- 359 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çocukluğumun Vazgeçilmezi
IĞDIRIN YAKIN TARİHİNE NOTLAR XXXV
ÇOCUKLUĞUMUN VAZGEÇİLMEZİ KARAKOYUN-LU KÖYÜ/İLÇESİ
Emir Şıktaş
1960 Yılının sonları olmalı yani sonbahar ya da 1961 yılı Ocak-Şubat ayları olmalı dünyaya gözlerimi açtığım yer Karakoyun. Köy olduğu dönemdeki adı ile andığımız şirin ilçemiz kasaba olduğunda ismine Karakoyun(lu) eklenerek Karakoyunlu adı ile kasaba kurulur. Köy iken 1970’li yıllarda kasaba oldu, 1992 yılında Iğdır’ın il olması ile birlikte Karakoyunlu adıyla ilçe kurulmuş oldu. Yani 30 yılı aşkın bir zamandır ilçe kurulmuştur.
1969 Yılının Eylül ayında çıktığım Karakoyunlu ilçemize bir dönem istekle gitmek için hafta sonlarını iple çekerdim. Aslına bakarsak 1969’a kadar ikamet ettiğimiz köy dönemi daha canlı, daha neşeli, daha heyecanlı idi. O günlerin cazibesi olacak ki beni bir dönem sürekli gitmeye istekli kılmıştı.
İlkokul bitene kadar yaşadığım Karakoyun(lu) köyü gözümden film şeridi gibi geçince, anılara şöyle bir dalıp geçmişi hatırlayınca aslında yaşadığımız kültürümüzün bu gün unutulan bölümlerinin olduğu bir zaman diliminde yaşamış olmanın lezzetini anlamakta, her gittiğimde kış boyu eğlencelerinden aşığ (kemik) oynama, kayışa (geyişe) girme, deve güreşi, deyneh (ağaç) dövüştürme, çillelerde kosa kosa, uzun eşek, it boğuşturma, bakkal dükkanlarında iddiaya girip ilçe içindeki mezarlığa gidip dönünceye kadar lokum, portakal, helva (su içmeden) yeme yarışmaları, sonbahar/kış mevsiminde bakkal dükkanının tavanında iple sonbaharda asılan ve asılı olarak sap sarı renge dönüşüp yetişen payız / kış armudu almak için pamuk ya da buğday verip almanın ve o armutları diğer kardeşlerle paylaşıp yemenin lezzeti bir başka idi. Bu eğlenceler genelde kış mevsiminde gençler tarafından yapılanlardır.
İlkokul çağındaki çocuklar ve alt yaş grupları ise eğlencelerini sokak aralarında beştaş oynama, gizlenparç (saklananı arayıp bulma), ip atlama, porselen çay tabağı kırıkları ile (zir)çevirme, çeviz udma, kaysi çekirdeği ile oynanan tehmecüt (tek mi çütmü) oyunu oynanırdı.
Karakoyun-lu’ya her gittiğimde Ergenekon mahallesi (eski ismiyle Halaşlı) da gözüm geçmişi arar, sokak dolu insanların göç, vefat, doğum oranının düşmesi sonucu nüfus azalması ile boş denilecek derecede yok olması, mahallenin o geçmişteki günlerini aratıyor.
Ne Şakir amcamın kızdığında ettiği lafları duyabiliyorum, ne Cengiz emi, Allahveren eminin ezan okumasını işitebiliyor, ne Habip eminin koyun sürüsünü görebiliyoruz. Hiçbir meseleyi önemsemeyen Resul amcamın sabah tarlaya gidecekleri “günorta oldu” diyerek sık sık uyarması, Salih babamın sabah erken kalkıp sabah çalışmasından sonra radyoda sabah türkülerini ve ajansı (haberleri) kaçırmaması, Bayramali eminin tütün eşip içmesi ve yaylaya gitme tutkusu, İbrahim dayının koyun sevgisi, Şükür dayının kravat takma merakı, Cemil öğretmenin sakin hali, Halaşlı yolu sakinlerinin özelliklerinden bazıları idi.
Her biri hatıralarıyla yaşayan, en az beş çocuklu, aile geçindirmek için çalışan, ekmeğini taştan çıkaran aile reisleri idi. Onların çocuklarından olan torunları, beş çocuğunun sayısını geçmemekte. Böylece bir nesil yok olmaya yüz tuttu maalesef. “Bakabildiğin kadar çocuk yap” lafını bizim nesil “çocuk yapma diye anladı galiba.
Allah ölenlerin hepsini rahmet etsin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.