- 432 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
YAŞAYABİLECEK MİYİZ?
Kısa bir öneri: Kulaklarımda yankılanan insan çığlıkları ve dostlarımın ezkaza kurtulduğu bu felaket sonrası ağlayışları(mız) hala benimleyken; fon önerisi olarak dileyenler için Nel Aique/ Drifting olarak bırakıyorum.
Sevgiyle.
Sükûnetin diz çöktüğü bir kıyıdan, enginliğe açılanlara el sallayanlar var hâlâ. Geri dönebilmeleri için midir, yoksa hiç dönemeyeceklerini bilmenin ağır yükünde ezildikleri için midir bilinmez.
Öyle bir veda ki ne sayfalar kabul eder bu tasviri, ne bir kulak dinler bunca çığlığı, ne de bu manzaraya şahit olan gözler bir daha güneşi görmek ister… İnandığın tüm değerleri kaybeder gibi, binlerce çocuğun gülüşlerini toprağa gömer gibi, imkansızı çağıran korkak bir gerçek gibi… Çaresizce ama cesur! Tek nefesle emanetini teslim eden binlerce yürek… Sessizce ama bağıra çağıra…
Öyle bir veda ki tüm vedalar utanır kendinden, saklanır köşe bucak utanmaktan yoksun olanlara inat, bu amansız vedanın karanlıkta boşluğa karışan çığlıklarından, o dahi utanır…Beton yığınları arasında bir nefes ararken, gözler korkunun eşiğinden bir adım daha atamazken, suratlara çarpılan onlarca acı gerçeğe rağmen, alınan tüm nefesler tutuldu sanki, adı yaşatmak olsun, diye.
Öyle bir veda ki bu kez ismi ÖLÜM, belki de koca bir zulüm… Henüz adını koyamadı kimse…Oysa yollara dizilmiş soğuyan bedenler, bir köşede sahipsizce bekleyenler, sessiz sedasız karanlıkta ilerleyenler, bir isim bulmuştur elbet…Henüz kendilerinin dahi bilmediği, bu acıyı karşılayan, tamamlayan, harfler silsilesinden çekip çıkarılan bir isim…
Toza bulanmış şehirlerin kaybolan mahallelerinde geziyor ölüm. Kuşların uçmayı unuttuğu gök kubbede onların yerine süzülüyor ölüm. Çocukların gülmekten vazgeçip bir köşede hatırlanmayı beklediği, sefil soğukta işte bakın orada ölüm… Yankıların sarhoşça birbirine karıştığı, sabahı olmayan karanlık gecelerde bir bekçi gibi dolanıyor ölüm… Aranan bedenler, geride kalan çelimsiz nefesler… Her yer ölüm… Yaşayan da, toprak da… Ölüm..
Çaresizliğin böylesi; hiç yazılmamış bir şiir, duyulmamış bir beste, ispatı mümkün olmayan hislere saklanmış, sessiz bir feryat gibi akıyor, bir kıyıda bekleyenlerin gözlerinden dizlerine… Yaralanmış dizlerinde susup kalıyorlar sonra, ve kuruyorlar gözlerinde sahipsiz kuruyan nice yaşlar gibi…
Anlamını kaybediyor hayat, toprağa karışanların üzerinde yeşeren otlara baktıkça… Belki de anlam kazanıyor korkulara adanmış hayatımızın her bir parçası. Pişmanlıklar beliriyor belki de zihinlerde... Gönül yanıyor kırmanın, kırılmanın alevinde…Son gülüşler, son cümleler yadigâr kalıyor, enkazdan geride kalan yarım kalmış hayatların baş rollerine…
Gün battı, soldu bütün çiçekler.
Gök suskun, mahzun,
Çığlıklar perişan,
Ve ölüm bir annenin dilinde...
Toprağa karışan kan kokusu,
Yükseliyor göğe.
Sıcak bir çorba buharı ile...
Sonra,
Biraz sessizlik,
Biraz çığlık,
Biraz gözyaşı…
6 ŞUBAT-04.17 / BAŞIMIZ SAĞ OLSUN.
ZEYNEP SENA DOĞANTEKİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.