- 218 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Keşke Toprak Olsaydım
Keşke Toprak Olsaydım
"Keşke Toprak Olsaydım" Şair Yazar Mehmet Kurtoğlu’nun, Mart 2022’de Çıra Edebiyat aracılığıyla okurla buluşturduğu şiir kitabı. Kitapta yetmiş altı şiir yer almakta ve yüz otuz beş sayfa hacmindedir. 1990’lar ile 2020 tarihleri aralığında yazılan şiirler, otuz yıllık geniş bir zaman dilimine şahitlik etmektedir. Daha çok yazarlık yönüyle tanıdığımız Mehmet Kurtoğlu Bey’in biyografisinde hatırı sayılır sayıda şiir kitaplarının olduğunu da görmekteyiz.
Kitap ismi olan, "Keşke Toprak Olsaydım" ayrıca kitapta yer alan ilk şiirin ismidir de. Nebe Suresinin 40. Ayetinden esinlenerek ve atfen, kitaba verilen bir isim olduğunu düşünüyorum. Nebe Suresinin 40. Ayetinin meali şu şekildedir; Esteizübillah "Kuşkusuz biz insanın önceden yapıp ettiklerini karşısında göreceği ve inkârcının, "Keşke toprak olsaydım" diyerek dövüneceği gün gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı sizi uyardık" Ayetinden esinlenerek bir mütevazılık örneğiyle hayatın(ın) muhasebesini yapmaktadır adeta. Şiirin bir bölümü şu şekildedir. "...Güzelliği güzelliğin belirler/ ne yapsam oturmaz kişiliğim/ içimde çan çalar ezan işitilir/ ruhumda derin bir boşluk dans eder/ aman vermez haramlar/ sunarım düşkünlüğümü bir bir..." (sayfa 7) Şair bu mısralarla özrünü beyan edip nefis muhasebesini yapar adeta.
Yazım tarihiyle sıralanan şiirlerde, şiirin yazılma tarihi ilerledikçe, şairin şiirinin değişimlere uğradığını ve şiirlerdeki sesin yükseldiğini görmekteyiz. Konu olarak toplumsal içerikli ve felsefi tarzda şiirlerin çoğunlukta olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte sade-yalın bir anlatım şiirin geneline hâkim olduğunu görmekteyiz. Şairin birçok şiirinde mistik ve tasavvufi bakış açısını gözlemliyoruz. Şöyle ki; Asaf Halet Çelebi’nin Uzak Doğu mistisizmini ele aldığı kimi şiirlerini duyumsatan bazı mısraları buraya taşıyalım. Şairin "Masal Ülkesi" isimli şiirinin bir bölümü şöyledir. "...Üç büyük kutsal/ yer, gök, kadın" (sayfa 22) Bu mısralar Asaf Halep Çelebi’nin Uzak Doğu ve Hint temalarını çağrıştırmaktadır. "Ömerce" şiirinde "Put yapıp tapıyorum/ yiyorum acıkınca/ kılıç da çekiyorum gerekince/ putuma karşı koyanlara..." Bu şiirinde de aynı şekilde Asaf Halet Çelebi’nin "İbrahim" şiirine götürdü beni. "İbrâhîm/ içimdeki putları devir/ elindeki baltayla/ kırılan putların yerine/ yenilerini koyan kim..." Başka bir şiiri olan "İstanbul’da, "...Arabî harfli çeşmelerinde / Ha’nın gözünde Hu’yu görüyorum..." (sayfa 123) Yine Asaf Halet Çelebi’nin “He” şiirinin bir bölümü şu şekildedir. “…he’nin iki gözü iki çeşme…”Bu konuyu burada sonlandıralım. Bu bahis yekpare bir yazı mevzusu olarak ele alınması gerekmektedir.
Ağıt, mersiye şiirleri de kitapta yer almaktadır. Bunlardan birisi Bosna savaşının ve Aliya Izzetbegoviç’in anlatıldığı "Aliya" şiiridir. (sayfa 24) Yine bu "Aliya" şiirinde "Umut en son kaybedilen şeydir" Aliya İzzetbegoviç’in sözü alıntılanmıştır. Bir başka şiir, Kafkas Kartalı Dudayev mersiyesi olan "Caharkale" şiiridir. (sayfa 27) Yine bu şiirde alıntılanan Rus Atasözü dikkate şayandır. "Ölmek istiyorsan bir Çeçen çocuğa tokat at"
Ayrıca okurun dikkatini celbeden bir başka konuda anne olgusudur. "Anne, büyümenin suç olduğunu niçin söylemedin? Ne zor şeymiş taşımak yaşamın yükünü" ( "Garip" şiiri, sayfa 30) Dünyaya ve insana adeta anne üzerinden sesleniyor şair. Başka bir şiirinde " Ölüme türkü yakan annelerin oğluyum" (sayfa 33) denmektedir. Bunlardan başka, şiirlerde aşkta var, aşkla yazılmış şiirler de çoğunluktadır elbette. Arzu Kanber, Leyla Kays (Mecnun) gibi efsaneleşmiş, aşklarla klişeleşmiş kişilikler de kimi şiirlere ruhlarını üflemiş oldukları görülüyor.
Şiirlerde gönül dünyamızın, Anadolu’nun, Mezopotamya’nın ve diğer iz bırakmış bütün dünya kadim medeniyet değerleri olan filozofları, şairin şiirleriyle buluşturduğunu görmekteyiz. Şairin "Nietzsche" şiirinin bir bölümü şu şekildedir. "...Bıyıklarından tanırım Nietzsche’yi/ her telinde bir filozof sallanır/ sanki bir fermuardır örter dudaklarını/ susması için..." (sayfa 72) Şairin şiirlerinde sadece Nietzsche yoktur elbet. Shakespeare, Rilke, Kafka, Solome, Hamlet, Camus, Puşkin, Moliere, Rimbaud, Samuel Beckett, Mona Lisa, Cervantes, Donkişot, Che, Romeo, Juliette, Afrodit, Venüs, Rambo gibi birçok ismi şiirlerine taşıdığı ve şairin gönül coğrafyasıyla beraber batı felsefesiyle yakından ilgilendiğini de görmekteyiz. Şiirlerde geçen isimlere göz atacak olursak; Peygamber Efendimiz başta olmak üzere, Hz. İbrahim, İsmail, Yunus, Yusuf, Yakup, Eyüp, İsa, İshak, Davut Peygamberler, Hacer, Hz. Ali, Ebuzer, Sara, Belkıs, Mansur, Dudayev, Muhammed Ali, Malcolm-x, Rabia, Züleyha, Fuzuli, Nabi, Nedim gibi isimleri sıralayabilirim. Şiirlerde yer alan, özellikle gönül coğrafyamızdaki yer isimlerinden; Mekke, Medine, Kudüs, Bedir, Uhud, İstanbul, Urfa, Hicaz, Kerbela, Bağdat, Gazze, Endülüs, Üsküp, Kırım, Afganistan, Kahire, Babil, Şam, Ramallah, Süleyman Mabedi, Ürdün Nehri, İbrahim Kabri, Kandahar, Peşaver, Pencap, Kenan Toprakları, Mısır, İsfahan, Ramallah, Kafkasya, Bosna, Cezayir, Tunus, Çeçenya, Grozni, Caharkale gibi yer isimlerini öncelikli olarak sıralayabilirim.
İlgimi celbeden başka şiirlerden örnekler verecek olursam; Afganistan savaşını anlattığı "Savaş ve Çocuk" şiiri, "Hayyam" şiiri ve "Nietzsche" gibi şiirleri buna örnek gösterebilirim. Şairin, en fazla dikkatimi çeken bir başka şiiri de "Kadın, Kırım ve Puşkin" şiiridir. Rus Yazar Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’in, Kırım’da sürgündeyken "Bahçesaray Sarayının Çeşmesine" isimli aşk şiirine adeta nazire bir şiir yazmış şair "Kadın, Kırım ve Puşkin" şiiri (sayfa 128). Şair bu şiiri, 2005 yılında, Kırım ziyaretinde yazmıştır. Şiirin bir bölümü şu şekildedir: “…Soğuk rüzgâr/ üşür ruhum/ yaşarım med-cezir/ aklımı işgal eder Puşkin/ anlamsız bir düello/ ruletimden kan sıçrar/ “Gözyaşı Çeşmesi” şiirim!...” Ek olarak, Puşkin şiiriyle alakalı wikipedia’da kısaca şunları yazmaktadır. “Puşkin, sürgün yıllarında Tatarların Hansaray’ında ki Gözyaşı Çeşmesinden etkilenilerek yazılmıştır. Rus orduları burayı istila ederken, Puşkin’e duydukları saygı yüzünden bu çeşmeye dokunmadılar. Şimdi bu tarihi çeşmenin yanında Puşkin büstü bulunmaktadır.” Bu örnekleri artırabiliriz ama şimdilik bunlarla kifayet edelim.
Şair, suya sabuna dokunan çok farklı şiirleri okutuyor böylelikle bizlere. Şiirlerdeki bellek ve geri plandaki bilinçaltı, kendi kültürel kodlarını ve evrenini inşa etmektedir adeta. İslam medeniyetinin ve âlimlerinin, Roma gibi eski çağ medeniyetleriyle nasıl etkileşim yaşadıysa bu günde insanlığın ortak değerleri etkileşimde olmaktadır. Bu şiirlerde özellikle felsefe cihetiyle bir etkileşim ve sinerjinin kıvılcımları gözlere düşmektedir. Eskinin değerlerini bu güne nakşeden şair bu günün dervişi gibi halleşiyor. Şairin hal ve gönül ilişkisinin mukimliğini bu şiirlerle temaşa ediyoruz. İyi okumalar.
İlkay Coşkun
11.01.2023
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.