- 276 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MÜBADELENİN 100. YILI VE ORHANGAZİ'Lİ MÜBADİLİ ALİ AKSOY
MÜBADELENİN 100. YILI VE ORHANGAZİ’Lİ MÜBADİLİ ALİ AKSOY
Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi
Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi, 1923 yılında Lozan Barış Antlaşması’na ek olarak yapılan sözleşme uyarınca Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan Krallığı’nın kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine tehcir ve zorunlu göçe tabi tutmasına verilen addır. Göçe tabi tutulan kişilere ise mübadil denir. Evlerinden yurtlarından koparılıp gelen Müslüman Türk toplumu ile Türkiye’nin çesitli yerlerinden göç etmek zorunda kalan Rum,Ermeni ve diğer etnik gruplar bu acıya maruz kaldılar. Rahmetli Selvi babaannem, Rahmetli Ali Aksoy ağabeyimden yaşanan acılara sevinçlere dair çok şeyler dinledim. Bir sabah kalktıklarında zorunlu göçe tabi tutulan dindaşlarımız soydaşlarımız Türlü baskı ve zülme maruz kalarak göç yollarında yaşadıklarını hepimiz dinlemişizdir. Geçen hafta ki yazımızda Gülcemal vapurundan bahsederken Yunan filmindeki sahnelerden bahsetmiştim. Düşünün mezar taşından isimleri kazınan varlığı yok sayılan bir milletiz. Oysa ki biz ne dillerine ne dinlerine dokunmuşuz yüzyıllardır. Rahatça dillerini konuşmuş dinlerini yaşamıştır. Orhangazili Mübadil Orhangazi Yeniköy Eşrafından Rahmetli Ali Aksoy ağabeyimin kaleminden Vodina’dan Orhangazi’ye yazısından alıntı yaparak yaşadıklarını aktarıyorum.
"Vodina’dan Orhangazi’ye
İçlerinde dedemin olduğu Osluv köyü halkından bir bölümünü baştan Mudanya-Dereköy’e vermişler. Yaşlılardan duyduklarımı birleştirince şu anlatım çıktı:
“Adı gibi dere içinde bir köydü o Dereköy. Ne ovayı görür, ne deryayı. Aç kapa gözünü akşam olur. Rumlardan kalma büyük bir kilise vardı. Tepesinde koca bir çan. Karagon Mustafa elinde hiçbir alet olmadan üç gün uğraştı sökmeğe o çanı. Son gün karanlık basmıştı ki, söktü bre! Ertesi sabah bir çuvala koyup vurdu sırtına, götürdü Bursa’ya. Orada hurdacılara satmış. Parası ile yarım çuval un, gazyağı, tuz ve birkaç kalıp sabun almış; geldi Dereköy’e. Karısı günlerce fiyaka yaptı herkese:
“- Bizde gazyağı var, sabun var, yaaa!”
O köyü beğenmedik biz. Gittik bulduk Gemlik’e Celal Bayar’ı. O zamanlar Mübadele ve İmar İskân Vekili imiş Bayar. Ne bilelim biz. O bakarmış mübadele işlerine. Gemlik’te körfezi yukarıdan gören bir “tumbada” durduk; konuşuyoruz. Bayar’a böyle iken böyle dedik:
” – Biz mübadiliz. Dereköy’ü beğenmedik. Adı gibi dere içinde bir yer. Ne yapalım orayı? Biz isteriz köyümüzün altında geniş ova olsun; en aşağıda derya olsun. Geceleri mehtap vursun suyuna. Oturup muhabbet edelim. Yunanlılar attırmazdı; isteriz tekrar piştov atalım! Yatmayalım öyle tavuklar gibi erkenden!”
Bayar bu rahatlık ve talepler karşısında önce şaşırır. Ardından şunu der:
“ – Madem öyle, sizleri Gemlik’e iskân edelim. Dağ, ova, deniz hepsi var.”
Bizimkilerde akıla bakar mısınız? Bu öneriyi beğenmemişler.
“ – Gemlik’teki ovadan ne olur Bey! Mendil içi ka yer! Biz rençper adamlarız; isteriz büyük tarlalar. Balık mı tutsak bu yaştan sonra burada? Balık işi, tembel adam işi. Geniş yerler verin bize. Sürerken birkaç çift öküz birden koşalım.
Celal Bayar bu yörenin insanı. Ermenilerin gidişi ile nereleri boş kaldı bilmez mi?
Karsak Boğazına yönelip başka bir öneri getirmiş:
“ – Siz bu yolu izleyin. İleride göreceğiniz gölün adı İznik gölü. Güneyinde iki, kuzeyinde dört köy var; Ermeniler gidince boşaldı. Hangisini beğenirseniz sizi oraya verelim.”
Sonra yanındakilere dönüp şunu demiş Bayar:
“ – Mustafa Kemal’in amma hemşerileri varmış ha! Gemlik’te yer verdik beğenmediler; illa köy istiyorlar!”
Bu küçümsenmeyi duymak çok zorlarına gitmiş. “Mustafa Kemal’in amma hemşerileri varmış!” dediği için ömrü billâh sevmediler Celal Bayar’ı.
Ötesi… İstikamet, Karsak Boğazı!.. Tercih: Orhangazi’ye bağlı Yeniköy… Arkası Samanlı Dağları, önünde ova, en aşağıda İznik gölü. Yıl 1924. Dedem 36 yaşında; babam 6.
Kimisi aynı ilçeye bağlı Ortaköy ile Keramet köyünü beğenmişler.
Vapurları İzmit’e yanaşan dedemin bacanağı Sapanca’ya; diğerleri Karasu’nun Subatağı ve Yassıgeçit köylerine. Ana dedem önce Sapanca’yı beğenmişken, ardından Adapazarı-Ferizli’ye, en sonu Yassıgaçit’e yerleşen ağabeylerini kıramayıp o köye taşınır. Sivas’ın Suşehri’ne, Manisa-Alaşehir’e ve Tekirdağ-Mürefte’ye düşen yakınlarımız var. Bu sonuncular, Tumba’da beklemekten bıkıp, başka vapurlara sızarak Anadolu’ya daha önce kaçanlar. Anneannemin yeğeni Resmi Dayı, daha o zaman Bursa’da Çatalfırın’a yerleşir. Binalara su tesisatı yapmanın piri olunca, Subilir soyadını almış. Evlerinde üst kattaki bir odanın konsolu üzerinde, çerçevesi sarı yaldızlı bir aynanın önünde, Çanakkale’de bir zabitle evli kız kardeşinin düğün fotoğrafı.
Bizleri evsiz barksız koymadılar diye canla başla sarıldık devlete. Başında Mustafa Kemal’in olduğu devlete sarılmamak olur mu? Günahtır bre! Anadolu’da artık dalımız kökümüz var. Var, ama… Ah, ah! Aklımızdan çıkmayan o özlemi torun Ali Aksoy sığdıracak iki dizeye:
“Kaç yıl oldu hâla mı emanet bakışları?
Nerde Makedonya’nın saçaklarda buzlar mavzer kışları!”
Memleketten getirdiğimiz bir Vodina türküsünü yine aynı torun okudu, bestekâr Hasan Soysal aldı notaya. TRT’nin halk müziği derleme kuruluna sunmadan önce, ilk sizlere sunmaktayız. Telif haklarımız saklıdır; türkümüz âşikâre:
(BELGE: “Vapur Gelir Kalkacak” türküsünün notaya alınmış şekli.)
Rahmetli Ali Aksoy ağabeyim şair ruhlu biriydi. Yaşadığı acıları bile edebi bir biçimde anlatırdı. Kimseyi incitmemiştir.
Bizim sülelemizin kalem tutan eliydi. Allah nur içinde yatırsın...
Mübadelenin Yüzüncü yılında Saygı sevgi ve minnet ile anarken Orhangazi’mizde bir mübadele etkinliği dahi düzenlenmemesi bizi derinden üzmektedir. Samsun,İzmir,Aydın,Balıkesir,Mudanya,Gemlik,İzmit, Tuzla gibi mübadil nüfusunun yaşandığı yerlerde Mübadillerin anısına düzenlenen etkinlikler ile anılıyor olması yüreğimize su serpmektedir. Yazıyı kaleme alırken Gemlik Belediyesi’nin hafta sonu anma etkinliklerini okudum. Nasipse katılım sağlayacağım. Birde Yetkililerden ilçemize bir mübadele anıtı yapılmasını öneriyorum. Mübadelenin Yüzüncü yılında Biz mübadil torunlarına atalarımıza sahip çıkmak yakışmaktadır.
Bizi bu topraklara getiren gelirken göç yollarında vefat eden atalarımızın ruhları şâd olsun. Nur içinde yatsınlar...
İlhan Erdem
06/02/2023 tarihli lider gazetesinde yayınlanan makalem.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.