- 274 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
YAŞ ALMAK/ YAŞLANMAK
YAŞ ALMAK/ YAŞLANMAK
Yaş almak veyahut büyümek… Her biri birbiriyle alakalı ama farklı kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Durdurulamayan gidişatı belki biraz daha şirin göstermek için ortaya atılan kavramlardır zannımca. Kastettiğimizin ‘’yaşlanmak’’ olduğunu hepimiz biliriz. Durdurulamayan gidişat olarak gördüm, benimsedim bu durumu.
İnsan ve hatta diğer canlılar doğar, büyür, yaşar, yaşlanır ve ölürler. Bu ilahi nizamın değişmez kanunudur. Biliyorum pek çoklarımız bu korkuyla yaşıyor. Hayatın baharı gençlik vs. ne güzel yıllar değil mi? Ama her güzel şeyin olduğu gibi bunun da var. Vücut ister istemez yaşlanıyor. Ömür dediğin sermaye eriyip gidiyor. Dün daha çocukluk yaşlarındayken şimdi bir bakmışsın otuzlu yaşlara, kırklı yaşlara merdiven dayamışsın. Ne yaparsak yapalım bu gidişatı değiştiremeyeceğiz. Nefes alıp verdikçe ömür sermayemizden yiyip yaşlı birer bireye dönüşeceğiz.
Benim için de geçerli bu durum, senin için de ve başkası için de… Hepimizin başına geleceği için çok dert etmiyorum kendime. Sadece her anın, her yaşın tadını çıkarmaya ve güzelliklerini yaşamaya çalışıyorum. Çünkü her yaşın kendine göre ayrı bir güzelliği ve tadı vardır. Neden insan bundan mahrum kalsın ki? Hayat nasıl sadece bahardan ibaret değilse; insanı yorgan döşek yatıran kışları, içini ürperten güzleri, ayazları varsa ömrün de öyledir. Dört mevsim gibidir ömür. Baharı, yazı, kışı ve güzü vardır. Hepsi de ayrı güzeldir.
Onun içindir ki, yaşlandım, kocadım diye hayıflanmak ve dertlenmek yerine her geçen yılı bir tecrübe saymalı ve baş tacı etmelidir. Her geçen seneden bir şeyler çıkarmalı, üstüne ekleyerek yeni senelere adım atmayı vazife bilmelidir. Yaşadığınız uzun yıllardan ziyade nasıl yaşadığınız önemlidir. Bu da yıllarınızı(her anınızı) dolu dolu geçirmenizi zorunlu kılar sizlere. Madem bize bir ömür sermayesi verildi, hakkını vererek kullanmak boynumuzun borcu olmalıdır. Ne kadar süremiz olduğunu bilmeyiz hiçbirimiz. Ama önemli olan bu değildir. Her an, her saniye bu sermayenin güzelliklerini görmek ve yaşamaktır önemli olan. Yoksa kuru kuru geçen yılların hiçbir önemi yoktur gözümde.
Ve geriye dönüp baktığında hiçbir insan pişmanlık duymamalı yaşantısından. İyi ki şunu şunu da yapmışım dedikten keşkeler sarmamalı dilimizi. Çünkü keşkeler boşan geçen ömrün ya da yolunda gitmeyen ömrün delilleridir bana kalırsa. O yüzden her zaman her en iyisini istemek ve bu uğurda mücadele etmek gerekir. Belki her şey istediğimiz gibi gitmeyebilir. Türlü sorunlar çıkabilir ama olsun. Yine de pes etmemek gerekir yaşamak/ yaş almak savaşımından. İşte o zaman hayatı kaybetmeye değil, kazanmaya namzet oluruz.
Öyle bir hayat yaşamalıyız ki, yaşlanmaktan korkmamalıyız. Geçen yıllar bize korku değil, güven verebilsin. Bu da bize verilen ömrü en iyi şekilde değerlendirmekle mümkün olacaktır. Yıllar önce bir kitapta okumuştum insan başarılı bir ömür sürdüyse ve ömrünün sonu gelip çattığında ölüme gelmemiştir. Ölüm onu almaya hak kazanmıştır diyordu yazar. Alışılmışın dışında bir bakış açısı gibi geldi gözüme. Biraz derinlemesine düşününce bambaşka bir şey olduğunu fark ettim. Ve hak verdim yazara. O yüzden yaşlanmak, yaş almak gözünüzü hiç korkutmasın. Bu kervan er ya geç menzile varacak. Diğer bir deyişle ‘Ömür dediğin geçip gidecek. Bazen bir tüh uğruna, bazen bir yuh uğruna… Ama en çok da bir hiç uğruna…
Sizin ömrünüz güzellikler, iyilikler uğruna gelip geçsin. Pişmanlıklar, keşkeler, ahlar, vahlar olmasın. Her şey gönlünüzce olsun. Nice güzel yaşlara/ nice güzel yaşlanmalara…
NECATİ DİLEK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.