- 397 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
Okumayı Öğrenmeyi O Kadar Seviyorum ki
Hayatımda ilk okuma kitabını ki adı ’’Bin Bir Gece Masallarıydı.’’ bana Emine Teyzem hediye etmişti... Sanırım ilkokul iki ya da üçüncü sınıftaydım... Güzel bir masal kitabıydı ve o tarihten tek hatırladığım, İçinde Şehrazat adlı bir masal kahramanı olduğu... İşte o zamandan beri okuma ateşi düştü de içime kolay kolay çıkmıyor, iyi ki çıkmıyor.
Bahçelievler’de Ulubatlı Hasan İlkokulunun basamaklarından çıkıp, o 1-A sınıfına girdik destursuz. Baktım ki benden önce bir dolu çocuk gelmiş, öğretmenimiz ile hasbihal ediyor, esprili söylersek konuşuk ediyorlar... Biz de oturduk bir sıraya... Güzeldi ilk günler, Ali Ayşe’ye topu atar, ara sıra Ali ata bakar, ata biner günlerde öyle gelir geçerdi...
Sonrasında ikinci sınıf, üçüncü sınıf, derken üçüncü sınıfta güm! Güm ki ne güm, başımdan kaynar sular döküldü... Öğretmen bir gün babamı çağırıp ’’Bu okumaz siz bunu beşten sonra bir sanata verin daha iyi olur.’’ dedi... Kör topal ilkokulu altı senede bitirdik, sevdiğimden yani, bir sene fazla okudum işte anlayın...
Sonra Bahçelievler Deneme Lisesi, Orta Okul ve yine aynı sürünmeler... İlkokulda doğru düzgün temelimiz olmadığından ’’Beş Hoca değişti altı senelik ilkokulda.’’ ve de okumayı çok sevdiğimden yaz kış okula gidiyorum. Sene sonunda ikmale kalıp durmadan ders çalışıyorum, çalıştırıyorlar birileri, komşu ablalar, teyzeler, abiler... İkmal imtihanlarında da iyi notlarla geçiyorum ha ama... Bazen B alıyorum C alıyorum hooop ertesi sene ver elini bir üst sınıf... Orta - 1 de üç zayıf ile bir üst sınıfa geçtim dersleri vererek. Babam iyi çalış iki de dediyse de, Orta-2- de durur muyum 6 dersten zayıf, yine bir üst sınıfa geçtim. Orta-3- de beş zayıf, onu da verirsin hooop Lisedeyiz...
Lise zor diyorlar... Vız gelir tırıs gider, diyorum, ama ne vız geliyor, ne de tırıs gidiyor. Bir sene çok çabuk geçiyor iki dersten gümmmmm! Biri edebiyat biri de Fen-1 diye bir ders, kimya ağırlıklı... Durmadan bir şeyler tartıyoruz hassas terazilerde miligramlarla... Birileri de bizi tartıyor. O kadar sevdim ki bu Lise-1 sınıfını bir daha okuyayım, dedim.
İlkokul öğretmenim bu çocuk okumaz, dedi ya, inadına okuyacağım, ona inat. Bir yerlerde okuyoruz eskinin dâhileri Edison, Albert Einstein bile çok ilgisiz, zor öğrenen çocuklarmış. Sallan yuvarlan. İşimiz gücümüz mizah dergileri, Çarşaf, Gırgır, Aziz Nesin bol bol... Onları okuyup, o esprileri bir yerde birilerine satmak lazım... Biz de öyle yaptık...
Şimdi evde de iş yerinde de dolu kitap. Oku, oku bitmiyor, bir okunan, diğer bir okumayı gerektiriyor, Hayat Üniversitesine devam. Liseyi zar zor bitirsek de ben o öğretime Yüksek Ortaöğretim diyorum. Nasıl yaaaa diyorlar? Eeee kardeşim Bahçelievler Deneme Lisesi bu, boru değil. Bizim lise mezunları bir çok üniversitelinin ayarındadır bilgi ve kültür olarak. Bizim sadece Lise Mezunlarımız bile o bir milyon veren yarışmalarda hiç jokersiz o barajları paramparça ederler... Gurur duyarız bizler Denemeli olarak. Velhasıl, okumayı, öğrenmeyi seviyorum, siz de sevin, tek kurtuluşumuz budur değerli arkadaşlar...
YORUMLAR
anıların gölgesinde okumanın kıymetini
ince mesajlarla ne güzel ortaya koymuşsun adaşım...
ve yazının finali insanlığa açılan ilk kapı okumaktır...
teşekkürler bu anlamlı paylaşımı için adaşım
selamlar saygılar
Ahmet Zeytinci
Okumayı öneren yazınızı beğeniyle okudum. Çoğumuz sözde okur yazarız. Yazarız dedim ya, söz gelişi... Okumadan yazan ve yazdıklarını şiir sanan çok kişi var.
Ahmet Zeytinci
Yazmakta öyledir Ahmet Kardeşim.
Bir yazmaya gör.
Sen istemezsen de kalem tutar elinden
getirir seni kağıdın başına.
Ne güzel hastalıklardır; Okumak yazmak...
Selam ve >Saygıyla.