- 278 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARMAK
KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARMAK
TBMM’de kabul edilen bir kanunla YSK, Yargıtay ve Danıştay üyeleri kendileri ile aynı kıdemde olan kürsü hakimlerine göre 15.000 TL fazla maaş ve emekli aylıklarında ise 5.000 TL lik bir maaş farkı alacaklardır..
Bu tablo neresinden bakılırsa bakılsın hukuk adına kaygı duyulacak bir durumdur.
Yargıçlık mesleği diğer meslekler gibi alelade bir meslek değildir.
Demokrasinin hukukun adaletin ve özgürlüklerin sigortası olan yargının asli mensuplarında böyle bir ayrıcalığa neden olmak ülkenin demokratik kazanımlarına ve demokratik yürüyüşüne zarar verecektir...
Bir başka yönden yargıçlar diğer tüm mesleklerin güven sigortasıdır... Tüm meslek mensupları görevlerini hukuka uygun ve özgürce yerine getirebiliyorlarsa bu yargı teşkilatının varlığına bağlıdır...
Ancak tüm mesleklerin sigortası olan yargıçlık mesleğine son kanunla ağır bir darbe indirilmiştir...
Zira yargıda mesleğini başarı ile tamamlamış bütün kıdem ve terfilerini almış herhangi bir disiplin cezası olmayan hakimler savcılar sadece yargıtayda yeterli kadro olmadığı için Yargıtay üyesi olamamaktadırlar.
Yargıtayda yeterli bir kadro olmuş olsa bunların tamamı Yargıtay üyesi sıfatını elde edeceklerdir. Çünkü Yargıtay üyesi olmak için herhangi bir sınav ya da herhangi bir objektif kriter öngörülmemiştir... Örneğin son 20 yılını müfettişlikle geçirmiş bir yargı mensubunun içtihat makamı olan yargıtayda ne kadar verimli olacağı düşünülmeye değerdir...
100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu tablo her daim istikrarını korumuşken bu hafta yapılan bir kanunla resmen kürsü hakimleri 2. sınıf pozisyonuna atılmış ve yüksek yargı tamamen ayrı bir klik haline getirilmiştir..
Atalarımızın dediği gibi bu durum tam da" Kaş yaparken göz çıkarma" pozisyonudur...
Yüksek yargının Anayasa mahkemesi üyeleri ile olan eşitsizliğin giderilmesi adına daha büyük bir eşitsizlik ortaya çıkarılmıştır.
Bir başka ifade ile önceden 500 kişi bu eşitsizliğin mağduru olurken bugün 25.000 kişi daha ağır bir eşitsizliğin mağduru haline gelmiştir..
Bunun teşkilattaki motivasyon eksikliğine moral bozukluğuna ve işlerin aksamasına neden olacağından derin endişe duyulmaktadır...
Bugünden şunu söyleyebiliriz ki zaten ağır iş yükü altında ezilen özellikle büyük şehirlerde 2000-3000 dosyaya sahip mahkeme hakimlerinin çocuklarından, ailelerinden ve sağlıklarından fedakarlık yaparak iş yükü ile boğuştukları 1. sınıf olmuş hakimlerin büyük çoğunluğunda, şeker, kalp ritim bozukluğu, tansiyon, bel fıtığı ve boyun fıtığı gibi rahatsızlıkların boy gösterdiği bir ortamda hakim savcılara moral verilerek onlara uygun yaşam koşulları sağlanması gerekirken bütün teşkilatın motivasyonunu yerle bir edecek böyle bir düzenlemenin sonuçlarının düşünülmemesi gerçekten hayret vericidir.
Yargıda güçlü bir dernek ve sendika olmadığı için yargı mensupları kendilerini sahipsiz hissetmektedirler.. Son kanunla bu durum daha da görünür hale gelmiştir..
Bu haksızlığı etkili bir şekilde yasama ve yürütme üzerinde dile getirecek bir güç maalesef bugünkü konjektörde bulunmamaktadır.
Ancak unutulmamalıdır ki yargı teşkilatında derin bir dip dalga harekete geçerek kaynamaya başlamıştır..
Yargının haklarını savunması gereken kurumlar ne yazık ki kendi kazanımlarını koruma endişesi içerisinde kalmışlardır...
Yargıda güçlü ve tesirli bir sendika maalesef bulunmamaktadır...
Tüm teşkilatta sarı sendika algısına sahip Yargıda Birlik Derneği zaten son olayda bütün umutları boşa çıkardığından varlığı tartışılır hale gelmiştir.
Ülke adına kritik bir dönemde 25.000 hakim savcıyı üzecek şekilde böyle bir kanun çıkarmak aklen, hukuken ve siyaseten yapılmış bir hata olarak görülmelidir.
Peki bu saatten sonra ne yapılabilir?
Şayet hakim savcıların bu motivasyon bozukluğunu giderecek iyileştirmeler yapılmazsa yargıda beklenmeyen ve istenmeyen hadiseler meydana gelebilir...
Umarım korktuğumuz başımıza gelmez ancak Adaletin, çalışma barışının ve hukuk güvenliğinin bu durumdan zarar görebileğinden endişe ediyoruz..
Ekonomik tablo göz önüne Büyük şehirlerde yaşayan hakim savcıları çok büyük sıkıntılar beklemektedir.
Aldığı maaşın üçte ikisini ev kirasına ödemek zorunda kalan bir yargı mensubunun bu şartlar altında Adalet dağıtması ne kadar mümkün olabilir?
Bunun yaşatacağı huzursuzluğun dalga dalga diğer birimlere de yansıyacağı muhakkaktır.
Yargı teşkilatının diğer personellerinin durumunu söylemeye ise gerçekten dilimiz varmıyor..
Yapılması gereken ilk adım şudur:
Devletin en büyük kazanç kapılarından biri olan yargı gelirlerinin %2’si kurulacak bir fonla yargının iyileştirilmesine aktarılmalıdır...
Yargı teşkilatında bundan sonra güçlü bir dernek ve güçlü bir sendika artık zaruret halini almıştır. Bu saatten sonra hakim savcıları şu ikilem beklemektedir :
Ya teşkilattan ayrılmak veya da teşkilatta kalarak haklarını savunacak güçlü bir örgütlenme yoluna gitmek...
Bugüne kadar böyle bir sendika ve derneğin kurulmaması büyük bir talihsizlik olarak görülmelidir.
Ancak son düzenleme ile 2. sınıf statüsüne düşürülmüş yargı mensuplarının böyle bir dernek oluşum içerisinde olmaları artık varlıkları için bir zaruret halini almıştır.
Demokratik taleplerin ancak örgütlü mücadele ile yapıldığı dünyada bilindiğinden bundan sonra hakim savcıların daha güçlü organizasyon içinde yer alarak seslerinin daha gür şekilde çıkması beklenebilir..
Elbette ki bu durum Adalet adına çok da tasvip edilen görüntü oluşturmayacaktır.. Ancak varlık mücadelesi dayanılmaz bir hale geldiğinde her netice meşru sarmala dönüşenilcektir..
Kısa vadede yargının aleyhine gibi görünen bu durum belki de uzun vadede çok büyük hayırlara vesile olacaktır.
Necati Daştan
Kayseri hakimi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.