İnsansız kalmak 7
.
.
.
Sabahın erken saatlerinde:
-Yavuzz!.. Sevgilim.. Nasılsın?
- Çok hastaydım aşkım.
Hem, sensiz iyi olmamı nasıl beklersin ki?
-Şimdi nasılsın? Buraya gelebilecek misin?
-Uça uça hem de... Uzun uzun yollar hastalığıma şifa, seni görmek tüm derdime deva olur.
- Şeyyy... Sen gelene kadar Gilyaz Anneyi de hazırlarım olur mu? Bizde kalsın bir süre. Lütfen buna itiraz etme.
-Sen bilirsin aşkım ama Çekirge Orhan bırakmaz Ebena’yı. Hoş, benim de işime gelir ya!.. Kumru! Günlerdir işe bile gidemedim. Cavit Han’ da atar yaptı. Şirkete bir uğrarım, ondan sonra çıkar gelirim.
-Kimm, kim dedin sevgilim?
-Yeni iş ortağım. Bahsetmiştim ya! Pek sinirli bir adam!
-Ha! Tammam!... Cavithan bey?!
- O işte, personeli değiştiriyor şimdilerde.
Bir süre daha konuşup kapattılar telefonu.
Kumru Hanım beyninden vurulmuşa dönmüştü. "Ah, baba ah! Yine yaptın yapacağını" diyerek sitem etti.
Orhan Bey ’in dolduruşuna gelip yazdığı iletiyi, iyi ki de göndermeden silmişti.
Bir süre sonra Yavuz Bey Denizli’deki işlerini hal yoluna koyarak kayınpederinin yazlık evine Kumru Hanım’ı almaya gelmiştir.
- Oooo! Hoş geldinn Yavuzum!
-Hoş buldummm, pederim! Verin o, mübarek ellerinizi öpeyim.
-Vıyşş... Yavuzoğlan gelmiş.
-Nasılsın Ebena?
-Berhudar olasen yavrum.
-Kumru, hemen sofrayı kur kızım! Yoldan geldi, acıkmıştır damadım!
-Gelirken atıştırdım bir şeyler. Sağ olun babacığım..
-Valla kızım diye söylemiyorum bir yoğurt yapmış bıçakla dilimle, öyle ye.
Kumru Hanım, Yavuz Bey’e şöyle bir göz ucuyla bakıp dudaklarını büzüştürerek "Şehir şehir zıplayıp duran Çekirge Orhan ha! Bunların bütün garezi bana. Bir anda oldu mübarek elleri öpülesi baba!" diye acı acı iç geçirse de:
-Hoş geldin canım.
Yavuz Bey, her zamanki gibi eşinin gönlünü almaya hazır ve nazır, yine eli boş gelmemiştir.
-Kumrucum! Bak, sana ne aldım.
Farklı tasarımıyla dikkat çeken süslü paketi birlikte açtılar.
- Aaa!.. Baksana Yavuz!!.. Baksana kapak görseline. Ne kadar da çok benziyorlar bize. Kimin kitabı ki bu?
-. O da benim gibi tam bir yürek adamı. Şûrzan Azizan!... Şiirleri buram buram sevda kokar,
çokça bahseder sevgiden ve aşktan.
-Hımm
- Ne o, yüzün düştü yine! Beğenmedin mi yoksa?
- Yavuzz!... Canımsın benim. Sen getirirsin de nasıl beğenmem. Allah aşkına şu sayfalara bir bak!
Bir.. iki. .. Üç .. On .. Yetmişşşş.. Tam da benlikmişş. Şu kitabın güzelliğine bir bak!
Ne çok kalın ne çok ince, ne çok ağır ne de çok hafif.
Ne kadar da zarif. Falancadan çıkmış bir de. En sevdiğim yayınevi.
Benim için özenle seçmiş gibisin, çok ama çok teşekkür ederim.
Yavuz Bey diğerlerinin hediyesini de verdikten sonra, hep birlikte oturmak için salona geçtiler.
İlk sözü Yavuz Bey aldı.
-Babacığım !.. Müsaadeniz olursa ben Kumru’yu ve Ebena’yı Denizli’ye götürmek için geldim.
-Aslan damat! Tabii izin ne demek!
Yavuz Bey’in içini, o an sanki karşı takımın kalesine gol atmış gibi bir sevinç kapladı. İşte bu kadardı!..
Konuyu daha fazla uzatıp, büyütmeye ne gerek vardı.
-Allah razı olsun muhterem babacığım!
"Öyle ya" dedi Orhan Bey, kazağının boğazını eliyle çekiştirip açarak.
"Bir kadının yeri, kocasının yanıdır."
Ancakkkk!...
...
Ebena burada kalacak.
Yavuz Bey bu duruma pek memnun olur, tam da tahmin ettiği gibi Orhan Bey, Ebena’yı bırakmayacaktır.
.
.
Yoldan geldiği için yorgun olduğunu belirtip uyumak üzere izin isteyerek odasına çekilen Yavuz Bey’in
yanına gelen Kumru Hanım büyük bir aşk ve hayranlıkla onu izlerken ağzından şu sözcükler dökülür... www.edebiyatdefteri.com/siir/1330863/lerzem.html
Ertesi sabah erkenden uyanan Yavuz Bey ve Kumru Hanım omuzlarında bir battaniye birbirlerine sokulmuşlar, bahçede yeni doğan güneşi izleyerek oturdukları iki kişilik kanepede tatlı tatlı konuşup bakışarak kahvelerini yudumlayıp romantik dakikalar geçirdikten sonra Kumru Hanım aklına takılan bir konuyu Yavuz Bey’le paylaşır.
-Yavuz, Gilyaz Annenin bir kız kardeşi varmış...
- Sahi mi? Eee, ne niye burada kalıyor o zaman?
- Dur, canım izin ver anlatayım. Üvey babası annesini bıçaklamış ya! Kadıncağız oracıkta vefat etmiş. Birkaç gün sonrada Kazlıçeşme Tren İstasyonu’nda adamın cansız bedenini bulmuşlar...
-İntihar mı etmiş it?
-Bilmiyorum sevgilim. Gilyaz Anne olay günü, akşamın bir vaktinde korkusundan yalınayak evden çıkıp ordan oraya koşturmuş. Dokuz yaşındaymış, Yavuz yaşadıklarını düşünsene! En son "annemin saçlarını yemek tabağının içinde gördüm" dedi.
- Ne acı. Ah, yazık ya!
-Kız kardeşini de ağlarken bırakmış orada, o panikle ne yapacağını bilememiş. "Bıraktım, kaçtım" diyor. Yavuz! Ah Yavuz! Çok üzülüyorum, Gilyaz Anne halen bunun pişmanlığını taşıyor.
-Kendisi de daha çocukmuş aşkım, ne yapabilirdi ki?
- En son bir evin kapısında yarı baygın halde bulmuşlar onu. Bir hafta on beş gün kadar o evde kalmış sonra
akrabası olduğunu söyleyen biri gelip almış. Meğerse bu adam akraba filan değilmiş. Üvey babasının evlatlık
vermeyi düşündüğü kişiymiş. Gilyaz Anneye önce kızı gibi bakmış sonra da utanmadan biraz büyüyüp serpilince kendine hanım yapmış.
-Pislik herif!!
-İlk karısıyla uzunca bir süre aynı evde yaşamışlar. İkisinin de çocuğu olmamış. Önce ilk hanımını sonra Gilyaz Anneyi evden kovmuş. Başka bir hanım almış. Ya şu kurduğum cümleye bir bak! Nasıl da yakışıksız. Üçüncü hanımı alıyor adam, sanki pazardan meyve sebze alır gibi.
-Off !...Kumru, daraldım yeminle.
- Az, sabır sevgilim. Bak dinle. Gilyaz Anne İstanbul’a dönmüş sonra. Orada hem çalışmış hem de kız kardeşini
aramış. Karakol.. Muhtarlık.. Hastaneler.. Ne ölü ne diri hiç haber alamamış. Sormuş soruşturmuş mahalleli de tanıyormuş üstelik, ama kimse nerede olduğunu bilmiyormuş.
- Kayıp yani öyle mi?
- Belki halen yaşıyordur Yavuz... Senin avukatlara bir danışsan, nasıl bir yol izlememiz gerekiyor öğrensek.
Buluruz belki, ha sevgilim?
-Aradan yıllar yıllar geçmiş aşkım. Şimdi yetmişin üstündedir kardeşi, nereden nasıl buluruz?
-Allahtan ümit kesilmez ki. Bir de biz araştıralım no’lur.
-Tamam Kumru’cum madem öyle diyorsun. Seni kıracağıma kafamı kırarım yahu. Yalnız, çok da ümitlenme.
Bahçeden gelen motor sesiyle birlikte yüzlerini o yöne doğru çevirdiler. Orhan Bey de erkenden kalkmış,
toprağı çapa motoruyla sürerek bahar için ekime hazırlamaktadır. Günaydınlaştıktan sonra Yavuz Bey,
Kumru Hanım’a bir an önce kahvaltıyı hazırlamasını ve hemen yola çıkacaklarını söyler.
EbRuAsya //
YORUMLAR
Rû //
artık son iki bölüm..
bakalım kimin ne olduğu çıkacak piyasaya:)
çok teşekkür
ve
sevgilerimle Dali'nya
Günün aydınlığı üzerinizde olsun.
Benim günüm epey zamandır
yazılarınızla aydınlanıyor...Soluk soluğa
okudum . Sürükleyiciydi kaleminiz
ayrıca kadının her zaman bütün tehlikelere açık , sipersiz , orta yerde savaş meydanında kalışını resmetmişsiniz Kumru'da .Merakla bekleyenler arasındayım.
Tebrikler sevgili Rû....
Rû //
merhaba sevgili Alev-i hüzün.
hoş geldiniz
çok mutlu ettiniz beni sağ olun
huzurla geçsin geceniz..
teşekkür ve en içten sevgilerimle
"Hiçbir şey göründüğü gibi değildir!" cümlesinin doğruluğuna yürekten inanırım. Ayrıca yıllar bana (ne yazık ki) insanları dinlerken anlattıklarını süzgeçten dikkatlice geçirmeyi, hemen cümlelerin akıntısına kapılmamayı öğretti.
"Cavit Han" ismini okuduğumda "oh Kumru mesajı göndermemişti " diye düşündüğümü farkettim :)
Beklemedeyiz Ebru'cum;) sevgimle
Rû //
öyküyü hazırlarken aynı cümle benim de aklımdan geçmişti.
Cavidan / Cavit han tam bir sürprizdi. nerden aklıma gelir böyle şeyler bilmem ki:)
Ayşecim enfes yorumun için çok teşekkürler
varlığın her daim güzel
sevgiler
❤️❤️
Merhaba sevgili Ebru
Bu seriyi baştan sona büyük merak ve hayranlıkla okuyorum. Senin kaleminin sihri biz okuyanları o kadar içine çekiyor ki. Lâkin olayın tanığı sıfatıyla görme durumum ayrı bir kural.
Her bölümde, her cümleyi içime sindire sindire okurken, sanki başka bir anlatıcı tarafından dinliyorum havası vardı ta ki son iki bölüme kadar. Son iki bölümde olayın rengi değişti. Zira bu defa bir film gibi her şeyi canlı olarak izlenim içine girdim.
Yazının son noktasını çok çok merak ediyorum. Ebeannenin kardeşi bulunacak mı ..
Merakla bekliyorum
Ve ayrıca
Şair kimliğimle bu seride ismimle yer alışımın sonsuz sevinç ve bahtiyarlığını yaşıyorum.
Çok çok teşekkür ederim
Usta kalemine zeval gelmesin
Sevgimle
Rû //
merhaba sevgili şûrzan.
rumuzunuzla renk kattınız 7. bölüme. keyifliydi bence:)
Kimi zaman hüzünlendiren kimi zaman güldürüp düşündüren ilginç bir çalışma oldu. son iki bölümde hızlandırmaya aldım konuyu.. bundan sonrasını da kopukluk olmadan atlaya atlaya vermeye çalışacağım..ana hatları belli nasılsa.. tahminime göre seksen sayfalık bir çalışma olacak. okuyucuyu sıkmamak ve daha fazla merakta bırakmamak adına çok uzatmak istemiyorum birkaç bölüm sonra final yapmayı düşünüyorum.
hayırlısı diyelim
çok teşekkür ve sevgilerimle
Ayyy bir nefes aldım çok korkmuştum yavuz bey de sıradan bir erkek çıkacak diye
Kaleminiz çok mahir şairem
Rû //
ama yine de çok fena bu Yavuz ya:)
babasının arkasından atıp tutuyor, yüzyüze gelince birden değişiyor. gerçi Orhan bey de az değil. Neler dedi kızına :)
teşekkür ederim deryacım
sevgiyle