- 295 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İman; İbadetin Kaynağı, İbadet ise İmanın Gıdasıdır
İman ile İbadet arasında sıkı bir ilişki vardır: İman, ibadetin kaynağı ve sebebidir. İbadet ise, İmanın desteği, gıdası ve muhafazasıdır. İbadetler yapıldıkça iman kuvvetlenir, ibadetler terk edildiği zaman da zayıflar.
İman sözlükte; tasdik etmek, onaylamak, kabullenmek, itimat etmek, gönülden benimsemek gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak İman; “Allah‘tan başka İlâh yoktur, Muhammed, Allah’ın elçisidir gerçeğini, Kelime-i Tevhîdi yani, “Lâ İlâhe İllallah, Muhammedurrasulullah’ı” Kalp ile tasdik, dil ile ikrardan ibarettir. “İbadet” kelime olarak: “Kulluk, Allah’a kulluk etme” anlamına gelir. İslami bir terim olarak ibadet; Allah’ın emirlerine uymak. O’nun rızasını kazanmak gayesiyle yapılan her türlü iyi hareket” demektir. İbadet, namaz kılmak, oruç tutmak, rızkını helal ve meşru yollardan kazanmak vb. emirleri yerine getirmeyi ifade eder. Yapılan her şey yeter ki Allah(c.c.)’ın rızasına uygun olsun ve o niyetle yapılsın! Bu şekilde değil de, bilerek çıkar sağlamak için yapılan ibadetlerin hiçbir değeri yoktur. Böyle ibadetler Allah katında makbul değildir. İbadet; imanın uygulaması, doğru ve hak olduğuna inanılan esasların günlük hayatta yaşanmasıdır. İbadetler, beden ve ruhlarımızı disipline eder, hareketlerimizi ölçülü hale getirmemizi sağlar. Bunun sonucunda da güzel ahlaka ulaşırız.
Allah (c.c.)’ın bize sayısız iyilik ve nimetleri vardır. Bizi yoktan yaratan, bize hayat bahşeden, kâinatı emrimize veren, akıl gibi güzel ve özel bir ikram lütfedip, eşrefi mahlukat olarak yaratan Allah(c.c.)’dır. Allah(c.c.) bizlerden sadece; Verdiği bütün ikramlarına karşılık olarak, İman edip, salih ameller, ibadet, yani kulluk istemektedir. İmanın gereğini yapanları da ayrıca Cennetlerinde ikramlarla mükâfatlandıracaktır.
Âyet-i Kerimelerde Allah(c.c.): “(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.” (Fatiha Sûresi âyet:5) “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat Sûresi âyet:56) buyurulmaktadır.
Yaratılış gayemize uygun olarak ibadet etmek, bize düşen bir vazifedir. İyilik ve güzelliği takdir etmemek, hiç birimizin hoşuna gitmez: Bunun gibi nimetlere karşı nankörlük yapmakta Allah(c.c.)’ın en çok sevmediği hareketlerdendir. Ama buna karşılık şükrünü arttıran kimsenin nimetlerini arttıracağını vaat etmekte, nankörlük edene de azabının çetin olduğunu bildirmektedir. İnsan beden ve ruhtan müteşekkil bir varlıktır. Onun içindir ki insan hem yemeye içmeye muhtaçtır, hem de sevgiye, saygıya ve sıcak alakaya muhtaçtır.
İman, ruh ve bedeni, ibadette birleştirir ve bütünleştirir. Kafa-kalp çelişkisine ve çatışmasına fırsat vermez. Fikir ve davranışlarla birliği sağlar. Dolayısıyla hem ruh ve bedeni düzene koyar, hem de hareketlilik kazandırır. İmanın, İbadete, ibadetin de İman’a olan etkisi şüphesiz çok büyüktür. Ruh, İman’a, beden de ibadetlere benzetilebilir. Ruh olaylarının bedene tesir ettiği gibi, bedenin de ruh olaylarına tesir ettiği bilinen bir gerçektir. Mesela: maddi ve manevi yardım, ibadetler, sevgi, gibi güzellikler bedenimizin rahatlayıp huzur bulmasına vesile olur. Ayakkabımız, ayağımızı vurduğu zaman, bunun ağrısı da bizi sürekli rahatsız eder. Bunun sonucunda çalışma gücümüz azalır, en azından rahatımız kaçar ve her şeye bahane bulup beğenmez oluruz. Hele bir de dişimizin ve başımızın ağrıdığını düşünelim! Bu misallerden, ruha ait olayların bedene, bedene ait olayların da ruh hayatına nasıl tesir ettiğini anlamak zor olmaz. İmanın gereği olarak yapılan ibadetler, dualar, iyilikler, ruh üzerinde çok köklü tesirler bırakır. Mesela: Günde beş vakit disiplin içinde kılınan namazlar, yılda bir ay Allah(c.c.) rızası için tutulan oruçlar ve benzeri ibadetler, insanı ruhen yüceltir, kuş gibi hafifletir, bitmeyen mutluluklar tattırır. İnsanın içini sevinç ve huzur rüzgârları doldurur. Bu hal ona diğer insanları ve bütün varlıkları sevdirir. Bir gülümseme nasıl ki vücudun gerginliğini alır, sinirlerimizi yumuşatır, kalbimizi ferahlatırsa, iman ve ibadet de ruhta ve bedende böyle ferahlıklar meydana getirir.
Kısacası, iman bir ağaca benzetilirse, ibadette o ağacın meyveleri demektir. İman bir nehire benzetilirse, ibadetse o nehri besleyen kollar demektir. İman, kalpte parlayan bir ışık, bir mum ise, ibadet onu koruyan cam fanus gibidir. Bu ışık kaynağının bedenimizin her tarafını aydınlatması, hareket ve iş haline gelmesi iyi ameldir. Kökü iman olan İslam ağacının, meyveleri ibadet ve güzel ahlaktır. İman olmadan ibadetlerin bir yararı yoktur. İbadet olmaksızın imanı muhafaza etmek çok zordur. Hafif bir esintide sönüveren fanusu olamayan bir mum gibidir. Onun içindir ki ibadetleri yaparak imanımızı sağlama almalıyız.
İslam, İman ve ibadet ile hayatını güzelleştiren Mü’mini, güzel ahlâk’a ulaştırır. İmanın gereği olarak yapılan İbadetlerin hedefi insana iyi ahlak kazandırmaktır. Bunun için Müslüman’ın iradesini kuvvetlendirmesi, ruhunu arındırması gerekir. İşte ibadet, bir düzen ve disiplin içinde bu arındırma çalışmalarıdır. İbadet noksan olursa iman ve ahlak arasında köprü kurmak zorlaşır. İbadet bu köprünün kendisidir. İman, ruhun ulaştığı bir aşamadır. İnanan insanın kalbinde parlayan, iman ışığı, inanan insanın ruhunu aydınlatır. Bu durum vuku bulduğu zaman kalbimiz paslardan ve kirlerden arınmaya başlar. Aslında İman-İbadet ilişkisini, beden ve ruh ilişkisini açıklayarak daha iyi kavratabiliriz. Beden ile ruh arasında çok sıkı bağlar vardır. Ruh’ta meydana gelen olaylar beden üzerinde tesirler yapar. Bunun gibi, iman ve ibadette birbirinden ayrılmaz iki unsurdur. İman ruha, ibadette bedene benzemektedir. Sonuç olarak bedenimizin gıdalarını verdiğimiz gibi ruhumuzun da gıdalandırılması gerekir.
Allah (c.c.), her birimize, Kur’an ve Sünnet’e uygun olarak hayat yaşamayı, gerçek anlamda amel-i salih Mü’min kullarından olmayı lutfeylesin. (Âmin)
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.