- 409 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
-AKLINI BAŞINA DEVŞİR HOCA DERKEN BİR DURUP DÜŞÜNMEK-
“Üzüntülü bir gününde Cemal Nadir’e takılmışlar:
"Yahu, senin soyadın güler, niye somurtup duruyorsun?"
Cemal Nadir başını sallamış:
"Ben, nadir gülerim!”
Fenerbahçe’nin genç yıldızı Arda Güler hakkında da bir devrin yıldızlarından Nihat Kahveci “Arda’nın soyadı Güler. Herkesi güldürüyor, mutlu ediyor ama kendi gülmüyor.” Şeklinde söz etmekte. Şaşırdım diyemem. Ne zaman iyi oynasa bir sonraki maç yedek soyunacağını o da biliyor artık. En neşelenecek anlarda tebessümü donup kalmakta muhtemelen. Demem şu ki, oynatılış biçimi, hocanın kendisine karşı sergilediği yaklaşım onun yerine sırıtmakta zaten. E kibar, beyefendi çocuk, yaşının üstünde olgun, sırıtık bir tabiata sahip değil ki gülsün.
Jesus şüphesiz uluslararası bir tecrübe. Portekiz/Brezilya ekolünün dünya futboluna kazandırdığı saygın bir isim. Göze hoş gelen bir futbol anlayışının mümessili. Gollü, keyifli bir futbol anlayışına sahip. Latin futbolunun yediğimi çıkarırım anlayışı onun söylemlerinde de karşılığını bulmakta. Oysa futbolun gerçekleri bu anlayışı doğrulamıyor. Yediğini çıkarmak mide bağırsak sorunlarına bağlı da olabilir. Sağlam bir sistem tasavvuru, yüksek bir fizik kapasite bu meretin olmazsa olmazları. Teknik mükemmeliyet, yaratıcılık, bireysel yıldızlar bir yere kadar. Brezilya gibi bir dünya markası Almanya’ya hem de kendi evinde neden 7-1 mağlup oldu. Salt iyi bir dönemlerinde olmadıkları için mi? O gün alınan skor insanlık hali, herkesin başına gelebilir cinsinden asla değil. Ne acı ki, Dünya kupasının ortasında çarmıha gerilen geçtiğimiz asırda tüm dünyayı etkisi altına alan bir futbol mitolojisidir gerçekte.
Evet, Fenerbahçe Jesus ile bir müddet ritim bastı. Hem ligde hem Avrupa’da pozitif bir hava yakaladı. Ne ki, gerek derbilerde gerekse Avrupa kulvarında giderek çuvalladık. Rennes karşısında 2-0’dan 2-2’yi, yine 3-0’dan 3-3’ü sağlamak göz boyasa da, makyaj çabuk aktı. Öyledir makyaj kısmı, hafif terlemeye bakar.
Görüldü ki, hoca büyük maçları taşıyamıyor. O çıtanın adamı değil. Çitaları bilirsiniz, müthiş sprinterdirler. Mesafe uzadıkça koparlar ama. Avı kısa mesafe içerisinde yakaladı yakaladı. Aksi halde yükselen vücut ısısı beyni yumurta misali pişirir maazallah. Zaten muhabbeti kısa kesmeleri de bundandır.
Şu kadar ki, bir hususun altını çizmezsek hocaya temelli haksızlık etmek işten değil. Ünlü teknik adamın yakın çevresine bir yakınması gündeme gelmekte. Şöyle ki, Türkiye’deki iklim şartlarına uyum sağlamakta çok zorlandığını söylemekte. Yabana atılacak bir parametre hiç değil kanımca. Subtropikal/Tropikal tandanslı bir dünyadan çık gel boğaz boylarına. Biz Brezilya’ya gitsek tutunabilir miyiz acaba?
Nitekim Kasım ayının ortalarından itibaren çuvallamaya başladık. Dünya kupası arefesi itibariyle. Hala da bu sonbahar sonu ve devam eden kış şartlarından çıkmadığımız düşünülürse yakınması anlamsız değil zannımca. Efendim! Vaktiyle Beşiktaş’ta bir Ferdinand vardır. Bilenler bilir, siyahi ve oldukça atletik bir oyuncudur. Bir kanarya olarak özellikle keyif aldığımı söylemeliyim. Dibine kadar topçudur adam. Fizik gücü, fırsatçılığı, hava hakimiyeti, hücum presi felakettir. 88-89 sezonundan bahsediyorum da, kasım ayıyla birlikte verdiği bir demeçte tam sevdiğim havalar, yağmur yaş dediğini hatırlarım. Gerçekten de çamur, balçık zeminde gol yüzdesi yükselmektedir genç yıldızın. Hava toplarında bizim defans oyuncularının en az bir kafa üstünden vurmaktadır. O İngiliz futbolundan ülkemize geldi çünkü. Klimatolojiyle bağı ona göredir elbette. E Jesus’da da kendine göre damar açmakta.
Ne var ki, hocanın problematiğini açıklar mı bu? Sanmam. Yaş altmış dokuz. Kafa yapısı kalıp yapmakta artık. Üçlü savunma yanılgısını tekrarlayıp darbe üstüne darbe almalar, oynak bir takım dizilişinde ısrar etmeler gırla gidiyor. Rakipleri şaşırtacağım derken kendisi şaşırıp kalıyor bazı. Yıldız oyunculara karşı bir ego zafiyeti de var mı acaba diye sormadan da edemiyorum. Hani tek patron benim misali. Bir dönem Aykut hoca Alex çatışması akla gelebilir de.
Ancak burada da hocaya ölçüsüz vurmamak gerektiği kanaatindeyim. Topsuz oyun hassasiyeti düşünülebilir de. Yıldız oyuncular topu ayaklarına aldıklarında etkili olur daha ziyade. Hollandalı meşhur hoca Van Gaal vaktiyle Arjantinli Riguelme için topu ayağına aldığında dünyanın en iyisi, ancak aynı top rakibe geçtiğinde bir kişi eksiğiz der söz gelimi.
Arda konusunda ise oyuncunun kendisinden kaynaklanmadığı muhakkak farklı bir problemde dikkatimi çekmekte. Medyamız genç yıldızı öyle bir şişiriyor, yere göğe koymuyor. Geçen bir yorumcu “Einstein zekası ile Fenerbahçe’yi bir maestro gibi yönetti.” Demez mi? Hallahım ya rabbim deme de dur. Rahmetli Oktay Sinanoğlu sanırsınız. Türk Einstein’ı diye anılırdı ya.
Hani derim ki, duygusalız, vur deyince öldürüyoruz maalesef. Vaktiyle bir başka Arda’yı da Türk Messi’si diye diye mahvetmedik mi? O da dünya çapında bir yetenek değil miydi? Bakıyorum şimdiden yorumlarda böyle bir futbolcu görmedim ya da gelmiş geçmiş en büyük yetenek demeler. Rayında giden, kendi haline bırakılsa gidecek adamı rayından çıkartmak, o iş bende diyen adamlar var medyada. Açıktır ki Arda Güler teknik mükemmeliyetine, duru yeteneğine karşın fiziksel olarak doksan dakikalık değil henüz. Genç bir oyuncu halbuki. Hazır değil tam olarak. Portekizlinin de bir bildiği var belli ki.
Vaktiyle Semih Şentürk nöbetçi payesini alacak bir golcüydü. Sonlara doğru oyuna girer, işi bitirirdi. Bizim çok bilir yorumcular o zaman da, yaa bu adamı niye ilk on birde oynatmıyorlar diye eşelenip dururlardı. Oysa hem Fatih Terim hem Zico hem de Daum onu böyle değerlendirmediler mi? Bu kadar farklı adam bu işi bilmiyor mu? Haddini bil, otur yerine denilesi o kadar çok insan var ki, öyle böyle değil birader!
Münferit haller dışında gerçekçi değiliz, akılcı düşünceden uzağız vesselam. Sözün özü alaylı çizginin komplikasyonlarını yaşarken mikrofonu dışarı alaylı alaylı vermiyor muyuz?
L.T.
YORUMLAR
Yazı türü bölümünde denemeye rastlayamadım
Roman, öykü, masal, tiyatro, makale, anı olmadığını nazarı dikkate alarak mizaha meylettim, fark edip bu futbol yazısı mizah ne alaka diyebilecek kalem erbabına belirtmek istedim naçizane
Anketlerdeki diğer seçeneği olsa onu seçerdim, mizaha meylettim bir ölçüde
Selam ve saygılarımla.