- 187 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SANATIN BADEM GÖZLÜLERİ
Bir sanatçı için en can sıkıcı durum nedir bilir misiniz? Her halde öldükten sonra "badem gözlü" olmaları. Ölmeden önce kör idiler demek istemiyorum yanlış anlaşılmasın konu. Yani bir sanatçının hayatta iken değer görmemesi, ürettiklerinin ise yeterince kâale alınmamasıdır. Böyle sanatçılar hayatta iken ne ekonomik açıdan rahat olurlar, ne de takdir edilip mutlu bir hayat yaşarlar sanat konusunda. Ancak öldükten sonra başlarız ağıt yakmaya: "Gözleri mezara nasıl sığacak" diye…
Hayatta iken neden değerleri bilinmemiştir bu sanatçıların sizce? Bence bir kısmı, sistemin istediği şeyleri üretmedikleri için göz ardı edilmişlerdir. Hatta sistem dışı kişilik olarak kabul görüp zindanlara atılmışlardır. Bir kısmı ise bohem bir hayat tarzını seçmiş kendisine, bu yüzden göz önünde olmamışlardır. Bu son yüzyılımızda sanatçılara bence daha az haksızlık yapılıyor gibi. Eski çağlarda bu durum daha bir hazin haldi sanki.
Bu günkü ayrıksı dünya düzeninde değeri çok geç keşfedilen ya da hiç keşfedilmemiş olan onlarca sanatçı vardır dünyamızda. Bunun nedeni; "yobazlık mıdır acaba "diyorum. Kendi soruma verdiğim cevap "bir miktar" şeklinde oluyor. Peki; "yeni şeylere kapalı olmak mıdır?" Yine cevabım "bir miktar" oluyor. Burada en büyük pay sanırım ki artan nüfusla birlikte çok sesli bir ortamın doğmuş bulunmasıdır. Yine de sanat biçimi her ne olursa olsun, sanatçı eğer ki iyi ise, özgün ve de farklıysa çok geçmeden keşfedilebiliyor az da olsa…
Yazıma "badem gözlü" başlığını ne maksatla mı attım? Kimdir mi bu badem gözlüler? Bunlar hayattayken çok geç keşfedilmiş, yahut hiç keşfedilmeden, değer görmeden göçen sanatçılardır. Nedense öldükten sonra anılır bunlar, öldükten sonra heykelleri dikilir, öldükten sonra eserleri kapı kapış edilir… Konuyla ilgili örnek kıyamet gibi… Mesela: Vincent Van Gogh: Bu Hollandalı ressamı bizler kulaksız olduğunu biliriz, kulağını kesip sevgilisine armağan ettiğini biliriz, deli olarak gördüğümüz olmuştur. Hayata gözlerini yumduğunda sadece bir tek tablosunun abisi tarafından alındığını biliriz. Başka da yok! Şimdilerde ise milyarlarca liralara zor alınıyor tabloları. Alman düşünürü ve filozofu Friedrich Nietzsche bu gazaba uğrayanlardan birisidir. "Beni ancak 21. yüzyılda anlarlar" diye bir kehanette bulunmuş, kehaneti de doğru çıkmış ve o değer bu yüzyılda verilmiştir ona… Şu Çek Cumhuriyetinin roman ve hikaye yazarına, Franz Kafka’ya ne demeli? Kendisi hayattayken sadece bir tek kitabını yayınlatabilmiştir. Arkadaşı Max Brood, iyi ki de onun yayınlanmamış eserlerini saklamış da bu gün gereken değeri bulmuştur. Ya Charles Bukowski… Romancı, öykü yazarı ve şairdir kendisi. hayatının özellikle 40 yıla yakınını açlık ve sefaletle geçirmiştir. Hayatının son yıllarında artan ünü günümüze artarak gelmiştir. 1756 yılında doğan bir müzik dâhisi var. Onun adı; Mozart… O da hakkı yenen badem gözlülerden birisidir. O da yaşarken yeterince değer kazanamamıştır!
Bizdekiler mi diyorsunuz? Müsaadenizle onlardan bahsetmeyeyim. Şimdi birileri der ki; ayırmış; diğerleri der ki; kayırmış!.. Bir şarkı var hani Sezen Aksu’nun galiba: "... mutluluk en çok onun hakkı/Bu yorgun kırık dökük hikayenin de/ adı bende saklı." Yani adları bende saklı işte…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.