İnsansız Kalmak / 9
- şimdi nasıl kalsın aklımda
son sesin son tebessümün
ne geceye söz geçer
ne de artık gündüzün
hükmü yok zamansızım
yürekte sönmez bir kor
bir alev-i hüzün -
.
.
.
Sabah saat yedi sularında babasının oda kapısını tıklatan Kumru Hanım içeriden ses gelmeyince yavaşça araladığı kapıdan başını uzatarak bir çığlık atar. Babaa! Babaaa!...
Babası odasında yoktu; banyoya, diğer odalara da bakındı göremedi, nefes nefese bahçeye koştu, sonra Ebena’nın yanına varıp babasını sordu. Onun da Orhan Bey’in nerede olduğuna dair hiçbir fikri yoktu. Telefona sarıldı hemen. Birkaç çağrı zilinden sonra:
-Oh Nihayet Baba! Neredesin Allah aşkına! Çıkıp gitmişsin hasta hasta!?
-Kızım, iyiyim merak etme beni. Şileye doğru gidiyorum şimdi! . Çok önemli işlerim var. Hadi, kapat kapat... Akşam dönünce konuşuruz .
Emlak işiyle uğraşan Orhan Bey’in başına buyruk, dediğim dedik, haber - hesap vermez tavırlarıyla şehir şehir dolaşıp arsa tarla bakmasına alışık olsa da Kumru Hanım, daha dün kalp spazmı geçiren babasının sabahın köründe habersizce yola çıkmasına epeyce şaşırmış ve kızmıştı. "Yavuz gerçekten haklı galiba" diye düşünüyordu telefonu kapatırken.
-Huru! Ne diyor Orhanoğlan. Nerdeymiş?
-İşleri varmış Gilyaz Anne, akşama gelecekmiş. Bak ne diyeceğim kahvaltıdan sonra Tekirdağ
Güzel Sanatlar Galerisine götüreyim mi seni?
-Vıyşş. O ne gız!
-Resim sergisi Gilyaz Anne. Bak gidelim, bayılacaksın. Hem sonra sahile ineriz, denize karşı birer çay içeriz.
-Çok yaşayasen Huru! Biraz havva alalım. Zatan çok sıkılmıştım.
-Tamam ben senin cadillağı çıkarayım bahçeye, sonra da birşeyler atıştırıp gidelim.
Ebenayı tekerlekli sandalyesine oturtup sürmeye başladı.Yol boyunca Kumru Hanım’ın hoş sohbetiyle, Ebenanın dışarı kaçmasın diye tülbentiyle kapattığı utangaç gülüşleri birbirine karıştı. Ebena, ilk defa bir resim sergisine gidiyordu, tablolar karmakarışık gelse de keyif aldığı her halinden belli oluyordu.Merakla Kumru Hanım’a burada ne anlatıyor, buraya ne çizmişler diye sorup duruyordu.
-Gilyaz Anne, seni bu şaheserlerin sahibinin yanına götüreceğim şimdi. Bütün merak ettiklerini ona sorarsın. Ve sakın hiç çekinme. Çünkü onu zaten tanıyorsun.
Az ileriden şık giyimli bir bayan gülümseyip el ederek yanlarına doğru geliyordu.
-Kumrucum hoş geldin. Akşam konuştuk ama hastan vardı belki de unuttun gelmezsin sanıyordum.
Ebena hayretler içinde gözlerini dikmiş, ellerinden tutan bu güzel bayana bakıyordu.
-Vıyşşş. Yoksa sen mi çizdin tüm bunları?
-Hoş buldum Dali!.. Anca çıkabildik evden. Malum bizim cadillac da eski model.
-Beni bu en mutlu günümde yalnız bırakmadınız ya! Öyle sevindim ki. Eee!.. Ebena nasıl buldun resimlerimi?
-Çog güzel çizik etmişsin, çogg. İrenkli irenkli..
-Kutluyorum Dalinya, başarılarının devamını diliyorum. Harikasın!
-Sağ ol canım, " Deryada Bir Zerre" temasıyla açtım sergimi, depremzedelere bağışlayacağım
bütün geliri.
-Aa!.. Ne duyarlı bir düşünce bu. O kadar iyisin ki.. Bir kez daha tebrik ediyorum seni.. Bu arada sana mis kokulu çiçekler yaptırdım, getirirler birazdan.
-Ya, ne zahmet ettin utandırıyorsun beni.
-Estağfurullah. Gurur duyuyorum seninle Dali.
Kapı komşuları ve aynı zamanda ressam olan Dalinya’nın ilk resim sergisini bir kez de birlikte gezerken Kumru Hanım’ın cep telefonu çaldı. İçi çıfıt çarşısına benzeyen çantasından cep telefonunu zar zor bularak açtı:
-Efendim baba!
-Pardon, Orhan Yıldırım en son sizinle görüşmüş, kızısınız sanırım?
-Evet! Buyrun kızıyım. Babam nerede? Siz kimsiniz?
-Ben polis memuru Ahmet Elçi. Babanız...
Sesi titriyordu Kumru Hanım’ın:
-Ne ne ol.. du ba. ba.ma..
-Sakin olun lütfen!
Telefonu Kumru Hanım’ın titreyen ellerinden alan Dalinya görüşmeyi tamamlayıp, oracıkta yığılıp kalan arkadaşını teskin etmeye çalışıyordu.
Ertesi gün gazetelerin üçüncü sayfalarında ancak büyüteçle bakılırsa görülecek boyutta şöyle bir haber yer alıyordu.
Çekmeköy-Şile otoyolunda feci kaza!
Şiddetli yağmur sonucu çukurlarda oluşan su birikintileri yüzünden kaygan yolda direksiyon hakimiyetini kaybederek kontrolden çıkan xyz plakalı araç sol şeritten sağ şeride hızlıca geçip takla atarak yol kenarındaki bariyerlere çarpmıştır. Bu kaza, sonucunda motor kısmı kopan otomobil hurdaya dönerken, sürücü koltuğunda sıkışıp kalan Orhan Yıldırım (59) hayatını kaybetmiştir .
EbRuAsya//
YORUMLAR
Oğğğ keşke Orhan Baba ölmeseydi içim ezildi
Bu hayat neden böyle hep bir eksik
Çocukluğumda arkası yarın olurdu radyoda
akşam yemeğini yeryemez ailecek heyecanla otururduk radyonun başına
Adeta o sıcak aile kokan tadı hissediyorum yazılarınızı okurken şairem
Ayrıca beni çok mutlu ettiniz mahlasımı kullanarak hemde çok manidar bir vurguyla
Bekleyeceğim devamını heyecanla
Kalpten sevgimle kucaklıyorum
SEVGİLİ RÜ..
Herşeyden önce tekrar konuk olmak çok zevkli ve eğlenceliydi. sergi açmış olmak cok duygulandırdı beni.. hayalim inşallah birgün gerçek olur ve sen de konuğum olursun..
ne yaparak yapalım değiştiremediğimiz bir kader var....
yine bir solukta okudum ve her geçen gün daha bir canlandı hikaye..
devamını sabırsizlıkla bekliyorum..
Rû //
ayy.. inşallah rabbim kalbinize göre versin.. çok isterim resim serginizde bulunmayı. kimbilir belki burada yazılanlar gerçek olur.. ben de ebena gibi çog güzel çizik etmişsin irenkli renkli derim:)
çok teşekkür ve sevgimle Dalinya
Eceli gelen eceline susarmış.
Ecelle buluşmaya ayağıyla koşarmış.
Geriye dönüp kaçırdığım bölümlere bakmam lazım.
Davul çala çala geldiğimiz dünyaya, olsa olsa sessiz ve ani veda.
Yüzden okuyup derinden anladım.
Çok saygımla Sayın Yazar.
Rû //
sağolun yazı dizisi boyunca hep destek oldunuz..
bilmenizi isterim ki acemi bir kalem için büyük bir onurdur bu..
huzurlu bir bayram diliyorum size ve ailenize.
selam ve saygılarımla
😔😔😔
yine güzel bir yazı okudum yüreğinize
ilham perileri dolsun
sevgiyle ve umutla kalın...
Rû //
çok teşekkür ediyorum.
sağ olun alev-i hüzün
sevgiyle hayırlı geceler diliyorum