- 240 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Allahı eksik tanıyorsun mucize bekle ümit kesme...
Allahı eksik tanıyorsun mucize bekle ümit kesme...
Hz İbrahim ateşteydi...ümit kesmadı vehhabtır Allah ateşin fıtratını nötürledi .mucize ya kanunlarını nötürlemesidir ya da yok etmesidir. hz İbrahim hakketmişti yanmamayı cehennem söner onun için Vehhab odur ki...Kanunları ya değiştiri yada nötürler Hakkedenler için Adal sıfatı hakkeden için kanunlarını nötürler...
Allahı eksik tanıyorsun mucize bekle ümit kesme...
Hz Peygamberimize hz İbrahim dua etmişti bu dua uğruna hediyeler verdi ona Yüce Allah...ADL sıfatı o duaları hiçe almaz...dua var şeytana takılıp kalır dua var Allaha erişir...hz İbrahimin duası engellere takılmaz..Kabul görür...
Allahı eksik tanıyorsun mucize bekle ümit kesme...
Allah ilah değil eksiktir ilahlar ama Allah ekmeldir..."Yalnız ondan iste...şeytandan istersin engel koyarsa Allah şeytanın gücü yok ...Peygamberinde müstakil gücü yok...ekmel olan tek Allah...öyleyse şeyhinin şefaatine değil Allaha yalvar...Allaha güven tek şefaat um ama acizdir ilahlar...
Allahı eksik tanıyorsun mucize bekle ümit kesme...
İşte ayet...ilahlardan ümit kes anadan babadan dayıdan ümitkes "güvendiğin dağlara kar yağar "ama Allaha münezzehtir ilahların yaşadıklarından..."“Allah’ın lütuf ve merhametinden ümidinizi kesmeyin, çünkü Allah’ın rahmetinden ancak kâfirler ümit keser” (Yûsuf /87)adl sıfatı sudur eder kafir avucunu yalar ancak...hakketiğini yaşarsın kural bu...sebe-sonuç belirtir Kur’an yani Kur’ana ilimdir...
Evet...Kişinin ümit sahibi olması bir yandan da Allah hakkında hüsnüzan sahibi olmasıyla ilgilidir. Nitekim Hz. Peygamber “Allah, kulunun zannı üzeredir” (bk. Buhârî, “Tevhîd”, 15; Müslim, “Tevbe”, 1) buyurmuştur ki bu, şayet kul Rabbini rahmet, cömertlik ve af sahibi olarak düşünürse Allah’ın onun bu zannına göre muamele edeceği anlamına gelir.
Evet...Allahı eksik tanımışsın sen...Allah’tan ümidi kesmemenin, O’nun, kulun istediği şeyi mutlaka vereceği anlamına gelmediğidir. Öncelikli olarak böyle bir durum, Allah Teâlâ’nın kul karşısında bir şeyleri yapmaya, onun taleplerini yerine getirmeye mecbur ve mahkûm bir varlık olduğu anlamına gelecektir ki böyle bir şey düşünülemez.
Şeytandan takılı kalır duan şeytandan döner...çünkü zina için para istedin...Şetan musallat olmaz sana Allah izin vermeden...şeytan derki onun zinası gereksiz ve duan geri döner şeytandan ...Allah görev vermemiştir zina yaptır o kula diye...hz Ademe şeytanı Allah musallat etmiştir...ama şeytan duasını Allaha eriştirdi...sen eriştiremezsin...kötülükse amacın şeytan geri çevirir o duayı..o işlerle memur çünkü şeytan yani her dua direk Allaha gitmez onu önce şeytan karşılar gerekli ise Allaha eriştirir...Duan ölü kuşlar gibi dökülür...Görevleri arasında geçmiyorsa senin zinan.El_Hafızdır Allah zina edemezsin korunuyorsan...
Evet... “namaz” anlamında kullanılan salât kelimesinin asıl mânası duadır;
Dua var onu şeytan karşılar dua vardır onu cebrail karşılar...Ölüyü de melekler karşılar ya cennet melekleri ya cehennem melekleri...
Duan direk Allahadır aracı yoktur ...şeytan melek aracıdır...dünyaya sevk etmeden hz Ademe Allah şeytanı musallat etti ADL sıfatı önce imtihan eder...şeytanla imtihan eder önce...görevi bu...Yasak meyve koyar...adl ceza gereği dünyaya gönderir hz Ademi...Allah Hakimdir..imtihan şarttır.
Allah rızık için meyve ağacını arıyı kullanır ilah kullanır yani takılıp kalma ilahda Allaha eriş...İlahlar hiçtir de...şefkati anneden bilme...Allaha eriş...hiçtir anne de...ben de hiçim kulum de...aracıyım de...aynayım de emanetçiyim de...emanetçiyi ilahı geç Allaha eriş..
Secde et duan kabul olsun...Allah’tan bir şeyi isteyen kimse O’nun, isteneni vermesi için koyduğu kurallara riayet etmesi gerekir. Tedbirde, faaliyette, bilgide… kusurlu olup buna rağmen “ben üzerime düşeni yapmayayım ama sen yine de ver” demek, ilâhî düzen bakımından doğru değildir.
Zina için para isteyen şeytanadır duan...Sözlük anlamı ile dua “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” demektir. Dinî bir terim olarak ise, insanın bütün benliğiyle Allah’a yönelerek maddî ve manevî isteklerini O’na arz etmesidir. Temeli, insanın Allah’a hâlini arz etmesi ve O’na niyazda bulunması olduğuna göre dua, Allah ile kul arasında bir irtibattır...duan zina ise Allaha ermemişsin daha.şeytana takılısın bağımlısın şeytana ilaha takılı olan Allaha erişemez...zina için para isyen irtibat kuramaz dua da etse Allahla...Dua Allaha yapılır ama her dua Allaha erişmez...Kahhar kapısına varır yani...ama Rahman kapısına erişmez...Rahman sıfatı o duayı ölü kuş gibi yere atar...
"Yağmur duasını"yağmur için yaparsan kabul olmaz yani o dua erişmez ki Allaha amacın Allahsa duan erişir Allaha.hz İdris dua etti yağmur yağdı...amacı Allah...ikna etmekti amacı hz İdrisin...mucize göstermkti amacı...amacı Allah olmayanın duası Allaha erişmez..
Kuş uçar ama duman varsa uçamaz...ölür...dua da kuş gibidir...erişemez Allaha ancak şeytana erişir bazı dualar...Allahla şeytan iştişare eder...bu duayı kabul etme Allahım der şeytan...İhlaslıya zarar veremz şeytan ateş hz İbrahimi yakamaz...fıtrat nötürlenir...Allaha et duanı şeytana değil...şeytanlık istedi Allahtan şeytan...zina istedi paradan kötü insan...şeytan nasıl zarar veremiyorsa para da zarar veremez Allah dilemedikçe...Duan şeytana varır ancak...Kahhar kapısına varır yani...şeytan kahhar sıfatının kulu...Peygamberler Rahman sıfatına kullar.Allah sıfatına erişmez Kahhar sıfatına takılıp kalan dualar...dua vardır Allah sıfatına erişir...Hz İbrahimin duası Allah sıfatına erişti...şeytanın duası Kahhar sıfatına bağımlıdır Allah sıfatı şeytandan münezzeh bir sıfattır...Rahman sıfatından öteye erişemez şeytanlık arzularımız...yani Allaha erişmek için şeytanlığımızdan da arınmalıyız..
Allah adl sıfatlıdır...Duanın kabul edilmesi için bazı hususlara riayet edilmesi istenmiştir...
Evet...Allah Allahın ismidir...şeytan kahhar olduğunu bildiği için Allaha kahhar kapısından dua etti...ve kabul oldu hikmet ne kadar Kahrı gerektiriyorsa o görev şeytana yüklendi...şeytan yetkili degildir ama aynadır o göreve...duaları redde aynadır şeytan görevlidir yani...Allah memur kullanır çünkü...Allah "Ol" dedi...her şey oluyor...Allah görevler verdi...kaynaktır Allah tekrar müdahalesi abes olur...çekirdeğe ağaç olma ateşe yakma görevi vermiş ama ateşe hz İbrahimi yakmama görevi de vermiş şeytana da ihlaslıya zarar verememe görevi vermiş...şeytan ilahtır...takılır kalırsan Allaha erişemezsin...Padişahın oturduğu odadan bile kork...oda putun olmaz...o odayı sev ama içindekinin sevgisine er...arın o odanın sevgisinden yani yetinme...ekmele yürü...
Evet...Allah adildir her dua yetmez onun adl sıfatında ekmel kıymete...Duadan önce tövbe ve istiğfar edilmelidir. Günah işleyen, haramlardan uzak durmayan bir kulun duası kabul edilmeye layık değildir. Hz. Peygamberin (s.a.s.) şu hadisi çok dikkat çekicidir: “Allah yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam ellerini semaya kaldırarak, ‘Yâ Rabbi, Yâ Rabbi’ diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur?” (Müslim, Zekât, 65; Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’an, 3)
b) Duaya Allah’a hamd, Peygambere salât-ü selam ile başlanmalı; yine salât-ü selam ve Allah’a hamd ile bitirilmelidir. Fudâle b. Ubeyd’den (r.a.) rivâyete göre o, şöyle demiştir: “Resûlullah (s.a.s.), mescidde oturmakta iken bir adam geldi, namaz kıldı, sonra şöyle dua etti: Allah’ım beni bağışla, bana acı. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.), ‘Ey namaz kılan, acele ettin, namaz kılıp oturduğun vakit Allah’a layık olduğu şekilde hamd et, sonra bana salât ve selam et, sonra da yapacağın duayı yap.’ Bundan sonra başka biri namaz kıldı. Namazdan sonra Allah’a hamd etti ve Peygambere salât ve selam getirdi. Başka bir şey yapmadı. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.), o kimseye: ‘Ey namaz kılan kimse! Dua et, duan kabul edilsin.’ dedi.” (Tirmizî, Deavât, 66; Nesâî, Sehv, 48)
c) Dua içten, tevazu ile ve yalvararak yapılmalıdır. Bir âyette şöyle buyrulmaktadır: “Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Çünkü o, haddi aşanları sevmez.” (A’râf, 7/55)
d) Israrla dua edilmelidir. Bir mümin, ettiği duanın kabul edilmesi hususunda aceleci olmamalıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Sizden herhangi biriniz ‘dua ettim de kabul olunmadı’ diyerek acele etmediği sürece duası kabul olunur.” (Tirmizî, Deavât, 12)
e) Umut ve korku içinde dua edilmelidir. Kur’an’da şöyle buyurulmaktadır: “Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.” (Enbiyâ, 21/90)
f) Dua ederken zaman seçimine de dikkat edilmelidir. Dua her zaman yapılabilirse de bazı vakitlerde yapılması, duanın daha çabuk kabul edilmesini sağlar. Bu vakitlerden biri de seher vaktidir. Allah Teala, geceleri dua, ibadet ve istiğfar ile meşgul olanları Kur’an-ı Kerim’de övmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Onlar, geceleri az uyurlardı. Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi.” (Zâriyât, 51/17-18) Hz. Peygambere (s.a.s.), “Ey Allah’ın Resûlü, hangi dua daha makbuldür? diye sorulunca, ‘Gece yarısı ve farz namazlardan sonra yapılan duadır.’ cevabını vermiştir.” (Tirmizî, Deavât, 80)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.