- 564 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Güller de solar, bülbüller de susar, özü, sözü ve gönlü güzel sevdalı insanlar da ölür
Güller de solar, bülbüller de susar, özü, sözü ve gönlü güzel sevdalı insanlar da ölür
Zaman tünelindeyiz.
Belki varmış belki de yokmuş.
Bir hanımefendi ve bir beyefendi varmış.
Lisans üstü eğitimli kırklı yaşların üstünde olan bu iki insan oğlu nasıl olmuşsa sevmişler birbirini olmuşlar yan yana, tutuşmuşlar el ele.
Güzel günler o kadar çok olmuş ki.
Birlikte oldukları bütün günler hep sevgi dolu anlarla geçermiş.
Birlikte yemeklerini yerler, kahvelerini içerlermiş.
Birlikte el ele tutuşup namazlarını eda etmeğe giderler, oruçlarını birlikte açarlarmış.
Dünyalar her ikisi için de cennete dönüşürmüş o günler de.
Gel zaman git zaman derken aralarına bir serinlik girmeğe başlamış.
Bir gün ’ne o kurutulmuş güller gibi unutuluyor muyuz’ diye atılan mesaja hanımefendi ’unutmak değil de uzaklaşmak’ diye cevap yazmış.
Dünyalar başına yıkılan beyefendi ne yazacağına karar verememiş.
Peki diyerek sevdasını çekmiş sinesine.
Aşk bu durmuyor ki yazıldığı gibi yerinde.
Uzun zaman sonra ikna edilen hanımefendi ile bir öğlen yemeği de yenmiş, kahveler içilmiş.
Ama değişen hiçbir şey olmamış.
Beyefendi üzgün , kırgın ve boynu bükük ayrılmış ayrılmış sevdiceğinin yanından.
Dönerken yaşadığı şehre ne zaman geçmiş ne de yol bitmiş.
Sabahın köründe indiği şehrinde ki terminal de bir çorba içeyim derken televizyonda ki deprem haberiyle sarsılmış.
Hemen ilk bulduğu otobüsle geldiği şehre, sevdiceğinin yaşadığı şehre dönüş yolculuğuna başlamış.
Bir gün evvelki gün yıkılan dünyasına kaynar sular da eklenmiş.
Ömrü bu kadar uzun gelmemişti bu yolculuk kadar ona.
Ne yollar bitmiş, nede zaman geçmiş.
Ruh, gönül ve beden de mahvolmuş, perişan olmuş.
Şehre inmek enfiye kaldı sevdiceğinin oturduğu apartmana gitmek için geçen süre.
Her taraf mahvolmuş, her taraf yıkılmış harabe olmuş.
Her adım, her varış çok daha ağırlaşmış.
Sevdiği hanımefendinin oturduğu bina yıkılmış, tarümar olmuş.
Ferhat, Şirin için dağları delmişse beyefendi sevdiği hanımefendiye ulaşmak için neden bir yol açamasın ki bu beton yığını arasından.
Ne kadar geçtiği bilinmeyen bir zaman dilimi sonrasında sevdiceğine ulaşan beyefendi ’sevgilim ben geldim, sevdiğim ben geldim, sevdiceğim ben geldim’ der hıçkıra hıçkıra ağlayarak.
Hanımefendi zar zor açar gözlerini beton molozları arasında ve elini uzatma gayretine düşse de başaramaz ama beyefendi tutar hanımefendinin elini.
Seni kendimden çok seviyorum der hanımefendiye.
Hanımefendi nedamet halleriyle ’ben de seni seviyorum’ der.
Zaman nasıl geçti bilinmez, neler olduğunu da hiç kimseler de bilemez ya.
Bu iki sevgiliye ne ulaşılabildi bir daha ne de haber alınabildi.
Güller de solar, bülbüller de susar , özü, sözü ve gönlü güzel sevdalı insanlar da ölür.
YORUMLAR
Mehmet İmran Sevinç
Yüreğinizin dağlanmasını istemezdim...
Canı gönülden teşekkür ederek şukran ve minnet duygularımı da sunuyorum...
Kabul etmeniz umudumla...
Sağlıcakla kalmanız temennilerimle Mahvash / Munise Senem UÇAR hanımefendi...
Mehmet İmran Sevinç
Şukran ve minnet duygularımla da.