- 404 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Deprem Ve Düşündürdükleri
Bu dünyaya imtihan için gönderilmiş bulunmaktayız. İmtihanda olduğumuzu, hiçbir zaman unutmamalıyız. Yaptığımız her işten sorumlu olduğumuz gibi yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan da sorumlu olduğumuzu bilmeliyiz. İslâm’ın emrettiği bütün ibadetleri şuurlu olarak en güzel bir şekilde yaşamalıyız. Milletimizin, insanlığın huzur ve mutluluğa kavuşması için meşru ve helâl yollardan rızkımızı temin etmek için çalışmalıyız. Helâl yollardan rızkımızı temin etmek için yaptığımız her meşru üretim için yaptığımız çalışmaların da bir ibadet olduğu hakikatini kavramalı, gelecek nesillerimize de kavratmalıyız. İnsanın yaratılıp dünyaya gönderilmesinin ana gayesi kulluk yapması içindir. Rol model Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in örnek hayatını çok iyi bilmeli, O’nun hak, batıl mücadelesini ne pahasına olursa olsun savunmalı ve yaşamalıyız.
Gerek deprem, gerek hastalık v.b. felaketler konularında üzerimize düşen önlemleri tedbir anlamında doğru almalı, günahlardan uzak durarak ibadetlerimizi yapıp duâlarla korunmamız için Allah (c.c.)’a kulluk görevimizi sağlam yapmalıyız. Binaları yapanlar plan,projesine uygun, malzemeden çalmadan depreme dayanıklı olarak yapmakla yükümlüdürler. Bize düşen tedbir takdir geldiği zaman sabır ve metanetle karşılamaktan başka yapacağımız bir şey yoktur. Yeter ki yapmamız gereken hususlarda eksiğimiz olmasın. Başımıza gelen iyilikler Rabbimizden bir lütuf, ikram iken müsibetler ise kendi ellerimizle işlediklerimizin bir sonucudur. Bu hakikati bilerek harmlardan da kaçınmalıyız.
Âyet-i Kerîmelerde: “Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.” (Nisa Sûresi âyet:79) “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” (Şura Sûresi âyet:30)
Âyet-i kerimeler, hadis-i şeriflere bütüncül olarak baktığımız zaman, İslâm’ın hayır, şer, kaza ve kader mevzularındaki inanç ve düşüncemize ışık tuttuğu görülür. İnsanlar umumiyetle elde ettikleri başarı ve iyi neticeleri kendilerine (veya inananlar Allah’a) mal ederler. Felâket, kötülük ve başarısızlıkları ise yükleyecek birisini ararlar; kendilerini kınamak ve suçlamaktan kaçarlar. Halbuki her şeyi yaratan Allah’tır; her şey O’nun takdir ve kudreti ile var olur. Ancak Allah, hiçbir kimse için doğrudan doğruya felâket ve kötülüğe rıza göstermez; kulun işlediği her günah, suç ve kötülükte bizzat kendi iradesi devreye girer ve Allah, kulu öyle istediği için, iradesini o yolda sarfettiği için öyle yaratır. Şu halde kul kâsibdir; hak eder, murat eder, Allah hâlıktır; kulun iradesine göre yaratır. Dünya imtihanında başımıza gelen şer gibi gördüğümüz olayları sabır ve metanetle karşılayıp daha çok çalışıp başarılı olmak için gayret etmeliyiz. Rabbimiz, gönlümüzde olanları hakkımızda hayırlı, hakkımızda hayırlı olacakları da gönlümüze razı eyle diyerek duruşumuzu netleştirip başarılı olmak için çalışmalıyız. Nefis Muhasebesini her zaman yapmalı, nefsâni istek ve arzulara boyun eğmemeliyiz.
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat Sûresi âyet:56) “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.”(Mülk Sûresi âyet:2) İnsanın yaratılış gayesi kulluktur. Her an, imtihanda olduğumuzun Şuuru’unda olarak hayatımızı ahlâklı, dürüst olarak, İslâm’a uygun yaşamalıyız. Ölüm, korku, açlık, mal azlığı, fakirlik, hastalık, ve benzeri birer imtihandır. Bunlar dünya hayatının ayrılmaz parçalarıdır, hiç kimse bunlardan birisine yakalanmaktan kurtulamaz. Eninde sonunda, erken veya geç herkes ölecektir. İnanan akıllı kişi, başına gelen olumsuzluklara sabrederek, sahip olduğu imkânlara, nimetlere de şükrederek imtihan için gönderildiği bu dünya hayatını en güzel şekilde İslâm’a uygun olarak yaşamalıdır. Gerçek kurtuluşa ancak İslâm’ı hayatımıza bütün alanlarda uygulamakla kavuşabileceğimizi unutmamalıyız.
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!” “O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz, derler.” “İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.” (Bakara Sûresi âyet:155-157) buyrulmuştur.
Hadis-i Şerifte: “ İsmi sayesinde yerde ve gökte hiç bir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın adıyla. O her şeyi işitir ve bilir derse, ona hiçbir şey zarar vermez.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 101/5088; Tirmizî, Deavât, 13) buyurulmuştur.
Bu dünya ya gönderilişimizin bir gayesi vardır. İmtihan için gönderildik. Hayatımızın her döneminde, İmanlı olarak yaşayıp, haramlardan kaçınarak helaller dairesinde, emredilenleri yaparak, ahlaklı, dürüst kişilik sahibi insanlar olmamız, Rabbimizin bizler için emrettiği hususlardır. Her birimiz, her an nefis muhasebemizi yapmalıyız. Ölmeden önce ölebilmeli, hayatın bir İmtihan olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Fiili ve kavli duâya devam etmeliyiz.
Allah’ım biz Mü’minleri her daim kulluk görevini yapan, her türlü görünür, görünmez, kaza,bela, deprem,hastalık, musibet v.b. bütün felaketlerden muhafaza eyle ! Kahramanmaraş Pazarcık İlçesi merkezli 7,7 ve sonrasında 7,6 büyüklüğündeki deprem Konyamızda da çok net hissedildi. Diyarbakır, Malatya, Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay, Adıyaman, Adana, Osmaniye gibi şehirlerimizde de çok yıkıcı etkisi oldu. Rabbimiz, hayatını kaybeden kardeşlerimize rahmet eylesin. Mekanları cennet olsun. Güzel ülke Türkiye’mize geçmiş olsun. Millet olarak birlik beraberlik içinde kenetlenerek Devletimiz yanında olup yaralarımızı saralım inşâAllah. Rabbimiz, beterinden korusun. [email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.