İNSAN TEKAMÜLÜ
İNSAN TEKÂMÜLÜ
İnsan denilen varlık yaratıldığı günden beri servet yapmak, para ve hırsı uğruna vicdanını zedeleme ile uğraşıyor. Makam mevki ve şöhret uğruna var gücüyle çaba sarf ediyor. İnsan olmak için kayda değer gayreti çabası ve çalışması fazla görülmüyor. Kendisinden başkasını hakir görme meziyetine sahip bir beyin yapısına sahip. Tahammülsüz oluyorlar. Aşırı derecede bencillik hastalığına yakalanmış bir yaşamları devam edip gidiyor.
Üstünlük hastalığı onları başkalarına karşı eziyetler yapmalarına ve zulmetmelerine kadar götürüyor. Reklam ve gösteriş merakları ahlaki değerlerinin çürümüşlüğünün üstünü kapatıyor. Gayri ahlaki yollara sapıyorlar toplumda güç kullanarak ve değişik şekillerde insanları sömürüyorlar. Öyle aşırılıklara vardıklarında canlara bile kastetme seviyesizliğini de gösteriyorlar. İşkenceler cana kıymalar günlük basit olaylara dönüştürülüyor.
Cinsiyet ayrımı gözetmeksizin gayri ahlaki taciz ve tecavüzler basit hadiselere dönüşüyor. Kısa yaşamın bir gün gelip ecelimizin sonuna gelindiğini kapımızın çalındığını hiç akıl etmiyor. Yaşanırken elde edilen para, servet, aileler, çocuklar eş ve dostları bu âlemde bırakıp gidileceğini hiçbir zaman düşünemedikleri gibi bunlar da yanlarında götüremeyecekleri bincinden uzaklar. Sonun gelmesini yaşamın o kadarda uzun olmadığını akıl etmiyorlar. Sadece kefen denilen kimileri için değeri biraz fazla hassa kimisi de kaput bezi denilen eskiden Amerika’dan getirildiği için Amerikan bezine sarılıp elleri boş bilinmeyen bir âleme gitmek üzere geldiği yaratıldığı toprağa gömüleceğiz.
Bu âlemden sahibi olduğu varlıklarını bırakarak inanç ve iman dağarcı belki de yetersiz yok olup gidiyor. Arkasından ahlar, vahlar, ağıtlar birkaç gün sürüyor. Zamanla unutulmasa da hatırlanması önemini kaybederek anılara kalıyor.
Allah’ın koyduğu temel kurallar değişmez. Bu kurallar zamana zemine göre evrimleşir gelişir tekâmül eder. İnsanlar geçmişten gelen zamana dayanarak geleceğin zamanına hep yolculuk ederler. Kurallar aynı kalırken koşullar tekâmül ederek sistem âlemde devam eder gider. Yaratan güç âlemin tek sahibi Allah aynen bilmediğimiz varlığını devam ettirirken evren durmadan ileriye doğru hissedilmeyen hızla tekâmülüne devam eder.
Bu dünyanın üzerinde yaşamını sürdüren tüm canlılar bilhassa insan denilen varlıklar da değişir ve tekâmül ederler. Bu tekâmül düşüncelerde, fikirlerde, görüşlerde buluş ve icatlarda, aklın kullanılmasın da kültür seviyesinde kendini gösterir. Canlılar fanidir vakti saati geldiğinde haliyle canlılığını kaybedecektir. Nihayetinde ölümü ile aslına yani toprağa döndürülecektir. Mezar denilen toprağın altında çürümüş cansız ve ruhsuz bedeni kalırken Allah tarafından dünyaya geldiğinde ona üflendiği söylenen ruh veya can bedenden ayrılarak tarafımızdan bilinmeyen âleme gider.
Bu hayatta mutlu yaşamak gerekir. Mutluluk mal mülk, para, köşkler, villalar sahibi olmakla elde edilen bir nesne değildir. Mutluluk pazarlarda marketlerde ve mahalle bakkallarında alınıp satılan bir ticari metada değildir. Eğer satın alınan bir mal veya nesne olsaydı dünyada yaşamın tadı bozulur bu mutlulukların çoğu kodamanların para babalarının olurdu. Bunun sonucunda ise halkın çoğunluğu mutsuzlaşırdı. Bundan dolayıdır ki mutluluk insanların vicdani düşüncelerinde saf ve temiz gönüllerinde bozulup kirletilmemiş inanç ve iman yapılarında yaşar. Ruhsal bir durumdur mutluluk.
Gönüllerde var olan mutluluğu yakalamak için sevgi ve karşılıklı saygılı davranışlardan geçer. Sevgisizlik ve saygısızlık insanın karakterini esir almış ise mutlukta tutuklu demektir. Mutluluk bir çıkar beklemeksizin, maddi yat peşinde koşmamak sonucu sevgiyi saf ve temiz yakalamakla oluşur. Gelişir ve tekâmül eder. Çıkar uğruna karşılıklı menfaat için mutlu gözüküp riyakârlık gösterisinde bulunmak mutsuzluğun olmadığının göstergesidir.
Tüm insanlar cinsiyet farkı gözetmeksizin doğumundan itibaren çocuklukları süresince saf ve temizdirler. Masumane bir şekilde hep mutluluk gülücükleri gösteririler. Yaşları ilerledikçe aile ve toplum içinde onları yine insanlar şekillendirirler.
Bencilliği ve aşırı hırs azgınlıklarımızı frenlememiz gerekir. Ulaşmak istenilen her hedefe kendi gayretlerimizle ve çalışmalarımızla erişilmelidir. Eğer bunu başarırsak orda yani ulaşılan merhalede hedefte veya yerde kalabilirsin. Başkaları seni emeksiz laik olduğun veya olmadığın yerlere çıkarırsa bil ki kafası estiğinde hemen geri indirir. Bunları günümüz yaşamı da hep görüp şahit olduğumuz vakalar değil mi? Zira hakkın olmayan kazançlar, kendi başarının karşılığı olmayan mevkilere getirilmesi bir insanın oraya getiren mahfillerin kölesi olacağı kazınılmazdır.
İnsanlar içi en sıkıcı olanı düşünmektir. Bu düşünme tabi doğru ve yerinde düşünüp karar vermek olası gerekir. İşte böyle düşünmeyi becerebilse sıkıntıda hissetmeyecektir. Asıl olanı da budur. Böyle hareket etmek insanın düşünce yapısını düşündüklerini fikriyata çevirme tekâmülünü de yaratır.
Din üzerinden maddiyat yığanların din uydurdukları ve bilime karşı çıkışları, modern dünyada müspet ilim teamüllerine ters duruşları sömürü alışkanlığının sonucudur. Aslında din konusunda gerçeklik asla umurlarında değildir. İnsanlıkla beraber o egemen güç oluşmaları hep din sömürücülüğü kisvesine bürünerek çıkarcılık yapmalarıdır. Toplumu oyalayarak miskinleştirmek, daima din pazarlayarak çıkar sağlamayı meslek edinmiş zavallılardır. Bütün bunlar insanların dini edinimlerini baskılayarak özgür ve sorgulayan zeminden saptırıp tekâmülü zaafa uğratmaktadırlar.
Dindar gözükerek yolsuzluk yapanlar, devlet malını çalanlar ve zimmetle yenler hiçbir devirde evrimleşmemişler hep maddiyat peşinde koşmuşlardır. Ne yazık ki bu alışkanlıkta olanlar halen günümüzde devlet yönetiminde kurum idareciliğinde ve toplumun içinde boy gösteriyorlar. İşin garip tarafı ise insanlardan takdirde görüyorlar. Böylece suçluluk duygularını kendilerince hafifletmiş oluyorlar.
Geçmişi bırakıp içinde yaşanan zaman sürecinin tekâmül açısından zirve yapmasını sağlamak gerekir. Sağlanacak ileri seviyelere çıkarılacak tekâmül ahlaki zeminde kazanımlarla kuvvetlendirilmelidir. Gelecek nesiller için hatta tüm insanlık için aydınlanma ve tekâmül etmede gayret göstermelidir. Toplumların sırtından geçinen onları sömüren aşına ekmeğine göz koyanlardan asalak işe yaramaz böcekleşmiş karakter sahibi kodamanlardan kurtulmalıyız. Bu ve benzerlerini toplum içinden ayıklamalıyız.
İnsan bu dünya da edindiği ne kadar oluşmuş gayri ahlaki birikimlerini, hislerini ve düşüncelerini içinde yer etmiş olursa olsun bu dünyadan bir gün öbür âleme giderken geride bırakmalıdır. Bu dünyayı acısıyla tatlısıyla dağarcığında biriktirdiği ima yükü ile yolculuğuna çıkmalıdır. Bu dünyada kendisini aklını kullanarak tekâmül ettirdiğini orada sorgulanıp ispat ile mükâfatını göreceği bilincini asla unutmamalıdır.
Durmuş Karabağlı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.