Bir evsizin kapı anahtarı. Yaşamın yüzüne çarpan doğmamış rüzgar.
Sonuçta birinin inanması gerekiyordu. Birinin hayalin uzağına gitmesi şarttı. Serbest kürsüde ağız dolusu haykırmak cesaretsizlerin işiydi. Kısa bir bulantıdan sonra karmaşık duygular sardığında içimizi artık daha flu idi görünenler. Bir cumartesi günü evimizin akıtan çatısını yağmurlar yüzünden değiştirttik. Ve böylece bir süre mutlu yaşadık. Her yağmur zamanı kronik yalnızlık sancısı çekiyordu beynim ve ruhum. Deftere fazla gelen her şey bedenime de fazla geldi. Şekerli şeyleri yasakladım. Mutfağa girmedi atıştırmalıklar. Ama ikinci bir cezayı kaldıramazdı bedenim. Kendimi öylece yatağa bıraktım. Uyumayı denedim. Olmadı. Çaprazımda duran yeşil koltuğa uzanarak aylardır okumayı reddettiğim kitabı aldım elime.
Bu çekilmez kasvet masala davet etti kelimeleri. Perdeleri İlk defa seyrediyordum sanki. Mavi boyalı dolabın raflarından başlayarak yere kadar kırıldı cılız ışık. Aklımdan dağınık olarak geçiriyordum ilkeleri. Odanın içi dağınıktı. Yaşamak özgürlüğünün ilkeleri anlatılıyordu kitapta. Siluetini silebilmiş yalnız ve karanlıktaki bir ağacın yalnızlık boyunca kararlı duruşunu sergiliyordu kitap. Özgürlüğü hissettim mi okurken? Ya da sahiden okumak özgürleşmek mi? Ellerim titredi. Sesimin uzağında buğunun kayboluşunu izledim kasvetli pencerede. Kalbim kemikleşti. Yabancı bir çiçek suretinde göverdi umut. Bir kağıt kopardım zamandan. Bir kağıt daha... Bir tane daha... Lekesiz ve beyaz... Duvarın önünde uyuyan kedi, yerini kime kaptırmıştı. Hayatın varoluşsal bulguları artık orada değildi. Kalktım ve buzdolabından bir elma çıkardım. Elmaya baktım. Yüzümde dalgalandı saatin tik tak sesleri.
Ancak korkaklar ve çaresizler için vardır körlük. Şehri adeta yıkanmış bir meskene çevirmişti yağmur. Yağmura söylenecek en güzel iltifat yün ceketimin sol cebindeydi. Yaşamayı biliyordum. Yaşamak için sarf ettiğim zaman bana kelimeleri getiriyordu. Bu en güzel şeydi.
Bir kurşun kalem ile şu satırları yazdım duvara
...Aşk karanlık bir vuslat
Aşk derin
Kavuşmak, eski çağların şarkısı...
İşte,
Kirli ellerimden ben sorumlu değilim.
Geçip gidenleri mavi bulvardaki boyacıya sorun.
Hayat çok acımasız.
...
Beş dakika sonra,
Uzakta bir kuş... Geri gelmeyecek şeyler için uçtu.
Ve çoğunlukla beyhude idi uçmak.
9.01.23
Mahvash.
YORUMLAR
evet Mahvash insan okurken özgürleşir...belki prangalı vücudun ceset gibi yerinden kımıldayamaz saatlerce ama belleğin odaları, kapıları ve gözü hep açıktır okurken...orası farklı bi dünya çünkü...orda yasaklar ve kuralların buyruğunda değilsin bi kere...düşünmek ve hayal etmek serbest...hani belki diyeceksiniz ki 'bunu kitap okumadan da yapmak mümkün!', evet mümkün ama unuttuğumuz bir şey var; normalde bu sessiz eylemi sadece hayal gibi kurgularız kafamızda ve bu yüzden erişilmeyecek kadar uzak ve sahte görünür çoğunlukla bize ama okurken sınırlar ve mesafeler ortadan kalkar...duvarlar da aynı şekilde...sıcağı sıcağına dokunacak ve sarılacak kadar; tam da omuz omuza el ele, diz dize, göz göze gelecek kadar yakınızdır o düşlerin birçoğuna..öyle diri ve canlıdır ki artık kurgudan çıkmıştır o, kısa zaman zarfında sizi hiç olmadık yerlere götürmüş, hiç olmadık şeyleri yaptırmıştır...kitabın o derece fevkalede bi tesiri vardır...elinizden bıraktığınızda bile öyle etkisinde kalırsınız ki 'bu hayalim hangi ara gerçekleşti!' dersiniz...
yani normal düşünme eyleminin gelip geçici ve anlık olduğunun ayrımındayken, okurken durum tersine çok farklıdır, ne olacağını önceden kestiremezsiniz...her an her şey olabilir...
burası da böyle renkli bi dünya...
güzel yazı Mahvash...sorgulatan ve düşündüren her şeyin yeri ayrıdır bende...
sevgiler...
Gule tarafından 30.1.2023 13:38:54 zamanında düzenlenmiştir.
Mahvash
Ziyaretin için çok teşekkür ederim Gule.
Sevgiler
Sevgili Mahvash, en sevdiğim yazılarından biri olabilir bu çalışman. Oldukça başarılıydı.
Sevgilerimi bırakıyorum sayfana, buralar da yağmurlu. Çatısı akıtan ruhlar her yerde var emin ol.
Mahvash
Bu yazıda seni ağırlamak mutluluk.
Öykü
Seni iyi hissettirmiştir umarım.
Sevgilerimle