç silahına rağmen bir an bile tereddüt etmedin , geri adım atmadın. Onların içine öyle bir vaveyla saldın ki cihan şaştı. Hızır mıydın, İlyas mıydın?
Söyle, senin hiç nefsin yok muydu? Geride bıraktığın cananın, gözü yaşlı anan yok muydu? Beşikte yatan yavrun yok muydu? Sen melek miydin? Harfiyen itaat ettin? Sen Tarık Bin Ziyad mıydın Ardındaki gemileri yakan? Sen İsmail miydin vazgeçen canından?
Adını aradı gözlerim kabristandaki yazılı mezar taşlarında. Bulamadım aksa da gözyaşlarım. Olmasa da adın mezar taşlarında. Melekler yazmıştı nasılsa adını cennet katına. Sonra her biri senin taşın oldu okudukça fatiha.
Dede; bugünleri, buraları sual edecek olursan köyümüz bıraktığın yerde mamur. Ezanlar çınlatır semayı. Güller bülbüllere ilham veriyor. Şehadetiniz hayat verdi vatana. İstiklâli yaşıyor baştan başa. Pınarlar yapıldı köyün ortasına, akan su zemzem tadında.
NERDESİN ?
57. Alayda mısın? Yahya Çavuş’un yanında mı yoksa Mehtap Deresi’nde isimsiz bir kabirde misin? Kim bilir bekli de bombaların kahbece yağdığı Hilâl-i Ahmer çadırında!
Aslında çok iyi bilmekteyim ki sen cennettesin. Kevser ırmaklarından kana kana içmektesin.
NERDESİN ?
Evladını vatana kurban seçip saçına kına yakan ana, NERDESİN?
Anam beni kurban seçmiş vatana;ben İsmail doğmuşum diyen kınalı asker NERDESİN?
Efendisine aşık, “Yetiş ya Muhammed (SAV) Kur’an elden gidiyor diyen kumandan NERDESİN?
Şarapnel yemiş sallanan kolunu çekip koparan, ardından düşmana saldıran, Edincikli Mehmet, NERDESİN?
Ölürken: ’’Lapsekili İbrahim Çavuş’tan bir mecidiye borç aldıydım, söyleyin hakkını helal etsin, diyen o iman NERDESİN?
Ölüme emir almış, arşa yükselmek için sabahı bekleyen kutlu alay, NERDESİN?
Düşmana ordu görünen aslan nefer, Yahya Çavuş, NERDESİN ?
Git, sen de git! Elimde bir tek sen kaldın ama ben seni bu günler için doğurdum, küffar çiğnerse bu vatanı hakkımı helâl etmem diyen yaşlı gözler, NERDESİN?
Küffar olmuşken tek millet, ezecekken şuheda toprağını, düşmanın üzerine inen gizemli bulut, NERDESİN?
Lahavle çekip, imkânsızı kaldıran Seyit Onbaşı, NERDESİN?
Azrail tırpanlarken her gün binlerce neferi, Mülazım Mehmet Selim’in cesareti, NERDESİN?
Eşini Çanakkale’de şehit verdikten sonra, ’’Evladım babanız gelirse beni çağırın ha! Tembihini her gün yapan, ölüm döşeğinde: “Hoş geldin bey!” deyip ruhunu teslim eden aşk, sevda, sadakat ,NERDESİN
Mektubunda ’’Benim için ağlama ,razı değilim; zifaftaki sözümüzü unutma!” sözüyle helallik isteyen Üsteğmen Zahit’im, NERDESİN?
Çanakkale’yi hakkıyla yazacak kalem, NERDESİN?
Göz koymuşlar alçaklar meğer yurdumuza, Türk’ü, Kürt’ü, Çerkez’i, Laz’ı koştuk omuz omuza... Çanakkale’de kanla perçinlenmiş kardeşlik, NERDESİN?
VE EY ÇANAKKALE RUHU! NERDESİN?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.