- 285 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
VERA NAZIM'I ANLATIYOR (1)
Nazım Hikmet onun için ’’saçları saman sarısı kirpikleri mavi’’ diyordu.
Üzerinde kırmızılı, sarılı, morlu, rengarenk, çiçekli bluzu geniş alnı iri mavi gözleri düzgün yüz hatları zarif mimikleri bir yanağındaki gamzesi ve içten sıcak gülümsemesiyle şiirlerden çıkıp geliyor Vera ve Nazım ı anlatıyor.
Nazımla beraberliğimiz zorluluklarla dolu bir mutluluk olmuştur nazımın yaşamı alışılmışın çok dışında özellikle benim gibi Rusya’da doğmuş büyümüş bir insan için tümüyle değişik yepyeni bir yaşamdı.
Nazım gerek evdeki yaşamında, gerek başkalarıyla olan ilişkilerinde son derce duyarlı kibar bir kişiydi. İnsanlarla ilişki kurma yeteneği büyüktü. Onun gözünde herkes çok zeki ve yetenekliydi, hiç ayrım yapmaz insanların hep güzel yanlarını görür; yeteneklerini öne çıkardı.
Dünyada olup biten her şeyi çok yakından izlerdi. Bir kişi yaralanmış, bir arkadaşı öldürülmüş...Böyle haberleri asla soğukkanlı karşılayamazdı. Çok ani tepki gösterirdi. Hemen kalemine ya da Kongo, Fransa, İtalya, neresi olursa olsun , telefona sarılırdı. Her türlü iletişim aracını kullanarak mesajını iletirdi. Zor durumdaki kişilere yardım etmelerini, onları kurtarmalarını isterdi. Bu çağrıları hiç bir zaman yanıtsız kalmadı. Söz gelimi Lumumba, Yannis Ritsos için çırpındı durdu. Kendisinden yardım isteyen herkese koşardı. Sabahları çok erken kalkardı. Kapısının kapalı olmasından nefret ederdi. Onu tanımak isteyen, merak eden, eve kolayca gelebilirdi. Bu nedenle ev insanlarla sürekli dolup taşardı.
Nazım Türkiye aşığıydı. Onun sevdalısıydı. Kim onunla ilişki kursa, Türkiye’ye kısa zamanda aşık olurdu. Ben de böylece bir Türk yurtseveri oldum. Sanki orada doğdum ve tüm çocukluğumu orada geçirdim. Kişi çocukluk anılarını her zaman çok net olarak hatırlayamaz. Ama bu benimkiler taptaze. Nazım bana Türk insanından , yaptıklarından , arkadaşlarından o kadar çok söz etti ki...Hapishane yaşamı da bunların arasındaydı. bu kadar uzun süre hapishane de kalmasından ötürü hiç kimseyi suçladığını anımsamıyorum.
’’Onlar beni hapishanede tutmak zorundaydılar ve öyle yaptılar. Bu normal bir şeydi onlar için’’derdi. Ancak Sovyetler Birliği’ne geldiği zaman, bir çok arkadaşının Stalin döneminde mahkum olduğunu öğrendiğinde, olayı uzun zaman kavrayamadı.
Nazım için ülkesinin geleceği düşüncesi hep güzelliklerle doluydu. Bu şairde bir imgeydi. O Türk insanını son derece yetenekli ve güzel bulurdu. Onların okuma yazma bilmelerini, açlık çekmemelerini isterdi. Tüm dünya halklarının da olmasını istediği gibi, özgür olmasını istiyordu.Sorunu olan, acı çeken herkes , her halk için aynı duyguları taşırdı. Hasret onun sürekli duygusuydu. Her yerde Türkiye’yi arardı, görürdü. Zeytinler tıpatıp Türk zeytinleri, , gördüğü her kadının giysisi her şeyiyle bir Türk giysisi gibi gelirdi ona. Sürekli özlem duyguları nedeniyle oradan oraya giderdik. Nazım hep ülkesinin özlemiyle yanıp kavrularak yaşadı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.