- 486 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ADALETİN EKONOMİYE TESİRİ
ADALETİN EKONOMİYE TESİRİ
Adalet ile ekonomi arasında nasıl bir ilişki var?
Ekonomi adaletten bağımsız mıdır?
Adaletteki bozulma ekonomiyi doğrudan etkiler mi?
Bugüne kadar pek konuşulmayan bir konu üzerinde fikir yürütüp bu sorulara cevap bulmaya çalışacağız.
Öncelikle şu tespiti yapalım: Dünyada tek bir ülke var mıdır ki mükemmel bir adalet sistemine sahip, ancak ekonomisi bozuk olsun. Yahut dünyada tek bir ülke var mıdır ki adaleti bozuk ancak ekonomisi mükemmel olsun.
Adaletin mükemmel işlediği bir devlet sistemi nasıldır? Bu ülkelerin adaletsiz ülkelerden farkı nedir? Adaletin egemen olduğu bir ülkede gayrimeşru kazanca yer yoktur. Her şey kayıt altındadır. Gerek adaletin caydırıcı gücü, gerek adaletin boşluk bırakmayan tam saha press fonksiyonu nedeniyle paralar legal ve meşru bir düzlemde dönmeye devam eder. Bu durum ülkedeki haksız parayı yok ettiği gibi o ülkede insanların emeği karşılıksız kalmaz. Emeğinin karşılığını hakkıyla alan insanlar maddi ve manevi doyuma ulaşır ve çalışmak/üretmek için daha çok gayrete gelirler. Bu ülkelerde karanlık güç odaklarına rastlanmaz.
Emeğinin hakkını alan insanın mesleki verimi artar ve bunu gören diğer insanlar gayrete gelirler. Umutsuzluk bir rüyadan ibaret olur. Bir kurumun kollekitf verimi çalışanların bireysel başarılarının toplamıdır. Bu insanlar başarılı olmaktan başka bir gaye gütmezler.
Oysaki adaletin olmadığı bir ülkede zorunlu bir sonuç olarak liyakat de bozulacağından insanların yükselmesi çalışmaya değil menfaat ilişkilerine bağlı olduğundan insanlar mesleki başarılara değil başka vesilelele odaklanacaklardır. Bu nedenle yeteneklerini geliştirmeyen insanlar zamanla körelecektir. Teknik bilgisi ve ticari yetenekleri körelmiş personele sahip kurumlar dış sermaye ile rekabete edemeyecek ve boşluğa düşecektir. Boşluğa düşen firmaların açıkları kamu kaynakları ile tamamlanmaya çalışılacak ve bu durum ülke ekonomisine ağır bir yük getirecektir.
Adaletin(liyakatin) etkin olduğu bir ülkede hiçbir insan hak etmediği göreve gelemez. Görevler için insan aranır; insanlar için görev değil. liyakatin olduğu yerde yüksek bir verim vardır ve insanlar yükselmenin tek şartının liyakat ve mesleki verim olduğunun bilinciyle hareket ettiklerinden daha çok başarılı olup mesleklerinde yükselmenin telaşına düşerler.
Liyakat adaletin zorunlu bir unsurudur. Bir başka ifade ile adaletin olduğu yerde liyakat, liyakatin olduğu yerde adalet vardır.
Şöyle düşünelim. Sizin bir fabrikanız var. Liyakatli olup olmasına bakmaksızın işsiz olan akrabalarınızı fabrikaya doldurdunuz. O fabrikanın kar etme ihtimali ne ise siyasi ve ideoljik nedenlerle kamuya alınan insanlarla devletin güçlenme ihtimali de odur.
Hiçbir rasyonel tacir iş yerine işini bilmeyen bir personel almaz. Alırsa zaten o işi yürütemez. Peki küçük bir işyerine almadığımız niteliksiz insanları çocuklarımızı ve geleceğimizi emanet edeceğimiz kamu kaynaklarına almak ne kadar mantıklı. Üstelik işe aldıktan sonra onların verimlerini sorgulamayan bir zihniyetle devletin güçlenmesini beklemek ne kadar rasyonel.
Şimdi maddeler halinde adaletin olmadığı bir ülkede ekonomik sistem nasıl bozuluyor onu inceleyelim.
1- Her haksız kazancın varlığı o ülkede kara deliklerin varlığı demektir. Kara deliklerin varlığı ülkedeki adaletin ulaşamadığı noktaların varlığına işarettir. Her kara delik ülke bürokrasisini ve dolayısı ile ekonomiyi felç eder.
2-Her kirli para legal olmayan karanlık güç odaklarını besler. Karanlık güçler elmayı kemiren kurt misali meşru kazancı yok ederek ülkenin mali dengesini bozar.
3-Mahkemelerde adaletin gecikmesi hak sahiplerinin mal varlıklarına ve alacaklarına geç ulaşması demektir. Bu durum birbirine domino taşı misali sıkı bağlarla bağlı olan iş sahiplerinin iş düzenini bozacaktır. Haliyle genel genel ekonomik işleyiş zarar görecektir. Bu durum mahkemelerin yanlış kararlarının yüksek mahkemeden bozulması halinde daha belirgin olarak ortaya çıkar.
4-Adaletin etkin ve verimli olmadığı bir ülkede hesap sormak güçleşeceğinden veya imkansız hale geleceğinden kamu kaynakları verimli dağılmayacaktır. Kamu kaynaklarının verimli dağılmadığı ülkede rüşvet ve yolsuzluk had safhaya ulaşacak ve meşru kazanç peşinde olan ticaret mensupları zarar görecektir.
5- Legal ve dürüst tacirler bu ortamdan zarar göreceğinden ticari rekabetten çekilmek zorunda kalacaktır. Haliyle meydan gayri meşru para sahiplerine kalacaktır.
6-Meşru bir temele dayanmayan hiçbir ekonomik kuruluş uzun soluklu olamaz: Bu dünyanın değişmez bir kanunudur. Zira temelsiz para bir virüs gibidir ve sektörün tamamını felce uğratır. Zira bir ülkenin ekonomisi meşruiyet temeline dayalı ekonomik firmaların sayısı ve niteliği ile doğru orantılıdır.
7-Adaletin etkili olmadığı bir ülkede haksız rekabet koşulları oluşacak ve legal firmalar diğer firmalarla rekabet edemeyeceğinden tek rek iflasa mahkum olacaktır. Legal ve meşru olmayan firmalar devlete gereken vergiyi ödemediğinden devlet güçsüz kalacaktır.
8- Meşru bir temele dayanmayan tacirler elde ettikleri zenginliklerin büyük bir kısmını zorunlu olarak ülke içinde tedavüle sürmeyip yurt dışına kaçırmak zorunda kaldıklarından ülke zorunlu bir sonuç olarak finans sıkıntısı yaşayacaktır.
9-Adaletin olmadığı bir ülkede iş adamları Gönül huzuruyla ve güvenle yatırım yapamazlar. Zira bu yatırımların bir aşamasında karşılarına çıkacak illegal talepleri karşılamaktaki güçlükler nedeniyle yatırımları riske gireceğinden yatırım yapmaktan vazgeçecekler ve parayı daha az riskli alana kaydırmak zorunda kalacaklardır.
10-Adaletin düzgün işlemediği bir ülkeye yabancı yatırımcı gelmeyecek ve bu güvensizlik nedeni ile ülke sermaye sorunu yaşayacaktır. Zira yabancı yatırımcı parasını daha emin limanlarda değerlendirmek isteyecektir. Gelişmekte olan ülkelerde sermaye demek insan damarında dolaşan kan demektir.
11-Adaletin olmadığı bir ülkede gerek siyasi gerek başka menfaat ilişkileri nedeniyle bankamatik memurları ortaya çıkacak ve ülke ekonomisi haksız gelir dağıtımı nedeniyle zarar görecektir.
12-Adaletin olmadığı bir ülkede yatırımlar verimlilik esasına göre değil siyasi irade veya başka saiklerle yapılacağından ülkenin genel ekonomisi verimsiz bir hale geleceğinden zarar görecektir.
13- Adaletin olmadığı bir sistemi kurgulayanlar sistemde mutlak surette zamanı gelince kullanılmak üzere bilinçli boşluk bırakırlar. Her bir boşluk, ekonominin sırtında bir kamburdur.
14-Adaletin olmadığı bir ülkede kamunun menfaatleri bireylerin çıkarı için yontulurken sistem buna sessiz kalmaya mahkum olur.
15-Adaletin olmadığı bir ülkede kirli para sahipleri hızla organize olur ve kamu ile işbirliği yaparak kamu kaynaklarını kemirmeye başlar. Bu insanların kısa yoldan zenginleşmesi diğer insanlarda para hırsı oluşmasına yol açar ve insanlarda daha fazla yolsuzluk yapma duygusu gelişir.
16-Adaletin olmadığı bir ülkede yöneticiler kendilerini besleyen ve iş birliği yaptıkları iş dünyasını destekler ve diğerlerinin hak ve taleplerini görmezden gelerek onların sorunlarını umursamazlar. Her batan firma ise ülke için bir yüktür. Her batan firma ile işsiz kalan insanlar vardır. Her işsiz birey bir ailenin yok olması demektir. Aile ise devletin temelidir. Devlet kendi temelini yok etmek istemiyorsa aileyi ayakta tutmak zorundadır. Aileyi ayakta tutmanın yolu ise o bireyleri istihdamsız bırakmamaktır.
17-Adaletin olmadığı bir ülkede, siyaset, ticaret ve mafya iş birliği hakim olur ve bu kirli üçgen kamu kaynaklarını kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmaya başlar.
18 -Adaletin olmadığı bir ülkede helal kazanç riskli, kirli kazanç risksiz hale gelir. Bu halde kirli kazanç daha güvenli bir model olduğu için insanlar helal kazancı bırakır ve illegal kazancın peşine düşerler. Tüm bunlar ülke ekonomisini yorgun düşürür ve ülke dışa karşı bağımlı ve korunaksız bir hale elir. Ekonomisi güçlü olmayan ülkeler ise asla bağımsız ve milli hareket edemezler. Son olarak diyoruz ki “bir ülkede her yol adalete çıkar”.
Necati Daştan
Hakim
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.