YARADILIŞ VE TOPRAK
YARADILIŞ VE TOPRAK
Allah canlı cansız âlemi var ettikten sonra bilgilerimize göre en son insanı yaratıyor. Diğer canlılardan ayrı olarak insana akıl denilen düşünme fikir üretme, bilimsel veriler ortaya koyma melekelerini de veriyor. İşte insan bu nimetleri den dolayı diğer canlı varlıklardan ayrıcalıklıdır.
Hayat dini açıdan bakılınca suda ve toprakta başlamış. Toprak ile suyun buluşması sonucunda canlılar oluşturulmuş. Bilimsel incelemelerden de anlaşıldığı üzere toprakta bulunan kimyasal elementlerin nerdeyse hepsi insan yapısında da mevcut. Bu da bize bu gerçekliliği gösteriyor. Dünya üzerinde insanlar daima evrimleşiyor. Yani maymundan bu günkü insana dönüşüp gelmiyor. Tekâmül edip geliyor. Bundan iki asır önceki durum ile bu günkü insanlar arasında her şey aynı mı duruyor. Yeni buluşlar icatlar aklın kullanım kapasitesinin artırılması ile devamlı gelişim içindeyiz.
İlk insan olarak Adem yaratılmış. Adem’in ege kemiğinden yani kaburgasından eşi dişi birey Havva yaratılmış deniyor. Bu doğru değildir. Erkek ege kemiğinin bir tanesinin eksik olması gerekmez mi? Bunu da bırakalım yaratıcı güç Allah insanı iki eşey cins olarak aynı anda yaratım diyor. Toprak ile suyun birlikteliğinden var ettiğini söylüyor. Hatta kuranda ki Nuh suresinde insanları bitki gibi yaratık diyor. Yine yaradılış konusunda kuranda birçok ayetlerde konu ediliyor.
NUH SURESİ.71/17
Allah sizi de yerden bitki bitirircesine bitirip büyüttü.
İnsan toprağın tüm özelliklerini ve kimyasallarını barındıran var olan kimyasalların insan yaşamında azalıp çoğalması veya dengesinin bozulması hastalıklara sebebiyet verir. Vücut bunları devamlı Allah’ın yarattığı ölçülerde tutmaya çalışır. Eğer yediklerinden ve dışarıdan yapılan yanlış müdahaleler bu dengenin bozulmasında etken olduğunda da insan vücudu hastalanır.
Bundan dolayıdır ki hem yaradılışın hem de canlılar için yaşam besin kaynağıdır. Toprak ölü bir materyal olmayıp kimyasal yapısı itibariyle, bakteriyel zenginliği ve çeşitli börtü böceklerin yaşamasına ev sahipliği yaptığı onlara adeta analık ettiği, yetiştirdiği, büyüttüğü canlı ve daima hareketli bir yapıdır.
HİCR SURESİ: 15/26
Andolsun insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
Bütün canlılar halen su, toprak ve hava ile yaşamıyor mu? Şimdi düşünelim hayvanların etinden sütünden ve diğer kısımlarından yaşamak için faydalanmıyor muyuz? Ekmeği toprağa ekilen buğday ve sebzelerinden elde etmiyor muyuz? Allah’ın bize nimet olarak sunduğu tüm sebzeleri bitkiden temin etmiyor muyuz? Ağaçların oluşumu gelişip serpilerek açtığı çiçeklerin değişik tat ve lezzette meyvelere dönüşmesi Toprak ve suyun sayesinde olmuyor mu? İşte yaratıldığımız ana organizmamız toprak onu besleyen destekleyen de su.
Su bilhassa yaşayan canlıların temelidir. Onun toprakla buluşması tüm âleme canlılık vermiyor mu? Yeniden tabiat canlanıp diğer tüm canlı varlıklara nimetler sunmuyor mu? Bir canlı varlık olarak insan vücudunun da % 60 dan fazlasını su teşkil ediyor. Canlı olmanın temelin de su vardır. Çeşitli organizmalar içinde barındıran toprağında su ile dostluğu değil mi güzellikleri sunması.
Tüm canlılar İnsan, hayvanlar ve bitkiler devamlı doğuyor çoğalıyor hem cinslerini n devamını sağlıyorlar değişik durumlarda bu üzerinde yaşadığımız âlemden bizce gaip olan ahret denilen âleme göçüp gidiyor. Sonuç olarak tekrar yaratıldığı ana maddeye katılıyor.
Allah tüm peygamberleri yeryüzün de halife görevlendireceğim beyanı onlara emrettiği sunduğu bilgilerin toplumlarına iletilmesi insan olma değerlerinin edinilmesi içindir. Yaşamın zorluklarını göğüslemek yaşarken hayattaki güçlükleri yenmek azmi, ihtiyaçların karşılanması için çalışma gücünün kamçılanması, âlemde var olan canlı ve cansız varlıklardan faydalanma yollarının bulunması ve sahiplenilmesinin ahlaki değerlerde edinilmesidir.
Varlıkları yaratmış ama ayrıcalıklı olarak insan denilen bir türe ise kendi bilgilerinden cüzü derecede beynine ta ki ana rahminde iken yüklemiştir. Beyinde yüklü bu cüzi verileri akıl denilen güç vasıtasıyla tekâmüllüğünü gelişimini de açık bırakmıştır. Bunu geliştirmeyi daha verimli kullanmayı insanın karakteristik hal ve davranışına vermiştir. Bundan dolayıdır ki aralarından halife yani resuller seçerek insanlık çizgisinin sapmalarını da önlemeyi yine kendileri vasıtasıyla sağlamayı benimsemiş.
Tüm varlıklardan üstün tutarak kendisinin velisi saymış ve aynı zamanda birbirlerinin de velisi olduklarını bildirmiştir. İnsan yapısına inanç ve iman düşüncesini de yükleyerek gelişimini devam etmesini, özgür ve bağımsız sadece kendine has gerçeklerin rotasında yaşamını sürdürmesini istemiştir. İşte diğer canlı varlıklar kendisine uygun görülen içgüdüleri ile yaşamlarını sürdürürken insan aklı yani zekâsı yeniliğe, buluşlara, yeni icatlara uygun evrimleşe bilen bir yapı vererek yaratılmış.
Yaşadığımız dünya da kâinatı gözleyince her şeyin o kadar düzenli oluşturulduğunu görüyoruz. Bütün taşların bir satranç düzenindeki gibi yerli yerine konulduğunu anlıyoruz. Bu düzenli kurulum ne yazık ki bize bunları sunan gücün hilafına aklımızın zaaf ve zafiyetinden günler, aylar ve yıllar geçtikçe yıkmaya harap etmeye çalışıyoruz. Hızla bu âlemde kendi kendimize yok ederek ve yok olmamıza koşuyoruz. İnsanlık bu gidişat devam ettiği sürece kendi sonunu sıfırlıyor. Bu güzelim âlemin sonunu getirmede kilo metreleri gittikçe kısaltıyoruz.
İnsanlar hiç son bulmayan aşağılık sayılacak hareket ve davranışlarıyla onlara uygun görülen üstün varlık oluşumlarını yok ediyorlar. Yarattıkları vahşetler, cinayetler, cinsiyet farkı gözetmeksizin tecavüzler ve tacizler gibi aşağılık ve gayri ahlaki ilkellik duygularının depreşmesi bu sonuçları ortaya çıkarmıyor mu? Ruhumuzun temizleyemediğimiz köşelerinde yer alan bencillik, zorbalık, kin ve nefret duyguları, çıkarcılık, ahlak dışı her türlü arzularımız kişi ve toplum olarak çöküşümüzü hazırlamı
Allah’ın tüm canlılar arasında üstün kıldığını belirterek övgü verdiği insanlar olarak cehalet çemberini yıkalım ki insan olma onuruna göre yaşayalım. İnan ve iman yönünden din dışı saçmalıkların peşinden sürüklenmeyelim. Allah’ın kolaylaştırıcı olduğu İslam akidelerini külfete dönüştürüp zorlaştırmaktan kaçınıp kolaylaştıralım. Şunu unutmayalım sonradan İslam’a sokulan yerli yersiz yoz ritüellere uymak değildir din. İbadet esenlik ve mutluluk içinde yaşamımızı sağlayan Allah’a sadece teşekkür etme ve davranışlardır.
Nerden yaratıldığımızı özümüzün ne olduğunu bilerek yaşamalıyız. Zihinlere, beyinlere, düşüncelerimize ve fikirlerimize duvar örmeyelim. Ahlaki değerler içinde kalındığı sürece özgürlükler zincirlemeyelim.
Durmuş Karabağlı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.