VİCDAN VE İNSAN
VİCDAN VE İNSAN
İnsanlar hayatlarını sürdürürken karşılaştıkları iyilikleri kötülükleri ve zorlukları kolaylıkları birer anı olarak geçmişe bırakırlar. İşte bu yüzden geçmiş ile hesaplaşırken oraya en güzel anıları bırakmalıyız. Asla keş kelere, kuşkulara kapılmamak için hayatını aklını kullanarak vicdanımızla hareket etmeliyiz. Bunu becerip başarır isek keşkelere ve kuşkulara düşüncelerimizde yer kalmamış olur. Ne yazık ki pişmanlıklar geçmişi geri getirmiyor. Aynı zamanda hayatımızda giderilmesi unutulması imkânsızlaşan hatıralar bırakıyorlar.
Geçmişimizde en güzel anılacak yâd edilecek anılar bırakmamız için vicdanımızı ve aklımız hep güzele ve iyiye yönlendirerek kullanmak gerekir. Hep iyiye güzelliği doğru yol almak en çıkar rotamız olmalı. Hiçbir zaman yaratandan uzaklaşmadan onun aydınlatıp yaşamımıza sunduğu yolda ilerlemeli. Karanlığın acı veren dehlizlerine sürüklenmeden aydınlığın peşinden gidilmelidir.
Allah kullarına akıl vermiş ama onu doğru çizgide gerekli olduğun da kullanmamız gerekir. Bunu yaparken de vicdan denilen insanlık duyguları frenlenmeden kin ve nefrete dönüşürse, aşırı zevklere harcanırsa, bu ve benzeri konular için körüklenirse başkalarına zulmetmeye dönüşüp zalimleşme başlarsa vicdan artık kirlenmiş olur. Daha çok biriktirme daha çok hırs ve kin duyguları hastalığına vicdan müptela olur.
Din adı altında vicdanlar kirletilerek, akıl ortadan kaldırılarak adeta uyuşturulmuş işlemez hale getirilmiştir. Köleliğe son vermek, insan onurunu olması gereken seviyeye yükseltmek, insanlığın acılarını ıstıraplarını ortadan kaldırmak, zulmü bitirerek zulmedenleri soyutlamak için gelen din bu gün o peygamberin önerdiği günümüzdeki din olamaz. Vicdansızlığın esiri durumuna sokulan aklın kullanımını geriye iteleyen din anlayışı asla insancıl vicdani değildir.
Kendi içine kapalı, tutkuları olmayan, zenginliği sadece maddiyatta arayan, yaşama bir anlam verecek emek harcamayanlarda vicdan aramak beyhudedir. Yaşarken aklını ve vicdanını kullanmayan insanlardan kendisine, ailesine, etrafına ve topluma hiçbir fayda ve yarar beklenemez. Öyle bir vicdan sahibi olunmalı ki insan asla karamsarlığa düşüp rotasını karanlığa yönlendirmemeli. Düşünceleri hapsetmekten, karartıp özgür fikirlerden uzaklaşmadan sıcak ve samimi sevgi, dostluk ve kardeşlik duygularını kullanmalı.
İnsan kendi bedeni içinde hapsedilmiş, sıkıştırılmış duyguları köreltilmiş olarak yaşamamalıdır. Aklını kullanarak vicdanını devreye sokarak kilitlenmiş duygusal zincirlerini kırmalıdır. İnsan varlık olarak doğduğu andan itibaren aile içinde örf adet ve geleneklere göre eğitimini almaya başlar. Çocukluk zamanlarında çevresinden okul çağında ise okullardan eğitimini alarak hayata mümkün olduğunca hazırlanmış olur.
İşte hayatta ister çevrede ister okullarda verilen eğitim vicdana dayalı aklın kullanılmasına endeksli olursa doğru ve geçerli bir eğitim ortaya çıkar. İyi düşünebilmek faydalı fikirler üretebilmek emek yoğun faydalı çalışmalarda bulunmak ancak vicdani ağırlıklı aklın eğitilmesi ile sağlanır. Bir düşünür olan La Edri’nin şu sözü ne kadar yerinde. Bir aptalın hatasını düzeltmeye kalmayın, sizden nefret edecektir. Bir bilgenin hatasını düzeltin, size minnettar kalacaktır. LA EDRİ
Âlem denilen bu dünya enerjiler bileşkesidir. Her varlığın kendine has enerjisi vardır. Zaten her nesne enerjiden oluşur. Bu enerji yapıyı günümüzde maalesef akıl bile çözmüş değil. Çünkü bunu hazırlayıp sunan ve yöneten bir gücün olduğu gerçeğini bilmek aklın sınırları içinde kalıyor. Bu problemi çözmeye de akıl yetersiz kalmış oluyor.
Vicdan insanın kendi kendisini yargılama gücüdür. Düşüncelerinin itici gücüdür. Özgür iradenin kullanılmasıdır. Vicdan ile insanı değerlendirirken bizim konumuza ışık olacak olan ahlaki değer taşıyan vicdan anlayışımızdır. Bu ise iyiliklere karşılık olan kötülükleri ayırt etme kapasitemizi işaret eder. Bilhassa yargılama makamların da bulunanların iyi ile kötü, suç ile ceza ayrımını yasalarla çözemediği zaman vakla dayalı vicdanının sesine dayanarak karar alınmalıdır. Hangi konuda ne zaman ki bulunulursa bulunulsun insanlar aklını kullanırken vicdanını da yanlış kullanabilirler.
Karar vericiler Allah korkusu ahlaki değer ölçüleri kanunların verdiği öneri ve vakıf oluşunu da dikkate alarak vicdanlarını kullanırlarsa doğruya erişirler. Olaylara doğru ulaşmak için arayıp bulmak gerçeği yakalamak duyguları pozitif yönlendirerek kalp ile hissederek sonuca varmak gerekir. İşte o zaman vicdan devrede demektir. Tabii ki bu vicdani düşünce olumlu yönde meydana gelmiş ise. Burada iyiyi ve kötüyü ayırabilen ahlaki duygulardır.
İnsan ne olursa olsun doğru karara varabilmesi, hakkaniyete uyarak olayı değerlendirebilmesi yanılgıyı azami olarak azaltarak sonuca varması için en son vicdan denilen duygularını devreye sokmalıdır. İnsanın okuması tedrisat yapması en yüksek okulları bitirmesi ahlaki ve vicdani olarak topluma hazırlamamış olabilir. Okumak okullar bitirmek değildir. Ahlaki ve vicdani eğitmek olmalıdır. İnsanı okuturken hayata bu yönde hazırlamak eğitmek amaç olmalıdır. Bu yazının sonunu Nobel bilim adamımız değerli Profesör Aziz Sancar’ın aşağıdaki veciz sözleri ile bağlamak istiyorum.
Hiç çalmadım, günah olduğu için değil, karaktersizlik olduğu için. Muhtaçlara yardım ettim, sevap olduğu için değil, insan olduğum için. Hiç rüşvet almadım, haram olduğu için değil, etik olmadığı için. Yani, insan olmak için önce vicdanımız olmalı. AZİZ SANCAR (Nobel Ödüllü bilim adamımız.)
Durmuş Karabağlı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.