- 375 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
-AĞIRLIĞINCA ALTIN DERSLERİMİZ MÜCEVHERLERİMİZ-(1)
Eğitim öğretim hayatımızda ağırlığı değişen ya da değiştiğini düşündüğümüz türlü dersler bulunmakta. Türkçe, Matematik ana ders olduğu ölçüde baba derstir de. Her iki dersimizin de anneler ve babalar gününü kutlamayı hiçbir dem düşünmeyiz, akıl etmeyiz değil mi? Hani Hababam Sınıfında okul müdürü çocuklara, bir görüşe göre koca eşeklere sorar: Vatan sizin neyiniz? Ananız der ardından hakaret gibi bir tonda. Talebeye hass...rr dedirtecek modda affınıza binaen. Şimdi Türkçe ve Matematik dersinin anneler, babalar günü de bundan farklı olmazdı herhalde. Türkçe sizin neyiniz? Anamız, e Matematik? Babamıızz! Haydi canım sende, nasıl bir matik ki bu tik getirir adama. Bankamatiğe ya da Alomatiğe benzemediği kesin. Onların alayının ağa babasıdır bu matik. Yaaa! Bir de onun aritmetik denilen alt dalı vardır. Baba yarısına emsal tutun siz onu. Emice makamında.
Sözümüz latife elbette. Bırakalım anasını, babasını bir tarafa da, her ikisi de başımızın tacı, olmazsa olmazımızdır nihai kertede. Öğrencilik yıllarımızda o denli anlamına varmasak da.
Türkçe dil ve anlatım temelinde yükselen, bir anlamda dilimizi kullanma becerisi kazandıran, geliştiren ve pekiştiren; mecazı cazı, gazel okumakla maval okumayı, edebi bir tür olarak masalla masal anlatmayı birbirinden ayırdığımız, ayırmayı öğrendiğimiz bir alandır. Birincil değeri buradan gelir elbette. Başka hiçbir dersin önceliğinin olmayacağı, olamayacağı açık ve nettir. Efendim! Her şey dille başlamakta elbette. Çok okumak ve hocalarımızı can kulağıyla dinleyip, dediklerini yapmaksa bu işin vasıtasıdır şüphesiz.
Ben, kendi hesabıma öğrenciyken bu dediklerimin harfine riayet etmez, hocalarımı ve büyüklerimi kulağımın üstüne yatarak dinlerdim. Bir şöyle can kulağıyla değil hani. Gün de gelir ortaokul Türkçe ders kitaplarıma göz gezdirdiğim bile olur. Şansıma benim zamanımda dört yazarlı muazzam formatta hazırlanmış kitabımız, kitaplarımız vardı Milli Eğitimde. Ben o kitapların ağırlığını sonraki yıllarda kız kardeşimin gördüğü tek yazarlı bir kitabı gözden geçirdiğimde fark ettim. Bu ne yaaa dedim kendi kendime, bizim kitaplar neymiş meğer diye düşündüm de, kale almadığım için eşekliğime doyamadım. Ve o tarihlerde hala elimde olan o nevi şahsına münhasır Orta bir, iki, üç kitabımı sakladım. Sarımsaklayıp da değil elbet. "Sakla samanı gelir zamanı" formatında sakladım. Hayata atıldıktan sonra bile dönüp göz gezdirdiğim zamanlar olmuştur da. Bugün mü? Durmuyor artık. Bir kitap kampanyasına bağışladığım kitaplarım arasındaydı.
Rahmetli babamın ortaokul dönemimde alıp getirdiği kompozisyon yardımcılarım vardı. Kapağını bile açmamışımdır öğrenciliğimde. Ben öyle bir cins eşektim çünkü. Babamın bir kabahati vardır gözümde, beni bir kere, yalnızca bir kere sağlamına eline almamış olması. Bir şöyle ağız burun girmemesi. Buna yanar, hayıflanırım. Yalnızca bunu anlatmam kitaplara sığmaz. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın inşallah, insandı çünkü dibine kadar. Ne ki, inceden tohum attığını, ve yetişmem için temel desteği verdiğini bilirim. Öğretmenliği ve daha da ziyade güçlü sosyal kişiliği dairesinde öğretmen camiası elindedir de. Sağlam arkadaşlıkları, dostlukları vardır babamın o vakitler. Serseri oğlu misali çay kahve ahbaplıkları değil öyle. Ne özel dersler aldırmıştır da, zengin çocuğu almaz onları. Ben ucundan acık istifade ederdim o derslerin de, maya bir gün tutacak inşallah, ömrüm vefa ederse. Kalın kafaları inceltmek ne zor zanaat be, kendimden bilirim yüksek müsaadenizle.
Evet ne diyordum, babamın armağan ettiği kompozisyon yardımcıları. Onları da kapağını açmasam da atmamış, saklamıştım. Kırklı yaşlarımda dur ya şunları bir okuyayım dedim lütfedip. İkisini de üzerinde dura dura okudum. Kendim yok Allah’ım var şimdi neme lazım. Hatta hayatta olan ve yine bir öğretmen olan rahmetli anamla da paylaştım bunu. Hoşnut olmuştu merhume tabi. O annem ki, orta mektepte branşı olmamakla birlikte benim asli Türkçe öğretmenimdir. Dersimi izler, dinler, katkısını sunar usulca. Ben diklenirim anlattıklarına. Kelimelerden kurduğu cümleleri bir şeye benzetemezdim. Annem sen kur bir tane der sakince, kuramayınca, o zaman yaz benim söylediğimi der sertçe. Hani derim ki, soba devrinde iyi kuruluk olurmuş benden, bazen düşünürüm de.
Sözün özü Türkçe temel ve en önemli dersimiz hakikaten. Yatıp kalkıp üzerinde durmamız gereken. Bu konudaki birikimimizi ilk aşamada şiirlerle, öykülerle, türkülerle, masallarla, denemelerle, romanlarla, ikinci safhada ise eleştirilerle, makalelerle besleyip büyütmeliyiz. Bizde yaygın olduğu gibi, siyasi, ideolojik yan yollara sapmaksızın. Şu kadar ki, yakın tarihimizin türlü sarmalları sarıp sarmalar bizleri inceden, mazinin türlü koridorları kor olur yakar yürekleri. Bu prangayı kırmalı, kalıplaşmadan, dogmatizm bataklıklarından uzak durarak bezemeli, işlemeliyiz derim naçizane.
-DEVAM EDECEK-
L.T.
YORUMLAR
Hayy sen çok yaşa emi !
Ne güzel bir konu, ne güzel ve gerçekçi bir yazı.
Keşke uyabilsek, keşke dilimizin kıymetini bile bilsek.
Seni kutluyor, teşekkür ediyorum.
Dostum benimmm...
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Yüreğine, emeğine, kalemine, kelamına bereket
Sağlık, huzur, bereket dolu bir yaşam dilerim size ve ailenize
Selam ve saygılarımla.