- 239 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
VERENE ŞÜKÜR ALANA ŞÜKÜR
VERENE ŞÜKÜR, ALANA ŞÜKÜR.
İnsanların, hakikat bir okyanus gibi geniş diye ona daldırdıkları kabın imkânı ölçüsünden fazla bir şey alabilmeleri mümkün değildir! Bir bardağa bir deryayı sığdırmanın mümkün olmadığı gibi... Lisan da bir kap, beyin de bir kap, görmek hususunda göz de bir kap. Hep acziyet! İslam inancı cihan şümuldür. Hukuktan ahlaktan iktisattan beşerî sistemlerin yönetilmesinde bütün ilimlere sahip olması tabii bir durumdur. Yönetim kaidelerinin en basitinden en mükemmeline, en müşahhasından en mücerredine kadar her meseleyi ihtiva etmesi zaruridir. Bu iş bir bakıma yamaçlara tırmanmak yokuşlarda susamayı göze almak demektir.
Diğer taraftan, bu meseleler beşer takatini aşsa da tamamı elde edilemeyen şeyin tamamen terk edilmeyeceği, yâni elde edilenden vazgeçmek îcâb etmeyeceği de İslâmî bir kaidedir. insanlar öyle zamanlardan geçer ki çaresiz kalır elini kolunu bağlar ve acziyetinden hiçbir şey yapamamanın acziyetini yaşarlar. İşte Ozaman ağlamaktan ve göz yaşı dökmekten başka bir şey yapamazlar
‘’Hatay depremini yaşayan Ebru kızım bana şöyle demişti: Talip abi o an yanında kimseyi göremiyorsun ve hiçbir şeyin farkında olmuyorsun. Ancak avazının çıktığı kadar ALLAHHHH diye semayı çınlatan bir sesle bağırarak güçsüz ve aciz olduğunu haykırıyorsun’’ demişti. 6 ŞUBAT gecesi, bilmiyorum ki, kim daha çaresizdi. Enkaz altında kalanlar mı, yoksa kalanlara yardım elini uzatamayan yakınları mı? Ama bildiğim bir şey var: İnsanoğlu acizdi. Hem de hiç olmadığı kadar!
Ancak yaradana Ebru kızım gibi ‘’ALLAHHHHH’’diye acziyetini haykırıyorsun. Yerin yarılması aynı anda göğün delinmesi ilahi gücün işaretleri. Biz beşer olarak bu büyük İlâhî emirler karşısında bir kez daha ne kadar zavallı olduğumuzu gördük. Bu acizliğe, elinden bir şeyin gelmemesine, ancak ötelere avazın çıktığı kadar bağırmanın zuhur etmesi ve bu teslimiyette yaratanın kullarına yakışırdı.
Herkes herkeste kusur arayabilir. Elbette kusuru olanlar kusurlarının bedelini ödeyecekler. Akıldan ve gönülden ve dilden duadan başka bir şeyin çıkmadığı bir zamandaydık ve bu bir sınavdı. ’Biz seni isteriz dedik’’ bu sözde bize kendini hatırlatarak geri döndü ve biz aciz kaldık. idrak edemediğimiz acizliğimiz İlâhî bir tokat gibi sarstı bizi. Ve gördük imtihanımızın ne kadar büyük olduğunu. Her güzellikte nasıl ona sığınıyorsak her acziyettede yine ona sığınacağız. ’KULUNA ZULMEDER Mİ MEVLASI; KULUN ÇEKTİĞİ KENDİ BELASI’ ’Yarab her ne verirsen ‘’azmi ve hazmı ile ver’ ’ve sınavımızı kolaylaştır Allah’ım.
Yer sessiz, gök sessiz aciz olan bizler sessiz. Her şey sessizliğe büründü. Gönül köz, kor oldu yanıyor. Feryatlar az kaldı, bu sessiz çığlığın bu yangınların yanında. Feryatlar sustu, çığlıklar utandı annenin yürek yangınından. Annelerin feryadına, evlatların ağlayışlarına susmaktan ve yutkunmaktan başka cevabımız yoktu. Ya ne oluyor ya ne oluyor feryatlarına Verilemeyen cevapların kurtarıcısı oldu suskunluk. Sessizlik umut oldu hüzünlü bekleyişlerde; “Biz sustuk, onlar ses versin” diye... Bu vakitlerde her bir yanımızı bambaşka duygular kapladı.
Anlamını bilmediğimiz hisler ve duygularla bir kez daha sarsıldık. Duygu ve hislerimizi anlatmakta aciz kaldık. Enkaz altından çıkan bir canla umuda sarıldık. Mutluluk, vicdan ve hüzün deryalarında savrulduk. Sonra yetişememenin verdiği mahcubiyet sardı ruhumuzu. Sen bizi bize bırakma Allah’ım!
Zamanın ne kadar uzun olduğunu göçük altında kalanlar anlar. Ne kadar koşsak geç kaldık. Ne kadar hızla uçsak yırtınsak geç kaldık. Bizim bildiğimiz hız göçük altında kalanlara bir şey ifade etmiyor. Sen zamanı kaderine razı olarak bekleyenlere sor. Kader birliği yaşayanlara sor. Göçük altında kiler ağladı, dışarıdakiler tırnaklarıyla betonları delmeye çalışıp ağladılar. İşte bu iki duygu arasında sema ağladı, yer ağladı, ben ağladım, sen ağladın ve yürekler yandı onlar ağladı. Hasılı biz ağladık. Biz biz oldukça yetmesekte ayağa kalkmayı başara biliriz. Allah’ım iyilerin sayısını artır ve bize iyiliklerle karşılaştır. Milletçe birlikte olursak bazı şeyleri başarabiliriz.
Evet ne yazsam ne söylesem duygularımı ifade etmekten aciz kalıyor. Ya da şöyle ifade edeyim. onlar göçük altındayken bende göçük altındakiler gibi onlarca ton yükün altındaydım. Zamanla yarışın bitmesi yeniden yapılanlanmanın ve yaraların sarılması yarışına katılmanın zamanıdır
Artık birçok kişinin hayatında “depremden öncesi ve depremden sonrası” var. Çünkü hiçbir şey asrın felâketinden öncesi gibi olmayacak! Yıkım öyle büyük ve öyle acıydı ki: Çoğumuz bedenen olmasa da ruhen enkaz altında kaldık. Deprem bölgesinde olmasa da depremin acısını ta kalbinin derinliklerinde hisseden insanlar için de felâketin öncesi ve sonrası var artık. İsyana düşmeden olana şükür zamanı. Sen şükrümüzü artır Allah’ım.
Hiçbir şey eskisi gibi olması mümkün değil elbette ki. Onlar melek olup uçtular makamlarına ‘’ŞEHİT’ ’lik mertebesine geçtiler. Ağıtlar eskisi gibi olmayacak hayaller eskisi gibi olmayacak.
Yıkıntılar arasından hatıraları devşiren o eller eskisi gibi tutunamayacak yaşama. Yıkılan hayâllere şahit olanlar geçmişteki gibi bakamayacak geleceğe. Birbirimize sımsıkı sarılalım, birlik olalım, yek vücut olalım işte Ozaman belki başarabiliriz. Yavruların anaların çığlıkları babaların feryadı hiç bitmeyecek hiç gitmeyecek kulaklarımızda hep çınlayacak. Ne söylesek ne kadar bağırsak ne kadar ağlasak yetersiz ve anlamsız kalacak. Allah’ım sen bizi sabır zırhıyla kuşat ki bu acıya dayanabilelim.
Bu dünya sevenlerimiz ve sevdiklerimizle anlamlaşır, diğerlerinin tali şeyler olduğu ve anlamsız kaldığı, anlamsızlaştığı, maddi şeylerin hiçbir şeye karşılık gelmediğini gördük. Her göçüp giden acısı ve tatlısıyla her ne yaşaydıysalar onları da alıp gittiler. beraber yaşanmışlıklarla bırakıp gittiler bizleri. Anılarla kalakaldık bizler. Yarım kalan umutlarla. Yaşa ne yaşayabilirsen artık.
Bir kızımız vardı Şükür verene, şükür alana diyordu. İşte şükürlerin bile çok daha anlamlı, olduğunu anladık. Meğerse ne kadar çok şükredecek hâlimiz varmış da bilememişiz. Gözyaşlarına şükürler eşlik etti. “Gidenler mi daha şanslıydı, kalanlar mı?” sorusunun tam da çıkmazında, teslimiyetin son noktasındayız. Sen bizi bize bırakma Allah’ım bu aciz kullarını felaketlerden zor sınavlardan koru ve kurtar. Aczimizi bilenlerden eyle ve sabrımızı şükrümüzü artır Allah’ım
=============================ar==============================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.