- 391 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Ailem ve Ben 15- ALİ AMCAM YA DA NAM-I DİGER TONYALI
Ailem ve Ben
ALİ AMCAM YA DA NAM-I DİGER TONYALI
Dedemin en güzel ahlaklı oğluydu. Herhangi biri tahsili yoktu ama erdemli biriydi. ’İdi’ diyorum o şimdi dünyada yok. Depremde çocuğu ve bir torunuyla birlikte enkaz altında kaldı.
Ailenin en çok sevilen evladıydı. Babasının üstün ahlakını miras almış tek evladıydı. Herkese karşı saygılı bir insandı. İnsanlık denince o anlaşılırdı. Abisinin huylarına katlandı, huysuzluklarına karşı evliya sabrı gösterdi. Halinden şikayeti de yoktu. Kimseye dert yanmazdı. Abisi evden ayrılıp başka bir hane kurunca evin bütün yükü onun omuzlarında kaldı.
Kendi evlilik masraflarından sonra kardeşinin evlilik masraflarını da üstlendi. Uzun zaman o evde ağır yükleri omuzlamaya devam etti. Çünkü kardeşinin çalıştığı işyerinden kazandığı para çok azdı. Belli bir zaman geçip aile düze çıkınca öndeki eve geçti. Abisinin kaprislerine katlanarak onunla birlikte inşaat ameleliğini üstlenerek yeni mülkler edindi.
’Eyere de gelir semere de gelirdi’. Tam bir arabulucuydu. Onun olduğu yerde ihtilaf olmazdı. Geldiği yere sükunet gelirdi. Bu sükunet onun aurasında vardı.
Evde, işyerinde, mahallede, her yerde sevilen bir yapısı vardı. ’Kemiği sevilir, kanı sıcak’ derler ya o tiplerdendi. Büyük küçük herkes için ortak yargısı iyi insan olduğu noktasındaydı.
Fabrikada çalışır, eve döndükten sonra da boya-badana işleri yapardı. Bu ek iş sayesinde bayağı mal mülk edinebilmişti. Ama içinde mal mülk edinme hırsı yoktu. Vardiyalı çalışır, bazen gündüzleri uyurdu. Ama eve gelip gidenlerin kalabalığından hiç şikayet etmezdi.
Bütün kardeşlerin ortak sevgilisiydi. Hatta bütün akrabaların. O güzel ahlakıyla mümtaz biriydi. Babam’ ın yanında onun ayrı bir yeri vardı.
Şehir merkezinden daire satın aldı. Daha sonra orayı satarak bacanağının bir kooperatifinden daire ve dükkan aldı. Depremde yıkılan bu sitede can verdi çocuklarıyla beraber. Aynı siteden başka bir daire de almış, onu abime kiraya vermişti.
Aynı sitede satılık daire sormuştum; bana ’yok’ demişti. Daha sonra o daireyi alınca bayağı içerlemiştim kendisine. O büyük felaketten sonra benim kurtarıcım olduğunu düşünmüştüm ve kendisinin son bir iyiliği olarak bu olayı hala anar, dua ederim.
Ara sıra kağıt oynar, çevresinin mutluluğu için onlarla her türlü yola giderdi. Uzun yıllar abisinin emrinden çıkmamıştı. Babasını, büyük abisini, ablalarını sever sayardı. Yeğenlerine şefkat gösterir, çevresine ışık saçardı. Güzel ahlak demek ki böyle bir şeydi. Kimseye bir zararı olmaz, herkese faydası dokunurdu.
Mahmut amcam ona sevgisini kaşlarının arasını öperek göstermek ister, o bundan hoşlanmaz, onu menetmeye çalışırdı münasip bir lisanla. Annesini toprağa verdikten sonra babasını yanına aldı. Küçük kardeşi anne-babasının yanında yaşıyordu. Zamanla biraz tüylenip, bir bahaneyle onları terk edince onlara evinin kapılarını açtı.
Mahmut eniştemin çok yakın arkadaşı can dostuydu. Sürekli birbirlerine gider gelirler, sohbet, muhabbet ederlerdi. Mahmut amcam değil kalmak kimsenin evinde yemek bile yemezken, onun evinde gecelemekten büyük zevk alırdı.
Babamın ölümünü -o sırada Ankara Hasanoğlan Anadolu Öğretmen Lisesinde öğretmenlik yaparken- bana o haber vermiş, telefonda önce Babamın ağır hasta olduğunu söylemiş- zaten bunu ben biliyordum- sonra bunun herkesin başına gelecek mukadderat olduğunu aktararak beni hazırlamıştı.
İki kızını evlendirdi. ’’Bu kızları hemencecik verdim,- son kız Hasibe’yi kastederek -bunu öyle kolay vermeyeceğim’’ demişti de ben öbürlerinden daha güzel olmayan bu kızın evde kalmasına sebep olacak büyük söz söylediğini aktarmıştım çevreme. Ama o büyük konuşmamışt,ı onu beraberinde götüreceğini haber vermişti. Oğlu Murat’ı da pek severdi, onu da yanında götürmüştü.
Ona bu kadar çalışmamasını söylediğimde ’’kefen parası yapıyorum torunum’’ derdi. Bizim ailede yeğen kelimesi bilinmez ,onun yerine torun kullanılırdı. Ama kefensiz gömüleceğini bilemezdi. Ağustos sıcağında 4 gün sonra çıkarılan cesetlerin koktuğunu, battaniyelere sarıldığını, yıkanmadan namazlarının kılındığını görerek hayretler içinde kaldım. Bana bundan büyük ders olamazdı.
Dünya boştu. Cesetleri bile tanıyamamıştık. Kuzenimizin enkazda sakalları çıkmış onu babasıyla karıştırmıştık. Malları, mülkleri iki damadına kalmıştı. Bizde böyle söylenir. Çünkü kızlar bireyden sayılmaz.
Yıkılan binanın heyelanlı bir yere sahip olmasına rağmen belediye başkanına baskı yaparak, 3 kat yerine 5 kat izni alarak felakete sebep olan yer sahibi amcamın dünürüydü. O gece ortak torunları olan 12 yaşlarındaki kız çocuğunu da yanlarına almış, onun da ölümüne sebep olmuşlardı. Olayın faili dünürü de bu torununun acısıyla kısa zaman sonra kalp krizi geçirerek ölmüştü.
ahmet kemal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.