- 342 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
İmza
Daha çok şiir yazmak istedim ya da böyle olmasını arzuladım. Düz yazı ya da makale tarzı yazmak istemedim bugüne kadar. Belki de kendime güvenemedim, bilemiyorum. Ancak bir şeyler yazmanın zamanı da geldi diye düşünüyorum.
Peki ne yazmalı. Ne yapmalı, ne etmeli. Bir şeye yaramalı en başta herhalde madem buraya bir emek vermek istedik. Hakkını da en azından vermeli. Başlayalım o vakit... Hadi hayırlısı inşaAllah...
İmza... Nedir imza? Sadece bir kaç çizgi parçası mı? Ya da Seni anlatan bir şifre mi? Veya resmi işlemler için uydurduğun bir tür mühür mü? Yahut Sen misin? Farklı cevaplar verilebilir elbette. Mesele cevapta da değil. Ne hissettiğinde. Amacının ne olduğunda muhtemelen.
İnsan belli aşamaları geçince kendini gerçekleştirme ihtiyacı doğar der gelişimciler. Kendini gerçekleştirme ne ola ki? Diyenler olabilir muhtemelen. Yine farklı cevaplar, tanımlar ve kavramsallaştırmalar da ortaya çıkabilir. Lakin bana göre bu dünyaya gelme amacımızı tam olarak anlama, kavrama ve yaşamına aktarma işi diye bir cevap verebilirim. Biraz cafcaflı oldu gibi ancak edebiyat dediğimiz şey tam da bu değil mi?
Yazma, bir şeyleri tarihe nakşetme isteği niye ortaya çıktı ki? Laf olsun diye değil elbette. İnsanın içinden gelen bir şeyle alakalı olsa gerek. Basit bir dürtü değil bu. Hayatta kalma isteğiyle ilgili, tutunma ve unutulmama arzusuyla ilgili bir mesele en çok da. Hayat sahibi olmanın bir sonucu muhtemelen de. İnanan insanlar için İlahi bir açıklaması olan bir mevzu esasen. Kalıcı olma arzusu. Bu dünyanın geçiciliğine rağmen az da olsa, belli bir düzeyde de kalsa kalıcı olma muradı var. Belki çok nefsani bir duygu. Lakin bu dünyaya gelmişken hem hayatı iyi yaşamanın bir gereği hem de hatırlanma arzusunun bir getirisi. İnsan bu dünyaya imzasını atmak ve bu imza ile hatırlanmak istiyor. Ve bu imza insanların lehine ve iyiliğine ise herkes ne ala diyor. Tersini ise kimse düşünmek istemiyor bile. İyi olanın imzası da ve kendisi de makbul yani. İyi ki de öyle. Dünyayı güzelleştiren zaten iyi dediğimiz dünyevi her türlü mahlukun imzası değil midir zaten? Sözün çekiciliği bitmez. Devamı da çoğalır.
Elimizden geldiğince, gönlümüzden geçenleri, zihnimizden dökülenleri buraya işlemek istedik. Hayatın bir anına, belli bir aralığına az da olsa kendince bir katkı sunmak, hayata naçizane bir imza atmak istedik. Dilerim iyi yapmışızdır. Selametle...
YORUMLAR
Hiç bir şey anlatmadığı halde çok şey anlatan üsluplar vardır. Güzel bir girişti. Belki unutulmama isteği öne çıkmış gözüküyor ama işin başında sanırım tamgalama var. İz, işaret ve sembol. Önce hayvanları ve sonra yerleşim yerlerinin tamgaladık. Son inançlar geldi, dini semboller ve sonra yavaş yavaş renkler girdi dünyamıza.
Yazmak kendini bulma ihtiyacı mıydı bilmiyorum, ilk başlarda hislerle yazmak istiyorsun, sana öğretilenleri aktarmakla sonra, sonra sonra kendini gösterme; çevremiz kitabım çıktı ilanlarıyla dolu,sonra dediğiniz gibi imza günleri.
İnsan kendinden bahsederken kendi olandan, kendi inanç ve dünyasından gururlanıyor, diğerini yadsıyor, küçümsüyor. Kutadgu Bilig niye yazılmıştı veya kutsal denilen kitaplardaki üslup nasıldı,en son dönemde anayasa üslubu ve yazım tekniğine kadar geldik dayandık son 200 yılda.
Günümüzde ise kodlar girdi devreye. Kod haritaları da aslında iş akış diyagramı değil mi? İnsanlık ister istemez istedi ki; yazdığım hareket etsin,canlansın. Şimdi sıra canlandırmaya geldi. Tiyatro böyleydi mesela değil mi? Sonra roman aktarımı diziler, sonra senaryo aktarımı filmler. Artık istiyoruz ki; ben yazayım robotum yapsın.
Yola nerden başlayacağını da bilemezsin nerede bitireceğini de bu güzergahta. Dilerim geriye baktığınızda iyi ki yazmışım diyenlerden olursunuz. Çoğunluğa uygun yazarsanız süt liman devam edersiniz, farkında olursanız çatışırsınız, üstad olursanız güzergaha yeni bir rota belirlersiniz.
The creator (Yaratıcı )adlı bir film var, bu filmi yazı konusuyla ilişkilendirebilir miyiz diye düşünüyorum şimdi. 2 saat 15 dakikalık bir gösterimin daha18.dakikasındayım, ben iyi izlemeler, size iyi yazmalar dilerim.
Kolaylı gelsin hepimize, saygılarımla, en sevdiğinize emanet olun.
retorikce
Yazmak... Hayatın bir anına konulan , işlenilen belki de çok da anlamı olmayan kelimeler bütünü belki de manidar izler... Biraz da yazarının samimiyetinde, şeffaflığında biraz da ketumiyetinde. Ama bir işaret. Güne dair, ana dair, tarihe dair. Kısmen de bir günlük vazifesi ifa etmiyor mu bu veçhesiyle? O yüzden her yazı derininde tarihe kazınmış bir haykırma, itiraz, itiraf ya da biyografi değil midir?