- 312 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
IĞDIR’IN YAKIN TARİHİNE NOTLAR -XlV-
ÇOCUKLUĞUMUN GEÇTİĞİ KARAKOYUNLU’DA NEVRUZ BAYRAMI
Halaşlı (Ergenekon) mahallesinde yedi ve üzeri yaşa girmiş tüm çocuklar Okul Müdürü Cemil öğretmen tarafından ilkokula kaydedilmişlerdi.
Siyah önlükler, beyaz yakalıklar giyilmiş, çanta, kitap, kalem alınmış, okul yolu tutulmuştu.
Karakoyunlu’nun bir ilkokul binası vardı.
O da Rahmetli Atatürk’ün hediye ettiği okuldu.
Mahallede, sürekli birlikte olduğumuz çocuklar okullu olunca ben hem sıkılmaya, hem de imrenmeye başlamıştım. Yaşım altı olduğu için öğretmen ve ailemiz de erken okumama yanaşmıyordu. Kayıtsız okula gidip gelmekteydim. Bir ay kadar sonra öğretmen dükkanımıza uğrayarak okumayı söktüğümü ve öğrenciliğe kabul edildiğimi söylemişti rahmetli Baba’ma.
İlkokul çağımızda olmamıza rağmen idrak etmeye başladığım Nevruz bayramının çok kıymetli olduğu dikkatimi çekmekteydi;
Nevruz bayramı yaklaştığında her aile reisi mutlaka, ailede bulunan tüm bireylerin giyecek yazlık/mevsimlik kıyafetlerini alırdı. Genelde manifatura dükkanları revaçta idi. Hazır giyim hem pahalı, hem de mağaza olarak fazlaca yoktu.
Evli kızlara, kız kardeşlere, hala (bibi), teyze gibi yakınlara alınan giyim eşyası ve çerezler bir araya toplanır ve ziyaret edilerek evine götürülürdü, Buna “bayramçalığ” veya “bayram payı” denilirdi.
Erkek takım elbiseliğine “tiye kumaş”, “tiye parça” denilirdi. Yeni kumaş, dikilmeyi bekleyen top kumaştan kesilmiş parça demek isteniyordu.
Nevruz bayramında yıl boyu görecek ihtiyaçlar temin edilmesi geleneği nedeniyle zorunluluk, yani nişan, düğün, sünnet vs yeni elbiseler giymeyi gerektiren, ağırlık arz eden bir toplantı, misafirlik olmadıkça yeni giyim eşyası pek alınmazdı..
Halk hastalara, yaşlı büyüklere, ekonomik durumu iyi olmayan ailelere, köyün öğretmenlerine, toplumda saygınlık kazanmış değer verilen insanlara bayramlaşmaya gider, ziyaret eder, hayır dualarını alır ve ihtiyaçlılara yardımda bulunurlardı. Benimde katıldığım şekliyle, tüm okul öğrencileri birer elma, yada birer portakal alır, özel pasta yapabilen aileler pasta göndererek sıra ile öğretmenlerin evlerine bayram öncesi gider, bayramını kutlar, ellerini öperdik.
İlkokul öğretmenlerimizden özellikle Karakoyunlu olanlar Sadık Ağ, Cemil Gülali, Sefer Kavak (bizim dönemimdekiler) Nevruz bayramında okuldaki prensipli insanlar değil, sevecen, güler yüzle karşılar, uğurlarlardı.
Dini bayramlarda böyle törenler yaşamazdık. Herkes yakın çevre ve ailesi içerisinde kutlardı. Bu bizim törelerimizin, kültürümüzün, dini ritüellerimizin dini bayramların baskısı altında kalmadığının, İslam kültürü ile paralel gittiğinden, halkımızda milli kültür şuurunun yok edilmediğinin, Milli ve dini bayramların birbirilerini gölgelemeyecek kutlama sınırlarının olduğunun göstergesidir.
Halen bu denge devam ettirildiğinden, özellikle yörede yaşayan Azerbaycan Türklerinin gelenek, görenek, kültür erozyonu yaşamadığına bir belge teşkil etmektedir.
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, halkımızın özellikle yaşlı ve dindar kesimi Nevruz Bayramını Hz Ali’nin Halifeliğe başlamasına denk geldiği düşüncesi ile bayramı kabul etmektedir.
Yumurta boyama, eğlence düzenleme gibi kültürel görselleri tahta çıkış bayramı kutlaması olarak görmektedir.
Nevruz’un Yenigün, ya da Türklerin Ergenekon’dan çıkışı bayramı gibi nedenlerle kutlanması, ateş yakılıp, demir dövülmesi halkımız arasında yaygınca bilindiği ve Türklük bayramı olarak kutlandığı da çoğu insanımızın bilgisi dahilinde ve bu amaçla kutlanmaktadır.
Nevruz Bayramı, gelenek, görenek, töre gibi kültürel milli duygularla dolu bir bayram olduğu kadar, dini ritüelleri de olan bir bayram aynı zamanda.
Nevruz öncesi, Ölü bayramı yapılması (helva pişirme, ihsan dağıtma, dua okutma), Baca baca (evlerden çerez yumurta vs almak için mendil (desmal) atma, yumurta boyama, niyet tutarak kulak asma, bahçeyi süpürerek çıkan kış artıklarını kötülük, pislik gitsin manası ile yakma, evde yapılan konuşmaların güzel, tatlı, neşeli olmasına özen gösterme, küskünler var ise yaşlı ya da ileri gelenlerce barıştırma (barışık) toplantısı yapma, Nevruz günü kesinlikle ve özellikle ekşili (üz-gözlü) pilav pişirme, yada misafir gelebilir diye iyi ve bol yemek hazırlanması kesinlikle yapılır. Çeşitli kosa kosa gibi oyunlarla Nevruz’un geldiği yaşatılmaya çalışılmaktadır.
1970’li yıllar da Iğdır’a geldiğimde Yeşil Iğdır gazetesinin eski idari binası yeri olan Çıraklı sokak, Eğri sokak, D. Beyazıt caddesi sokak aralarının yumurta tokuşturanlarla tıka basa dolu olduğunu görünce Nevruz Bayramının insanlarımızı kaynaştırdığına bir kez daha şahit olmuş ve zaman zaman yumurta tokuşturmalarını severek izlemiştim.
Nevruz, toplumumuzda tabiatın dirilişi, Türk halkının Ergenekon’dan çıkışı sevinci, veya başka değerleri ile olsun kardeşliğin, barışın, dostluğun, yardımlaşmanın, güç birliğinin sembolü olmuştur. Emir Şıktaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.