- 303 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
GRİ ŞEHİR
Siyah bulutların kapladığı bu şehrin her zaman gri görünüşü vardır.Merdivenlerle inip çıkılan mahalle araları, yokuş yukarı ve de yokuş aşağı yollarıyla çevrelenmiş şehirde yokuşta bulunan bir mahallenin pembe boyalı dört katlı bir evinde yaşamaya başlayalı çok değil üç ay oldu.Yaşadığımız apartman arkadan dört önden iki katlı görünen bir ev.Biz üçüncü katta yani ön taraftan ilk katta kalıyoruz.Mutfak penceremiz komşularımızın oturup sohbet ettikleri beton tabanlı ,avlulu bahçeye bakıyor.Komşularımız gri şehrin aksine misafirperver,neşeli, içten insanlardır.Bu da onlara yaşadığımız gri şehre inat pembe düşlerde yaşıyorlarmış havası veriyor.Çünkü komşularımız çat kapı gelip gidebiliyorlar,birbirlerinden çekinmiyor,çocuklarını,evini emanet edebiliyorlar ve zor günlerinde hep bir arada oluyorlar.Tabii eğlenceleri de hep beraber.Sofralar kurulup apartmanın kapısında piknik yapar gibi çaylar,kısırlar,börekler,çörekler yapılıp yeniyor,sohbetler yapılıyor.Çocuklar mahalle aralarında istedikleri gibi oynayabiliyor.Birbirine güvenin şehri burası.
Annem ilk başlarda bu yakınlığı bir garipsedi.Çünkü biz büyükşehirde sekiz katlı apartmanda birbirimizi tanımazdık sadece bazılarıyla merhabalaşır fakat yakın olmazdık.Adeta büyük şehrin insana aşıladığı korkaklığı,bencilliği ve yoğunluğu içselleştirip birer kukla haline gelen insanlardık.Annem evde bize ve ev işlerine koştururken,babam evden işe,işten eve ,biz birer yarış atı gibi sınava hazırlık için okul,dershane,ev arası koşuşturmadaydık.
Ben on dört yaşına buraya geldiğimizin ilk ayında girdim.Karşı komşumuz Nuray teyze annemi elinde yaş pastayla görünce sormuş “nedir bu “diye .Annemde yaş günüm olduğunu bu sene de evde değil hazır pasta aldığını söyleyince,akşama üst komşuyla hediyeleri elinde doğum günümü kutlamaya geldiler.Çok şaşırdım.Daha önce ailem ve arkadaşlarım ve de çok yakınım olan kişiler hariç kimseden hediye almamıştım. O akşam ailem ve komşularla birlikte oturup doğum günümü kutladık.Aslında ilk başta davetsiz misafirlerimiz sürprizdi ama o akşamdan sonra iyice yakınlaştık.Annem de komşulara katıldı;onlarla oturmalara,günlere gidiyor bu vesileyle.Evimiz şenlendi diyebilirim.
Bu misafirlik koşuşturmasından öğrendiğimize göre bu mahallede,bizim evin sol tarafındaki merdivenlerden inince üçüncü evde aşkları dillere destan iki yaşlı çift yaşıyormuş.Hatta bir gün komşularla annemi misafir etmek istediler.Çok şaşırdım.İki yaşlı insan nasıl kendileri yaşar ve misafir davet eder ki dedim kendi kendime.Çok uğraşlarla kazandığım fen lisesinin ödevlerini akşamdan yaptım,şansıma misafirlik cumartesi günüydü ve bende annemle gittim.Çünkü çok merak ediyordum bu iki yaşlıyı.
Zarife teyze ile Müfit amca bizi tüm kibar halleriyle kapıda karşıladılar.Öyle tatlıydılar ki… Müfit amca beyazlaşmış saçları,sakalları,kalın çerçeveli gözlükleri,bükülmüş beliyle ve muntazam Türkçesi ile çok zarifti. Zarife teyze de mavi gözleri, tülbendinden görünen kırlaşmış saçları, tombul yanakları olan bir kişiydi.Tabii onun da Türkçesi çok iyi.Bükülmüş beli, etrafta salınarak yürümesi ve adı gibi zarif hareketleriyle kendine hayran bırakıyordu insanı.Kırıcı olmayan, kibar,sevgi dolu konuşmaları vardı.İnsan onları günlerce dinleyebilirdi.Zaten mahallelinin gönlünü kazanmış bu iki ihtiyarı kucaklamak istememek içten bile değildi.
Konuşmaları öyle saygı ve sevgi doluydu ki insanı içine çeken bir halleri vardı.O gün bu sevgi ve saygıyla geçen yıllarını birbirlerine yaptıkları tatlı latifelerle anlattılar.Zarife teyze ve Müfit amca bu ilin tek lisesinde birlikte okumuşlar.Tabii ilk önce Zarife teyze 1937 doğumlu olarak o yıllarda okutulan az kızdan birisiymiş.Babası bu şehrin ileri görüşlü ve kurtuluş savaşında Atatürk taraftarı olmuş sıkı Cumhuriyetçilerden birisiymiş.Kızını da okutan o devrin nadir babalarındanmış.1938’de kurulmuş olan bu ilin tek lisesine ilk okuldan sonra orta okula okuması için göndermiş.O zaman orta okuldan başlayan bu lisede tanımışlar birbirini.Müfit amca da buraya çalışmaya gelmiş sonra da buraya yerleşmiş bir tüccarın oğluymuş.Okulda tanışan bu iki çocuk daha ilk karşılaşmalarını seksen beş yaşında bile hatırlıyorlardı.Müfit amca orta okula başladığı ilk gün okulun bahçesindeki sırada en önde duran beyaz kurdeleli kızı hemen görmüş ve arkadaşlarıyla konuşmasını izlemiş.O senelerde öyle hemen takılmak,kızlara bakmak ayıp bir şeymiş.Müfit amca bu kızın dikkatini çekmenin başka yolunu aramaya karar vermiş.Zarife teyze de aynı sınıfta olmalarına rağmen Müfit amcayı fark etmemiş.O zaman Müfit amca karar vermiş zeki ve çalışkan olduğu derslere ilgisinden anlaşılan kıza kendini göstermek için çok ders çalışıp başarılı olmalıymış.Zarife teyze diğer arkadaşları gibi erkeklere bakmaz,zaten erkekler de kızları rahatsız etmezler, aşırı hareketlerden kaçınırlarmış.Müfit amca da öyleymiş ama aklında hep Zarife teyze varmış.Ona saygıyla yaklaşmalıymış çünkü kızlara saygıyı babasından öğrenmiş.Bir ay olmuş ki Zarife teyze okul çıkışı yolun ortasında yağmurun altında ıslanmaya başlamış.Çünkü denizin rüzgarı şemsiyeyi ters çevirip kırmış.Yanında arkadaşlarından birisi de yokmuş.O sıra Müfit amca heyecan ve korkuyla yanına yanaşıp “affedersin ben sizin sınıftanım isterseniz benim şemsiyemi kullanın,ıslanacaksınız” demiş.Zarife teyze çok üşümüş ve Müfit amca da eline şemsiyeyi verip arkadaşlarının yanına gidince mecbur şemsiyeyi kabul etmiş.Zarife teyze yarınki gün şemsiyeyi geri vermiş ve arkadaşlıkları da böylece başlamış.Buna aşk denilemezmiş ama Müfit amca onun yanında huzurlu oluyor ve hiç okul bitmesin istiyormuş.Müfit amca da neden böyle olduğunu ve neden hep onu düşündüğünü anlamıyor ama arkadaş olarak yanında olmak istiyormuş.Sonuçta orta okula başlayan iki çocukmuş onlar.Böyle saygıyla konuşulan,ders yapılan,zamanla da birlikte okul bahçesinde yürünen bir arkadaşlık doğmuş aralarında.Müfit amca bu hissettiğinin aşk olduğunu abisinin söylemesiyle anlamış ve o zaman henüz 13 yaşındaymış.
Zarife teyze ise okulda etrafında bitiveren bu çocuğun yanında olmasından hoşnutmuş ve bir gün sınıf arkadaşları Hatice bir mektup getirmiş.Hatice de mektubu Müfit amca ve Zarife teyzenin aynı mahalleden arkadaşı Rauf ‘dan almış.Zarife teyze de hoşlandığını ve o yanındayken vakit geçirmenin çok güzel olduğunu hissediyor ve düşünüyormuş ancak Müfit amcanın duygularını bu kadar açık dile getirip mektup yazmasından hoşlanmamış ve utanmış.Mektubu geri çevrilen Müfit amca çok üzüldüğü için okula gelmemeye başlamış.Hem yaptığından utanmış hem de nasıl davranacağını bilememiş.Zarife teyze de aynı mahalleden ablası Zahide’ye okulda Müfit amcayı göremeyince her şeyi anlatmış ve üzüldüğünü söylemiş.O da “bu aşk” demiş.Aslında dillendirmek zormuş ikisi için de ama bunun sevda olduğunu birbirinden uzak durmaya başlayınca daha iyi anlamışlar.Bunun aşk olduğunu ilk dillendiren abla ve abi ikisinin de üzüldüğünü görünce birbirinden ayrı fakat tek amaç için bu iki gencin arkadaşlarıyla konuşup aralarını yapmaya çalışmışlar.Zarife teyze yanaşmamış.Ama içi de acıyormuş.Böyle tam iki yıl geçmiş 15 yaşına geldiklerinde, liseye giderken Zarife teyze zaatürre olmuş.Çok üzülen Müfit amca sınıf arkadaşlarını toplayıp kızlı erkekli geçmiş olsuna gitmişler.Tabii bunun onun fikri olduğunu birbirlerine sevgilerini anlayan sınıf arkadaşları belirtmişler.Sonra iyileşip okula gelen Zarife teyze okulda Müfit amcayı bulamamış.Çünkü ailesiyle trafik kazası geçirmişler ve hastanede yatıyormuş,yaralıymış.Müfit amcanın yakın arkadaşı Rauf sırf Zarife’yi oraya getirmek için geçmiş olsun organizasyonunu hazırlayıp tüm sınıfı hastaneye götürmüş.Müfit amca iyileşip okula ilk gittiği gün konuşmaya karar vermiş.Böylece Müfit amca çekinmeden sınıfta yalnız kaldıklarında duygularını ve bunları açıkladığı için üzgün olduğunu çünkü onu kırmaktan korktuğunu ama Zarife’siz bir saniye bile geçirmenin çok zor olduğunu anlatmış.Zarife teyze bir şey söylememiş önüne bakmış ki bu da sevgisine karşılık verildiğini Müfit amcaya göstermiş.
Lise sona kadar saygılı,aşırı olmayan bir sevgilikleri olmuş.Mektuplaşıyorlar ve okulda arkadaşlarıyla birlikteyken konuşuyorlarmış.Yani onların tabiriyle yeni yetmeler gibi vıcık vıcık değilmiş sevdaları.
Okul bitince Müfit amca postanede çalışmaya başlamış Zarife teyze ise babası istemediği için çalışmıyormuş.Babası üniversiteye göndermek istediyse de Zarife teyze gitmemiş. Bunun nedenini annesine söyleyen Zarife teyze babası isterse istemeye geleceklerini de belirtmiş.Çünkü Müfit amcanın babası, oğlunu evlendirmek istiyormuş ve oğlu da sevdiği olduğunu söyleyince istemeye gidelim demiş.Zarife teyzenin annesi kocasına her şeyi anlatmış ve o da kızıyla konuşup okumak istemediğine emin olup olmadığını sormuş o da müsaade ederse istemediğini söyleyince babası da “oğlan kimlerden” diye sormuş.Babasının tüccar Ragıp olduğunu duyunca tanımış.Çünkü tüccar Ragıp da tanınan birisiymiş.Ne de olsa küçük şehirmiş o zamanlar.İşinde gücünde,kimseye karışmayan,iyi huylu birisiymiş bu Ragıp.Zarife teyzenin babası çocuğu da araştırmış ve gelsinler buyursunlar ,istesinler onayını da alınca isteme ve nişan olmuş.Ardından dokuz ay sonra evlenmişler.
O gün bugündür de bir kez bile birbiriyle yüksek sesle konuşmamışlar.Şehirde herkes tanımış bu çifti çünkü adı sanı bilinen iki kişinin çocuklarıymışlar.Çocuk çok istemelerine rağmen olmamış.Etraftan çok yadırgayan,Zarife teyzeyi küçümseyen,Müfit amcayı ayıplayan laflar çok dönmüş ama birbirlerinden vazgeçmemişler.Aileleri de hiç sorun yapmamış.Çünkü Zarife teyzenin babası kadar Müfit amcanın babası da aydın görüşlü olmakla birlikte iyi de birisiymiş.Sonra Müfit amcanın abisinin ortanca oğlunu büyütüp okutmuşlar şimdi doktor olmuş ve Antalya’da yaşıyormuş.
Müfit amca “bizim aşkımızın büyük olduğunu söylerler ,evet çünkü biz birbirimizi ilk gün sevdiğimiz gibi seviyoruz ve birbirimizin kendine ait bireyler olduğunu biliyor ve saygı duyuyoruz.O kadar çok zorluk yaşadık ki çocuğumuz yok diye .Neler söylenmedi ki umursamadık.Bizim bir şansımız vardı ailelerimiz de anlayışlıydı.Siz siz olun saygıyı sevgiden önde tutun ve sevginizin büyüdüğünü göreceksiniz “ dedi.Bunları çayları tazeleyen Zarife teyzeyle anneme ve bize bakarak söylerken bir yandan da Zarife ’sinin elinden tuttu.Oturdular ve birlikte çaylarımızı içtik annemle Nuray teyze mutfağı topladılar ve evlerimize döndük.
İşte o gün aşkı kalıcı yapanın anlayış,saygı ve bitmeyen sevgi olduğunu öğretti bana bu iki yaşlı aşık.O çocuk denebilecek yaşta başlayan aşkları seksen yıla yakındır devam ediyordu.Herkesi hayran bırakan aşkları anlayışın eseriydi.Farklı olmasa da onları birbirine bağlayan aşkın kendisiydi.Tabii onlar o kadar candan,kibar ve temizlerdi ki efsane olmamaları mümkün değildi.
Bu gri şehrin renkli insanları yaşamanın güzel yanlarını gösterdi bana.Geçen gün gri şehrin mavi denizinin kenarında ailecek kordon boyu yürümeye gittik.Maviliğiyle hür ve enginliği gösteren bu şehre iyi ki gelmişiz.Annem monoton ev işleri ve bizle ilgilenmek haricinde bir yaşantısı oldu.Abim gizlese de aşık,belli oluyor.Konuşurken duydum.Ben liseyi kazanmak için hayatın sadece ders çalışmaktan ibaret olduğunu zannederdim .Oysa hayat okumanın yanında yaşanılası bir kavrammış.Dünyaya bıkkın bakarken şimdi dünya çok güzel.Babam komşularla iyi vakit geçiriyor ve yüzünü nadiren gülerken görüyorken artık yüzü ışıl ışıl.Bu şehir hepimize “huzuru” öğretti.
ÇİĞDEM KARAİSMAİLOĞLU
2022/HAZİRAN
YORUMLAR
Başlığı gri şehir olsa da doğal ilişkilerin yaşandığı her şeyin geçmişte kaldığı günlere götüren ve o zamanlarda yaşanan aşkların şimdiki aşklar gibi hercai olmadığı her şeyin dürüstçe yaşandığı sürükleyici bir üslupla muhteşem güzellikte yazılmış paylaşımınız için gönülden kutluyorum tebrikler efendim.
En içten selam ve saygılarımla.
Esenlikler diliyorum.
EDEBİYAT DEFTERİ AİLESİ🏡100 kıta~ şiirinden
ARİF SAMİ İĞDE'miz edebiyat bilendir
OBADİ dost yürektir; çağırmadan gelendir
ÇİĞDEM* her şeye rağmen umut edip gülendir
Her şey gayet yolunda sorun bize gelmedi
*Karaismailoğlu
* Şiir ilavelerle birlikte toplu olarak eklenmiştir.
Çiğdem Karaismailoğlu
Şiirinizde olmak da beni çok mutlu etti ve gurur duydum.Bunun için de teşekkür ederim .
Saygılar sunuyorum. Esenlikler dilerim.