- 154 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MISAKI MİLLİ.
MISAKI MİLLİ NEDİR?
Türkiye’de İlk Öğretim seviyesinde eğitim görmüş hemen herkes Milli Mücadele döneminin ünlü belgesi “Misakı Milli”’ yi duymuştur ama ne olduğunu pek bilemez, hatırlayamazlar. Ama hepsi de Misakı Milli Hudutlarını bilir ve Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü ile ilgili bir şeyler söylemek, hamasi bir konuşma yapmak istediği zaman da genellikle Misakı Milli Hudutları ifadesini kullanmaktan büyük keyif alırlar. Oysa bu belge: en az ABD Halkının ünlü “Bağımsızlık Bildirgesi” veya Fransız Halkının “İhtilal Bildirgesi” kadar önemsenmesi gereken bir belge olup, 1920 yılında Sevr Barış görüşmeleri devam ederken, Türk Halkının hangi şartlarda barışı kabul edebileceğini bütün dünyaya açıklayan, 6 maddelik bir bildirgedir. Bu gün bu Tarihi belgenin ne olduğunu ve nasıl oluşturulduğunu işlemek istiyoruz.
Sivas Kongresinden sonra İstanbul Hükümet temsilcileri ile yapılan görüşmeler sonucunda Osmanlı Mebuslar Meclisinin yeniden açılması karar altına alındı, açılışın Ocak ayında yapılabilmesi için çalışmalar başlatıldı. Sivas Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Anadolu’dan seçilip gönderilecek mebusları oryante etmek ve gelişmeleri yakından izleyebilmek amacıyla, Aralık 1919 sonunda Ankara’ya geldiğini hatırlıyoruz. Ankara’ya uğrayan Milletvekilleri ile görüş alışverişinde bulunularak İstanbul’da nasıl bir politika izleneceği kendilerine anlatıldı. En önemli görevleri; Mecliste bir “Müdafaa-i Hukuk” grubu kurmak ve Mustafa Kemal’i Meclis Reisi seçmeye gayret göstererek” Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararların Meclis Üyeleri ve İstanbul Hükümeti tarafından benimsenmesini sağlamaktı.
Böylece Mustafa Kemal Paşa Anadolu’da, halkın kurduğu bir “Milli Meclis”in başkanlığı yanında, Anayasal bir kuruluş olan “Millet Meclisi”nin de başkanı olarak güçlü bir siyasi söz hakkına sahip olabilecekti.(1) Ne yazık ki milletvekilleri Mecliste her iki hususu da gerçekleştirememiş, ancak “Felahı Vatan” adında yeni bir siyasi grup kurabilmişlerdi.(2) Bu grubun teşebbüsleri ile Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar, Ankara’da kararlaştırıldığı gibi, Ulusal Ant (Misak-ı Milli) adı ile 28 Ocak 1920’de Milletvekillerine onaylatılmış(3) ve 17 Şubat 1920 günkü oturumda da ilkeler açıkça ilan edilmiştir
Metin esasta 8 madde olarak Ankara’da hazırlanmış ve Trabzon mebusu Hüsrev Sami Gerede’ye teslim edilerek İstanbul’a gönderilmiştir. Ankara metninde ayrı maddeler halinde yazılan “Mütareke sınırı” ve “ Müslüman halkın bölünmezliği” maddelerinin diğer maddelerle birleştirilmesi sonunda metin 6 maddeye indirilmiştir.
“Ahd-ı Milli” (Milli Yemin) Beyannamesi, 17 Şubat 1920 tarihinde, Edirne Milletvekili Mehmet Şeref ( Aykut) Bey’in verdiği önergenin kabul edilmesi ile Mecliste okunmuş ve aynı gün kabul edildiği gibi, alınan kararların basına verilerek bütün Dünyaya duyurulması kararlaştırılmıştır. Bu isimle kabul edilen bildiri daha sonra Misakı Milli olarak adlandırılmıştır. Bu terim de (Ulusal Yemin) anlamına gelmektedir.
Misakı Millinin içerdiği maddeler şunlardır:
1. Osmanlı Devletinin yalnız Arap çoğunluğuna sahip topraklardan 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesinin imzalanması sırasında düşman kuvvetlerin işgali altında kalan bölgelerin geleceği halkın özgürce vereceği oylarla kararlaştırılmalıdır. Aynı antlaşma sırasında Türk askerinin kontrolü altında bulunan bölgeler ayrılmaz bir bütündür. ( Hatay ve Musul bu sınırlama içinde kalmaktadır.)
2. Halk oylaması ile anavatana katılan Kars, Ardahan ve Batum illerinde gerekirse yeniden bir halk oylaması yapılmasını ve sonucun herkes tarafından kabul edilmesini istiyoruz.
3. Batı Trakya’nın hukuki durumu özgürce yapılacak bir halk oylaması ile tespit edilmelidir.
4. Hilafet Merkezi ve Osmanlı İmparatorluğunun başşehri İstanbul ve Marmara Denizinin güvenliği esastır. Bu ilke esas alınmak suretiyle Boğazların ticari geçişlere açılabilmesi için diğer devletlerle birlikte alacağımız karara uymağa hazırız.
5. Yapılacak barışta azınlıkların hakları; komşu ülkelerde yaşayan Müslüman halklara da benzer hakların tanınması şartı ile teminat altına alınacaktır.
6. Ekonomik gelişmemize imkân sağlamak için her devlet gibi bizimde özgür ve bağımsız olmaya hakkımız var. Bu nedenle mali, ekonomik ve hukuksal kısıtlamalara karşıyız. Ancak ekonomik gelişmelerimiz için her ülke ile görüşmeye hazırız.(5)
“Misakı Milli” İngiliz emperyalistlerin asi Türklere karşı duyduğu hoşnutsuzluğu arttırdı. 19 Şubat 1920’de General Milne, müttefiklerin kararı gereği İstanbul’un Türkiye’nin başkenti olarak kalacağını duyurdu ve Türk birliklerinin harekâtının durdurulmasını istedi. Aslında İngiliz hükümeti, İstanbul’un Padişah’ın oturduğu yer olarak kalmasını, Boğazların uluslararası bir statüye kavuşturulmasını ve her hususta kontrolün İngilizlerde bulunmasının menfaatlerine daha uygun olacağını kabul ediyordu.(6)
Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis’in açılmasına rağmen ısrarla sürdürdüğü mücadele işgal güçlerini olduğu kadar Ali Rıza Paşa hükümetini de rahatsız ediyordu. Bursa Valisi iken 8 Şubat’ta İçişleri Bakanlığına getirilen Ebubekir Hazım Tepeyran anılarında bu konuya temas etmektedir:
“Sadrazam Paşa-bugün Mecliste Felahı Vatan Grubu ile görüşüp konuşacağız, Salih Paşa’da (Bahriye Nazırı) gelecek siz de bulunsanız iyi olur deyince toplantıya ben de katıldım. Sadrazam Paşa’yı Meclis’te okuduğu nutkun mahut fıkrasıyla, vilayetlere çekilen telgrafın sebep olduğu teessür ve hiddet içinde şiddetli sözlerle hayli sıktılar. Hücum edenlerin başında Heyeti Temsiliye’den Rauf (Orbay) Bey vardı. Sadrazamın biri Anadolu’da, biri İstanbul’da olmak üzere iki hükümetle memleket idare edilmez sözü gürültüyü arttırdığı bir sırada İstanbul’un bize bırakıldığına dair gelen telgraf sadrazamın imdadına yetişti. Bu iyi fırsattan istifade ile Babıâli’ye gitti
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.