- 339 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Yaşama tutunabilmeden
..
..
Afsız ve sorgusuz olmalıydı bu gecem.
Sokağın ışıkları sadece duvarlarıma yansımakla kalmalıydı. Belki çok bir üşümüşlük hissi kalabilirdi yanımda. O da yüreğime ilişmeden.
İlahi bir kelamın huzur döngülerine ihtiyaçsızlık mıydı bu sokaklar? Yoksa beton yığınlarının bir şarap şişesi gibi tutuşu muydu ellerinden şehri? Bilemiyorum.
Ama yine de düşünmeden edemeyeceksem eğer, üşüşme aklıma ne olur gecem? Yalnızlığıma acı bir kez olsun.
Bir an, rüzgarın dokunuşuna muhtaç olduğunu iliklerine kadar hisseder ya insan… Hissedemiyorum nedense seni ey benliğim… Sanki sen ben değilsin, ben de sen.
Kaç beden yatağa mahkum bir ızdırabın koylarındadır, kaç üşümüşlüğü vardır minik bir varoluşa sığınışların titreyen bedenleri, kaç meyhane köşesinde sızmışlığı ya da ölüme ramak kalalığa biganeliği vardır ölümün bilebilir misin? Bilebilir misin gecem…
Afsız ve sorgusuz olmalıydın oysa, öyle demiştik ya hani…
Ama iki yüzlü ve bencilim işte, bencil… Tıpkı benliğin "ben"i gibi, ene ve ateş…
Yorgun olduğunu hiç görmediğim halde ateşlerin, bu sönüşlerime sebep kim, ya da kimler?
Öylesine döngüsüne mahkum, sınırları çizilmiş bir hayat. Ve kıramadığım tüm şişeler… Sanki şeffaf bir mahrumiyet, sanki şeytanın iğrenç bir iğvası… Bedenim öylesine aklıma muhalif.
Ve her seferinde yeniden başa döner listemde Yasmin Levy…
Una noche más… "Bir gece daha" diye diye…
Senin hayalinin uzaklaştığını anımsıyorum
Toprak ayaklarımın altında batıyordu
Boşluğa düşüp kayboldum
Yaşama tutanabilmeden…
Tam da gecem, işte böyle… Kayboldum boşluğuna düşüp nice zamandır… Yaşama tutunabilmeden…
Tıpkı Sisifos’un cezalandırılışı gibi... Ölüler Ülkesi tanrılarının onu sonsuza dek taş yuvarlamaya mahkum edişi gibi... Hedefe her yaklaşmada taşı yeniden aşağı düşürüşü gibi...
Oysa benliğim, Sisifos’un döngüsü gibi bir hayattan ne umabilirsin ki, Kur’an gibi bir hakikat yanıbaşında tüm çıplaklığıyla ayan beyan ortadayken…
.
.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.